Ares odanın kapısını araladığında, bunu oldukça yavaş hareketlerle yapmıştı. Zira saat çok geçti ve sevgilisinin uyuyor olması yüksek ihtimaldi. Nitekim de, düşüncesinde haklı olduğunu odanın içinde birkaç adım attıktan sonra şahit oldu.
Beren, Ares ile paylaştıkları yatakta, onu
beklerken uyuya kalmıştı. Sancılar içinde geçmişti onun için uyuya kalma
süreci. Ares’ in nereye ve neden gittiğini biliyordu.
Her kız acaba yine eski günlere mi, döndük diye düşünmeden edememişti. Hele de Ares’ in, Beren’ in yanında bile bu konuda böyle rahat davranması onları fazlası ile huzursuz etmişti. Zamanın değiştiremediği bir tek Ares miydi, bilemediler.
Sandılar ki; insan asla değişmez sözünün kanıtı Ares’di. Değişmek mi, istemiyor ya da çaba mı harcamyordu. Belki de, hayat ona değişmesi için fırsat vermiyordu. Yetimhane duvarları arasında bile kadere isyan etmemiş olan kızlar; neden bu gece bu adamla karşılaşmak zorunda kaldıklarını sorgulamadan edemiyordu.
Yarın, bugünden daha kötü olur muydu? O
adamın başına her ne geldiyse; bunun fırtınası eser miydi, bu çatının altında?
Aslında tüm bu kaygıları, kendilerinden çok Ares ve Beren’ in arasında
yaşanabilecek şeylerin nedenindendi.
Ares yavaş adımlarla yatağa ilerlemiş ve sevgilisinin uyuyan güzel yüzüne baktıktan sonra adımları giysi dolabına ilerlemişti. Aldığı pijama takımının ardından banyoya girmiş ve ılık bir duşun ardından yeniden odaya geçmişti.
Ayakları yalın halde sevgilisi ile paylaştığı yatağına ilerledi. Ares’ in olmasını istemediği ancak karşılaşma ihtimalini de göz ardı edemeyeceği şeyler vardı. Yarın onlar için yine sancılı bir gün olacak mıydı?
Beren’ in ağzından çıkan birkaç söz ile yine un ufak olacak mıydı? Sevgilisinin yanına uzandığında, arkası dönük olduğu için öylece arkasından baktı ona. Sarılıp, yakınına çekmek istese de, eğer uyanırsa, yarın yaşanacak olan kasırgayı erkene almış olacaktı.
Düşünceleri sırtına bir kırbaç gibi inan Ares, uyumayı beklerken, güneşin ilk ışıklarına şahit olmuştu. Beren, uykulu hali ile yön değiştirirken, Ares’ de artık sırt üstü yatıyordu. Gözlerini arada sevgilisinin üzerinde gezdire de, ardından yine tavan ile bakışmaya devam ediyordu. Beren uykusunun yeteri kadar olduğunun hissi ile gözlerini aralamıştı.
Birkaç saniye öylece bilincinin yerine gelmesini beklemişti. Yanında uzanan bedeni fark ettiğinde, onun yüzünü görebilmek için başını geriye çekti. Ares’ in tavana dönük olan bakışları, ona dün geceyi hatırlattı.
Sahi, Ares o adama ne yapmıştı? Dün gece gölge düşüren o adamın cezası, ne kadar ağır olmuştu? Yoksa o adama artık sadece bir cesette mi, dönmüştü? Böyle düşünceler aklında kol gezdiği her an Beren, soğuk hissediyordu.
Ares’ in sevgilisi le sıcacık olan kalbini bir titreme sarıyordu. Tüm bedeni bu soğuktan hasta olur muydu? Ares’ in bu adam yüzünden kendini nasıl hissettiğini az çok tahmin edebiliyordu. Ona bunu yaşatmış olan o adama karşı da, nefret duymadan edemiyordu. İyi bir hayat sürmeleri, neden bu kadar zordu?
