Ana içeriğe atla

Karanlığın Efendisi - 65. Bölüm

 


Saat epeyce ilerlemiş ve Ares’ in uyanmasının ardından üç kafadar çat pat hazırladıkları akşam yemeği yenmişti. Yemeğin ardından Beril’den gelen filmi izleme teklifi kabul görmüş ve bireyler sinema salonuna ilerleyip, seçtikleri bir film ekranda dönmeye başarmıştı. Ancak kimse filmle ilgilenmiyor ve kendi dünyasındaki sorunlar ile boğuşuyordu.

Film sona erdiğinde, yapılan alışverişte yorgun düşen kızlar uyuya kalırken, onları odalarına taşımakta erkek arkadaşlarına düşmüştü. Ares ve Beren çifti odadan ayrılıp, kendi odalarına ilerlerken, Beren’ in aklına; Ares’ den istediği şey gelmişti. Ares onun isteğini bugün yerine getireceğini söylemiş olasa da, şuan ki hali buna hiçte uygun değildi. Ancak sözlerinin her daim arkasında duran sevgilisinin dediğini yapacağından da, emindi. Odaya girdikleri sıra Beren’ in gözleri Ares’ in üzerindeydi. Ares uyandığından bu yana yalnızca birkaç kelime etmiş ve önüne konulan yemekten yalnızca birkaç çatal almıştı. Onun için fazlası ile endişeleniyordu Beren.

“Ares” öyle bir sesle söyledi ki, o an sevgilisinin duyup, duymadığından şüphe etti.

“Önce duş alacağım. İstediğin şey için biraz beklemelisin” üzerindeki ceketi çıkarmış ve dolabından pijama takımını alırken, söylemişti.

“Şuan yapmak zorunda değilsin. Hazır olduğun herhan-“

“Buna hayatımın son gününe kadar hazır olmayacağım Beren. Ama istediğini yapacağımı söyledim. Bugün ya da beş yıl sonra ikisi de, aynı benim için. Boşuna beklemene gerek yok” sözlerinin ardından banyoya girdi Ares ve Beren onun ardından çöker gibi yatağa oturmuştu. Ares’ in hazır olması hakkında konuşurken, asıl kendi göreceği şey için ne kadar hazırdı.

Ilık bir duş almış olan Ares, üzerinde sadece erkeklere uygun kısa şortu ile banyodan ayrıldı. Adım atmaya başladığında, kıyafetlerinin altında bile görebiliyor deyip, rahatsız olurken, şimdi tüm gerçeklerini sevgilisinin gözlerinin önüne serecekti. 

Adımları sevgilisine doğru ilerlediğinde, Beren onu fark etmiş ve oturduğu yataktan kalkıp, onun yanına ulaşmasını bekliyordu. Beren gözlerini Ares’ in gözlerinden ayıramıyordu. Korkuyor ve çekiniyordu. Artık karşı karşıya kaldıklarında, Ares ellerini iki yana açmış ve görmek istediğin beden karşında der gibiydi. 

Bundan cesaret alan Beren, gözlerini onun boynuna doğru indirmiş ve sağ köprücük kemiğinin heme altında olan büyük, yuvarlak bir iz gözüne çarptı. Her ne ile yapılmışsa, büyük bir acıya sebep olduğu geldi aklına.

 Gözleri yavaş yavaş dolmuştu. Sol omzundan aşağı uzanan kalın bir çizgi vardı. Bedenini yara izleri ile doluyken, bunlar ne belirgin ve göz çarpanlardı. Her iki omuzundan kollarına kadar uzana belirgin ince çizgiler vardı. Aynısı karın bölgesinde de mevcuttu.

 “Dokunabilir miyim?” rica etmek değil, bu bir yalvarıştı. Ares odanın bir köşesine dalan gözlerini olan yerden ayırmadan başı ile onayladı onu. Eli ilk önce o yuvarlak izi bulmuştu. Daha sonra ise diğerlerinde de tek tek gezindi, eli. Beren’ in dokunduğu her yaradan bir kez daha nefret etti Ares. Onun yüzüne bakmıyorken, onun ifadesini unutamayacak olduğu içindi.