Bu adama nereden çıkmış, onlara nasıl rast
gelmişti? Düşünceleri onu boğarken, sıkıntı ile nefes vermiş ve bunun sesini
Ares duyduğunda gözleri ona dönmüştü. Güzel sevgilisinin gözleri ile
karşılaşmak ilk kez onu memnun etmemişti.
“Günaydın” çiftin gözleri, birbirinden
ayrılmamışken, söyleyen Ares; başlamak gerek demişti, içinden.
“Gunaydın” Beren, o an; uyumadın mı diye sormak
istese de, yanıtı zaten kendi de, bilmiyor muydu?
“Dün gece…” Beren söze başladığında, onun
söyleyeceği şeyler için gerilmeden edemedi Ares. Büyük bir merakla beklemişti,
sözlerinin devamını.
“Endişe ettiğin kadar kötü geçmedi değil mi?
Onların isteğini geri çevirmeyip, böyle bir gece geçirmelerini sağladığın için
çok memnunum. Kızlar sayende, çok mutluydular” onun sözlerini dinleyen Ares,
bir süre öylece yüzüne baktı. Duymayı beklediği sözler, bunlar değildi. Hatta o
an cümlelerinin devamını dahi bekliyordu.
“Ben-“ şaşkınlık kırıntıları taşıyan sesinin
ardından boğazını temizledi Ares.
“Ben de, onlar adına sevindim. Ne kadar memnun oldukları yüzlerine yansımıştı her birinin” çift için sanki dün geceki olay hiç yaşanmamış gibiydi. Ares belli etmemeye çalışsa da, şuan büyük bir şaşkınlık yaşıyordu aslında.
Zira karşısındaki, sevgilisi onu kaç kez kırmış ve
incitmişti. Onunla görülmekten rahatsız olduğunu da duymuştu, bir katile edilen
muameleye de, maruz kalmıştı. Zaman mı, değişmişti, yoksa daha büyük bir
fırtına için yapılan bir sulh muydu bu?
“Ben üzerimi değiştireyim” Beren, yataktan kalkmak
için hareketlendiği sıra söylediğinde, Ares gözleri ile onu takip etti. Beren’
in adımları giysi dolabına yöneldiği sıra aklında o an; Ares’ in sol eliydi.
Yine kriz geçirip, sol avucunu yaralamış mıydı? Ya da gece uyuyamadığı için
sakinleştirici iğneler yapmış mıydı? Dolabına ilerlediği yol boyunca aklında
bir dolu soru, cirit atıyordu.
Ares’ in gözleri, öylece sevgilisinin üzerindeydi.
Beren’ in dün gece ile ilgili neden bir şeyler sormadığını merak ediyordu.
Biraz memnun olsa da, aslında çok daha fazla bu duruma şaşırıyordu. Onca
olanlardan sonra tecrübe ettiği şeyler ile birlikte şuan olanları Beren’ den
beklemiyordu.
Beren giysi dolabından seçtiği bugün için uygun kıyafetleri ile banyoya ilerlediği sıra, odada gözlerini gezdirmiş ancak aradığını bulamadığı için banyoya girmişti. Ardından kapıyı örttüğünde, elindeki kıyafetlerini kenara bırakmıştı.
Kirli sepetinin yanına varan Beren, bu yaptığı için kendini haklı çıkarmak adına içinden bahaneler sıralıyordu. Sepetin kapağını açtığında elleri titremeye başlamıştı. Zira görmekten korktuğu şey ile karşılaşmak o an son isteyeceği şey bile değildi.
Dün gece sevgilisinin üzerine olan kıyafetler artık kirli sepetinde iken, Beren tereddüt ederek elini uzatıp, yakından baktı. Eline gelen kırışmış olan gömleği iyice göz gezdirmiş ve kan lekeleri aramıştı. Yaptığı yanlış ya da belki güvensizlikte ama bunu riske atmak istemiyordu. Gömlekte kan lekelerine rastlamadığın da, bu kez eline Ares’ in pantolonunu alıp, incelemeye başlamıştı. Ancak onda da, bulamamıştı.
Elinde tuttuğu sevgilisinin kıyafetleri ile klozete yönelmişti. Kapağını kapatıp, üzerine oturmuş ve şiddtli bir ağlayışın mahsuru olmuştu. Ona güvenmediği için kendine kızsa da, görmediği kan lekeleri ile büyük bir rahatlama yaşıyordu.
Tam anlamı ile o
asla yapmaz artık farklı bir adam diyememesi kendi hatası mıydı? Açıkça
soramadığı için böyle şeylere kalkışması doğru bir hareket miydi? Gözyaşları
düşerken; hırçın bir yağmur damlası gibi değil, erimekten korkan bir kar tanesi
kadar sakindi.
Şiddetli ağlayışını sevgilisinin duymasından endişe etmişti Beren. Sevgilisinin kıyafetlerine başını gömdü ve yumrukları için sıktığı gömleğe ve pantolona hıçkırıkları karıştı. Ares ne haklıymış diyordu, o an. Ne ağır, ne zor bir sınav bu sanki hiç bitmeyecekti. Biraz rahat nefes almak neden bu kadar zordu?
İnsan güldüğü kadar ağlar sözünü boşa çıkarmak için
miydi, tüm bunlar? Neden ağladığımız kadar gülemiyoruz? Neden acılar üst üste
gelirken, sevinçler sadece arada bir uğruyordu? Acımasız davranan bu hayat hiç
mi, insafa gelmezdi? Kimsenin kıyamadığı gözyaşlarına, nasıl bu kadar gaddardı,
hayat? O adamla karşılaşmasalar, bugün
böyle olmayacaktı…
Sakinleştiği bir vakit elindeki kıyafetleri öylece
kirli sepetine attı tekrar. Üzerine değiştirmek için harekete geçti o an. İşini
bitirip, aynadaki yansıması ile göz göze geldiğinde, dün özel bir gecenin
ardından bugün bunları yaşamak zorunda oldukarı için saatlerce ağlayabilirdi.
_
Ares yatakta oturur konuma gelip, öylece banyonun
kapısına baktı. Elden ne gelir, bilemedi. Beren’ in ne hissettiği, o güzel
aklından nelerin geçtiğini tahmin ederken, sonucuna ulaşamıyor olmak, onun
canını sıkıyordu. Sormasını istemediği gibi sorar diye gerin hissederken,
sormamış olması da, yine ona rahat vermiyordu. Onun bunu, içine atmasını
istemiyordu. Beren tarafından bunun için kırılmaya dahi razı gelebilirdi.
Banyonun
kapısı aralandığında, duruşunu dik bir hale getirdi Ares. Beren içeride bir süre ağlamış olsa da, hala rahatlamış değilken, gözlerinden de, bu anlaşılıyor
ve o devamlı gözlerini sevgilisinden kaçırmak durumunda kalmıştı.
“Beren” sevgilisinin adını söylediği sıra yataktan
kalktı. Onun sesindeki sıkıntı Beren’ in ta kulaklarına kadar ulaşmıştı. Ona
karşı dikkatli olması gerektiğini hatırlatıyordu Beren, kendine.
“Konuşmak ister misin?” Ares sevgilisinin doğrudan
gözlerine bakıp, aklından geçeni okumak ister gibiydi. Ne düşünüyor, aklından
neler geçiyor, bilmek istiyordu.
“Aklıma yeni geldi Ares, doktorun gönderdiği
ilaçları düzenli kullanmıyorsun. Bu konuda daha dikkatli davranalım” Beren,
sevgilisinin konuşmak istediği konun bu olmadığını elbette biliyordu. Fakat
onunla dün gece hakkında konuşmak istemiyordu. Zira onu kırmaktan, incitmekten
endişe ediyordu. Bunun bilinci ile ona karşı dikkatli davranıyordu.
“Olur, öyle yapalım” Ares’ in sözlerinin ardından
Beren’ in yüzünde sıcak bir gülümseme belirmişti.
“Bir de, şey var” Beren, sevgilisinin yüzündeki
değişime şahit oldu o an. Bu kendi yüzüne de, yansımıştı.