Beren sevgilisinin yaralarını incelerken, dakikalarını harcamıştı. Her bir yara izine özen gösteriyor ve dikkatle inceliyordu. Her geçen saniyede içinde hissettiği acı daha da büyüyordu. Zira Beren, düşündüğünden çok daha fazla yara izi ile karşılaşmıştı. 

O an aklına Anıl’ ın söyledikleri geldi. Sevgilisinin kollarının üst kısmındaki kemer izleri ile karşılaştığında, nefes almak haram olmuştu sanki. Her yeni bir yara izine denk geldiğinde, ürpermeden edemiyordu. Evlenmek istediği, parmağında yüzüğünü taşıdığı bu adam zamanında ne çok acıyı kucaklamıştı. 

Hatta kriz geçirdiği için yatağa bile bağlanmıştı. Yaraları detaylı inceledikçe daha da korkutucu geliyordu. İzler tamamen alay eder gibi yapılmıştı. Sanki küçük bir çocuğun bulduğu duvarı alabildiğine karaladığı gibi…

Kimi ince, kimi kalındı. Kimi düz uzun çizgiler iken, kimi eğri ve kısa çizgilerdi. Gözleri bir an olsun durmuyor ve her defasında farklı bir yara izinde oyalanıyordu. Gezinen gözleri, sevgilisinin bacaklarındaki yara izleri ile karşılaştığında, hıçkırıklarına sahip çıkmak zorunda kaldı Beren. Küçük küçük adımlarla etrafında döndü ve sevgilisinin sırtında olan yaralar izleri ile karşılaştı. Daha önce bir kısmını gördüğü o çarpı işaretine benzeyen yara izi şimdi bütünü ile gözlerinin önündeydi. Eli ile yavaşça dokunup yara izini parmak ucu ile takip etti.

_

“Ulan eşek sıpası, üç gün oldu be! Söyle artık, sizde kurtulun bizde” karşısındaki on altı yaşındaki çocuğa hiçbir acıması olmayan bu adam, onu saçlarına asılarak, soruyordu.

“Abi, yemin ederim bilmiyorum. Ne olur, bırakın bizi” canı yana yana, bileklerine bağlanmış olan zincirlerden kurtulmak için tüm gücü ile zorluyordu.

“Üç gündür papağan gibi aynı şeyi söylüyorsun çocuk. O dilin bana lazım olmasa, çoktan koparmıştım” asılldığı saçları hışımla bıraktığında, Ares’ in yorgun başı geriye doğru düşmüştü.

“Ama elbet konuşacaksın, velet” közün içinde bıraktığı, ısınmış olan şişi çıkarmış ve iki eli zincirlenmiş olan Ares’ in sırtında izler bırakmaya başlamıştı.

_

Bedenine temas eden dudakların varlığı ile kendine gelen Ares, aklına dolan görüntülerin altında ezilirken, üzerinden bir titreme geçmişti. Nefesleri hızlandığında, artık buna katlanamıyor gibiydi. Omzunun hemen arkasına bırakılan başka bir öpücüğü etkisi ile artık rahatsız olmuştu.

“Beren, artık dokunmasan?” titreyen sesi ile söylediğinde, aklına dolan görüntülerin ardından kendini kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Beren ise o an onu ne kadar zorlandığının farkına varmıştı. Hemen kendini bir adım geriye çekmişti. 

Artık ona daha fazla acı vermek istemiyordu. Uzun uzadıya bakmaya ne gerek vardı ki? Onun daha kötü bir hale geldiğini nasıl fark etmemişti? Fakat bir yandan da görmesinin ne kadar iyi olduğunu düşünüyordu. Sevgilisi böyle acılara maruz kalmışken, ona daha dikkatli davranabilirdi.

Öylece bekleyen sevgilisinin yanından uzaklaşmış ve hızlı adımlarla banyoya ilerleyip, onun pijama takımını alıp, kısa sürede yeniden yanına varmıştı. Ares öylece aynı yerinde duruyordu. Hareket etmiyorken sanki bundan korkuyor gibiydi. Beren sevgilisinin önüne geçmiş ve onunla göz göze gelmeden pijamasını ona giydirmek için işe koyulmuştu.