“Eğer artık ihtiyacın yoksa sakinleştirici ve uyku
ilaçların hepsini çöpe atabilir miyiz?” Ares’ in yüzünde yeniden bir şaşkınlık
dalgası geçmişti. Dün gece kullanıp, kullanmadığını öğrenmek için çok iyi bir
yol izlemiş olan sevgilisinin yapmak istediğini fark etse de, belli etmeden
baktı yüzüne.
“Evet, güzelim. Uzun zamandır kullanmadığım için artık onlara ihtiyacım kalmadı” onun rahatlamasına yardım etmek için yüzünde naif bir gülümseme belirten Ares, sözlerinin ardından onun memnun olmuş ifadesine tanık olmuştu.
Beren o an; tüm çıkan sonuçları aklında toparladığında, kan lekeleri yoktu, uyku ilacı ya da sakinleştirici de, kullanmamıştı. Rahat bir nefes verdiğinde, aklında Ares’ in sol elinin akıbeti belirdi.
Karşısında
ona gülümseyerek bakan sevgilisinin sol eline kaydı, gözleri. Hafif bükülü bir
halde, bacağının yanında duruyordu öylece. Onun ifadelerini izleyen Ares, hala
merak ettiği şeyler olduğunu hissetti. Ona tam anlamı ile yardım etmek istemiş
ve sol avucunu açıp, elini sevgilisinin gözlerinin önüne sermişti. Beren’ in
gözleri o an, açık verdiğini düşündüğü için irice açılmıştı.
“Bir türlü karar veremiyorum, güzelim. Kıyafet
seçmemde bana yardım eder misin?” alnı kırışan Beren, birkaç saniye durup,
anlamaya çalıştı. Kendisi hissettikleri konusunda açık verdiği için değil, Ares
yardım etmesi için elini uzatmıştı. Rahatladığı sıra yüzünü kocaman bir
gülümseme almıştı. Bunun bir nedeni de; sevgilisinin avucunda yara izi
görmediği içindi de.
Ancak onun sevgilisi fazlası ile zeki bir adamdı.
Öyle ki, banyoya girdiği zaman kirli sepetinden sarkan gömlek ucu ile merak
edip, kontrol ettiği sıra sevgilisinin henüz kurumamış gözyaşlarının
ıslaklığını görebiliyordu. Ancak Ares, bunu görmemiş olsa dahi en başından beri
onun yapmak istediği şeyden haberdardı.
“Bunu giymek ister misin?” sevgilisine ait olan
bölümde ona yakışacağını düşündüğü bir kazağını eline alıp, sevgilisine uzattı,
Beren. Ares onun birkaç adım gerisinde, öylece onu izliyordu.
“Olur” onun uzattığı kazağa ufak bir bakıi atan
Ares, daha sonra kazağı elinden almıştı. Onun amacı gerçekten kıyafet seçimi
değildi. Zira bunun hakkında kafa yoran bir adam kesinlikle değildi. Ona memnun
bir ifade ile bakan sevgilisi, pantolon seçmek için yeniden dolaba döndüğünde,
Ares onunla konuşmak istediği konu aklında toparlıyordu. Giysi dolabının
öenünde işleri biten çift oradan uzaklaşmış ve Ares sevgilisinin seçtiği
kıyafetler ile banyoya ilerlediği sıra yeniden ona dönmüştü.
“Beren” ona doğru birkaç adım atmış ve gözlerine
yakından bakmıştı. Yatağa yakın oldukları için elindeki kıyafetleri oraya
bıraktı.
“Sana söylemek istediğim bir şey var” Ares’ in
gözlerine bakarken, konuşmak isteyeceği şey hakkında gerilmeden edemedi.
Ortamın havası değişmişti yoksa bir sanrı mıydı, bilemedi.
“Onlara benden ne istediklerini sorduğum da, dünkü
akşam yemeğini söyledikler. Ama bu kararı verirken sen yanlarında değildin.
Belki isteyeceğin farklı bir vardı. Eğer aklında böyle bir şey varsa; bunu
sorgusuz, sualsiz yerine getireceğim” derin bir nefes alıp devam etti.