“Dokunmamanı isterken, bunu kastetmemiştim Beren. Bakm-“ onun sözlerini hızla böldü Beren.

“Hayır, aptallık ettim Ares. Senden böyle bir şeyi hiç istememeliydim” durup onun yüzüne baktığında, elindeki sevgilisinin pijama takımını da yere bırakmıştı. Onun yüzünü iki avucu arasına alıp, gözlerine yakından baktı. Küçücük, masum bir çocuğun elinden düşürdüğü şekerine öylece bakması gibi tarifi zor ama çokça acı içeren ifadelere tanık oldu.

“Sadece taşıdığın yüküne ortak olmak istedim. Mümkün olsa da, yaşadığın her kötü anını aklından def edebilsem, elini tuttuğum zaman bütün kötülükler bedeninden uzak dursa. Doya doya kahkahalarına şahit olabilsem. Seninde payına benim gibi biri düşmüş sevgilim” tüm sözlerini sevgilisini gözlerine bakarak dile getirdi Beren. Ellerini sevgilisinden uzaklaştırdığında, yerde duran kıyafetleri yeniden eline aldı. Pijamasının üstüne ona giydirmek için elinde toplamış ve sevgilisinin başından geçirmişti. Ares sevgilisinin yüzünü izlerken, Beren’ in gözleri onun gözlerini çok uzaktı. Pijamanın alt kısmını da giydirmek için harekete geçtiğinde, Ares onun elinden alıp, kendi giymek istemişti.  Beren bu gecenin böyle bitmemesini istiyordu. Ares bu kadar dağılmışken, onu toparlamanın yolunu arıyordu.

“Ares” pijamasının altını giyen sevgilisine seslendiğine, gözleri odanın herhangi bir köşesindeydi.

“O aldığımız alyansı ne zaman takacaksın?” bu soru aslında gerçekten merak ettiğini bir soruydu.

“Aslında böyle iyi, yüzük o kadar da, gerekli değil bence” sevgilisinin ne yapmak istediğinin farkında olan Ares, ona ufak bir oyun oynamaktan bir mahzur görmemişti.

“Gerek yok mu? Gerçekten böyle mi, düşünüyorsun?” onun sesinin titrediğine şahit olan Ares, onun üzerine daha fazla gitmek istemedi. Zira sevgilisi her an ağlayacak gibi duruyordu.

“Hayır, elbette böyle düşünmüyorum. Sadece yine seninle uğraşıyordum, güzelim”

“Şaka yaptığın zaman lütfen bu kadar ciddi olma Ares. Bir an, gerçek düşüncenin böyle olduğunu sandım” Ares onun bu sözlerinden sonra geniş bir gülümseme ile bakmıştı ona.

“Peki” aralarında olan birkaç adımlık mesafeyi kapatıp, dudaklarını sevgilisinin dudaklarına bastırdığında, durumu toparlamak istemişti. Onun öpüşüne keyifle karşılık verdi Beren. Daha sonra dudakları birbirinden ayrıldığında, çiftin gözleri birbirine bakarak, öylece kalmıştı.

“Ben sana yüzüğü getirdiğimde, ne zaman takmak istediğini sormadım. Sen de bana sorma, bunu sen söyle; ne zaman takmalıyım?”Ares’ in dudaklarından kapan nefes sevgilisinin dudaklarına çarpıyor ve Beren o nefes ile can buluyordu.

“O zaman şimdi tak, sevgilim” onun sözlerinin ardından Ares’ in gülümsemesi daha derin bir anlam kazanmıştı. Bu sözü onu fazlası ile memnun etmişti.

“Gördüğün onca yara izinden sonra bile fikrin değişmedi mi?” bu sözleri bir soru değil. Memnuniyetini dile getiriyordu.