“Böyle bir hakkının var olduğunu, bilmeni istedim”
koca şehirde hakkında Azrail denilen, cani, canavar denilen adam, bu adamdı.
Böyle ince fikirli, naif düşünceli bir adamdı Ares. Öte yandan Beren ondan ne
istediğine zaten çok daha önceden karar vermişti. Ancak bunun ne kadar doğru
olacağı konusunda, bir hayli tereddüt yaşıyordu.
“Ya istediğim şey, senin hoşuna gitmeyen bir şey
olursa?” sormadan edemedi Beren. Ancak Ares’ den nasıl bir yanıt almayı
beklediğini kendi de, bilmiyordu.
“Benim değil, senin istediğin şeyi yerine
getireceğim, Beren”
“İstediğim şey aslında uzun zamandır aklımda. Böyle
bir şey söylemeseydin bile bunu senden isteyecektim. Ayrıca hemen yapmana gerek
yok. İstediğin bir zaman olabilir” onun bu sözleri Ares’ in üzerinde daha fazla
merak uyandırıyordu. Kesinlikle hoşuna gitmeyecek bir şey olduğunu
anlayabiliyordu.
“Ben, bedeninde taşıdığın tüm yaralarını görmek
istiyorum” aralarındaki mesafeyi tamamen kapattı, Beren.
“Bunu yapmak
istemediğini biliyorum. Ama ben görmek istiyorum Ares. Kardeşlerinin çoğu bu
yaralara tanık olmuş çoğu da, iyileşme sürecine ortak olmuş. Sen birçok şeyi onlarla
birlikte atlattığın için sana özenle ve dikkatle yaklaşıyorlar. Senin acına
şahit oldular Ares, yeni acılar yaşama diye ellerinden geleni yapıyorlar”
Beren, durup derin bir nefes aldığında, ifadesiz yüzünden bir şeyler anlamaya
çalışsa da, yapamıyordu.
“Onların tek derdi, senin iyi ve mutlu olman. Senden bunu evlenmek istediğin biri olarak rica ediyorum, sevgilim. Beni de, acına ortak et” onun sözleri biteli birkaç dakika olsa da, öylece durmaya devam etti Ares.
Beklemesi kabul etmeyeceği için değildi. Zira yapacaktı. Fakat önce bunun için kendini ikna etmeye çalışıyordu, Ares. Yerine getirmek için söz verdiğinin yanı sıra bunun yaşanmasının gerçeği de, vardı aklında. Bunu şuan yapmayacağını söyleyecek kadar istemiyordu Ares. Öyle ki, daha önceleri görmüş olan kardeşlerinden biri, yeniden görmek istese, Ares’ in yanıtı yine keskin bir ile hayır, olurdu.
O bu yaralara sahip olmaktan utanan bir adamdı. Bu onun acizliği gibi annesinin bedeninde de, aynı izlerin var olduğunun kanıtı gibiydi. Duş aldığı sıra elinin altında hissettiği pürüzlü teni veya ayna karşısında birkaç saniyelikte olsa gözlerine çarptığında; Ares annesinin bedeninde taşıdığı yara izlerini anımsıyordu.
Böyle zamanlarda Ares gözlerini bu görüntüden kaçmak için kapatsa da, kapalı gözlerinin altında beliren görüntü; yukarıdan sarkıtılan bir zincir ile iki elide bağlı olan annesi oluyordu. Kulaklarında ise annesinin çığlıkları yankılanıyordu. Onu beceriksiz bir çocuk olarak kurtaramadığı için kendinden utanıyordu Ares.
On altı yaşında olan bir
çocuk gibi korkudan ağlamak yerine, onu kurtarmak için mücadele etmeliyim,
diyordu. Onun bunlardan utanması ve nefret etmesi; bedenini mide bulandıran bir
hale getirdiği için değildi.
“Eğer normal bir zamanda bunu istemiş olsaydın,
buna cevabım; hayır olacaktı. Ama artık yapmak zorundayım. Ama bunu hayatın
boyunca yalnızca bir kere yapabilirsin. Hepsini görmene müsaade edeceğim ama bu
bir daha olmayacak” onun sözleri ile memnun bir ifade ile gözlerine baktı
Beren. Ona bir kez daha büyük bir minnet duymuştu.
“Bir de, evlendikten sonra o ilk gün, karşılaşacağın şeyin bilincinde ol, diye yapıyorum bunu. Bir canavar ile evlendiğini düşünüp, korkma diye” onun sözlerini dinlerken, yüzündeki ifadeden gözlerini alamadı Beren.
Kanı akmıyordu ama canı öyle bir yana yana konuşuyordu
ki, kan kaybediyordu sanki. Bu herkesin lanet ettiği geçmiş, her daim
hayatlarında olmak zorundaydı. Beren’ in aklına gelmemişti ancak evlendikleri
gün, onun yara izleri ile karşılaştığında, ya onu incitecek bir tepki vermiş
olsaydı. Ondan bunu daha önce yapmasını istediği için o an, istediği şeyden
daha da emin olmuştu Beren.
“Ben ki, dünya üzerinde senin gibi bir tane daha olmadığını düşünürken, sen nasıl olurda, hakkında böyle şeyler söylüyorsun” Beren, onun kendine yaptığı haksızlıktan dolayı ona kızıyordu. Ares ne zaman kendi hakkında böyle şeyler söylese, bu Beren’ in canını sıkıyordu. Çok kalabalık bir çevresi olmasa bile Ares gibi bir insanı hiçbir yerde bulamayacağından emindi.
Kimse onun kadar ince fikirlere sahip olmazdı. Kimse
aldığı kararların bu kadar arkasına duramazdı. Her durum karşısında, kimse
önceliği karşısındakine vermezdi. Ares’ den başka kimse ailesini kaybetmekten
bu kadar korkmazdı.
“İstediğin şeyi elbette yerine getireceğim. Ama
bunun için senden biraz zaman istiyorum, güzelim”
“Elbette, sen ne zaman olmasını istersen” onun sözlerinin ardından Ares, sevgilisinin dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp, ardından yüzüne bir tebessüm yerleştirdi. Eline yeniden kıyafetlerini aldığında, adımları banyoya ilerledi.
Ardından kapıyı örtüp, elindekileri bir yere bırakırken, aynanın karşısında geçti ancak o sıra aynadan gözlerine bir şey çarptı. Kirli sepetinden sarkan gömlek ucunu gördüğünde, adımları yanına ulaştı. Belki bir alışkanlık ya da bir takıntıydı onun ki, ama Ares her daim düzenli biri olmuştu.
O gömleğini hiçbir zaman böyle bırakmamışken, belki de bu
yüzden gözüne bu durum kolayca çarpmıştı. Kapağı açıp, gömleği eline aldığında,
ıslaklık gün gibi ortadaydı. Bunun ne olduğunu anlamamasına imkân bile yoktu.
Derin bir nefes alıp geri bıraktı…
Ilık bir duş alan Ares, daha sonra sevgilisinin
onun için seçtiği kıyafetleri üzerine geçirmişti. Islak olan saçları kurutmuş
ve gelişi güzel şekil vermişti. Aynada kendi yansımasına bakarken, sevgilisinin
sözlerini anımsadı ve dolabın kapağını açıp, şırıngalar ile karşı karşı geldi.
Kalabalık olan şırıngaları, tek elinde toplayıp, hiç düşünmeden çöpe yönelip,
içine atmıştı.
Banyodan ayrıldığı sıra odasına dönen Ares,
sevgilisinin elinde, doktorun gönderdiği ilaç poşetinin olduğunu gördü.
Adımları ona yaklaşırken, ne yaptığını anlamaya çalışıyordu.
“Güzelim, ne yapıyorsun?”
“İlaçlarının sırasını kontrol ettim. Şimdi bunun
sırası” sevgilisi yanına ulaşan Bere, elinde tuttuğu ilaç tabletini ona doğru
uzattığında, diğer elinde de, su dolu bardak vardı. Ares sevgilisinin ona
uzattığı şeyleri, minnet dolu bir ifade ile kabul etmişti.
❤️❤️❤️❤️❤️
YanıtlaSil