“Biz süremizi yan yana dolduracağız, Ares”

“Haklısın güzelim. Süremizi yan yana dolduracağız”

_

Ertesi sabah güneş ışınları ile şehri aydınlatırken, bundan birkaç saat sonra da, malikânede hareketlilik başlamıştı. İlk uyanan yine Selin olmuş, güne başlamak için hazırlıklarını tamamlamış ve sevgilisi henüz uyanmamışken, odadan ayrılıp, mutfağa ilerlemişti. Selin mutfakta huzur bulan biriydi. 

Günün çoğunu mutfak ortamında geçirmek istiyor ve bundan hiçte sıkılmadan devam ediyordu. Onun en büyük keyfi ise; yeni yarattığı tatların tadına bakanların ifadelerini izlemekti. O ifadeler ve yapılan yorumlar öyle önemli ve değerliydi ki, büyük bir hassasiyeti vardı, bu konuda.

“Günaydın” kahvaltı hazırlığına başladığı sıra Nilay’ ın sesini duyduğunda, gözlerini ona çevirmişti.

“Sana da, günaydın”yüzünde naif bir gülümseme ile kardeşine karşılık veren Selin, daha sonra işine geri dönmüştü.

_

Ares günü ilk karşılayan olurken, gözleri ışığa alıştığında, gözlerini sevgilisinin uyuyan yüzüne çevirmişti. Onun yüzünü izlediği sıra yüzünde eşsiz bir gülümseme baş gösterdi. Karanlık bir odada, artık ışığa kavuşmuş bir adam gibi… Derin bir nefes çektiğinde, huzuru ciğerlerine doldurmak gibi.

Elini havalandırıp, sevgilisinin saçlarının arasına konumlandırmak istediği sıra kendi parmağında taşıdığı evlilik alyansı çekti dikkatini. Parmağındaki yüzüğe baktığı sıra gülümsemesi daha geniş ve derin bir hale gelmişti. Huzurlu bir nefes insanın en büyük ihtiyacı iken, Ares, kıymetli sevgilisi ile buna sahip olduğunu hissediyordu. Aradan zaman geçmiş ve o güzel güzeli sevgilisi, yıldızların bile hayran olmak isteyeceği parlaklıktaki gözlerini, Ares’ in gözleri önüne sermişti.

“Günaydın Ares” hırıltılı çıkan sesini duyan Ares, ufak bir kahkaha ile yanıt verdi ona.

“Günaydın güzelim” o an Beren’ in aklına dün gece olanlar geldiğinde, sevgilisinin gece uyuyamayıp, tüm gece uyanık kalmasından endişe etmişti.

 “Gece, iyi uyudun mu?” onun yalan kullanmadan konuştuğunu bildiğinden onun yanıtını merakla beklemişti.

“Evet, güzelim. Peki, sen?”

“Ben de öyle” kocaman bir gülümseme belirdi yüzünde.

_

Kahvaltı için mutfakta toplanan aile bireyleri yavaş yavaş tamamlanmaya başlamıştı. Her kapından giren içerideki kokularla mest olurken, yapılan lezzetli şeyleri tatmak için bir hayli sabırsızlanmaya başlamıştı.

“Günaydın” Anıl, içeri girdiği sıra yüksek sesi ile mutfağı doldurmuştu.

“Sana da günaydın kardeşim. Neşelisin, bunu neye borçluyuz” Can masada yerine oturduğu sıra ona sataşmadan edememişti.

“Neşeden değil ya, düğünler yaklaşıyor nasıl olsa, onun için yani” masaya doğru ilerleyip, yerine oturacakken, Egemen ile göz göze gelmiş ve anında gözlerini kaçırmıştı.

“Günaydın” o sıra Ares ve Beren çifti de, mutfağa ulaştığında tüm eksik olan bireyler tamamlamıştı. Anıl’ ın Egemen ile göz göze geldiğinde, hissettiği gerginliğini, şimdi diğer erkeklerde, Ares’ in gördükten sonra hissetmeye başlamıştı.

 Kahvaltı başladığında, aile bireyleri birbirlerine yediklerinin afiyet olmasını dilemiş ve daha sonra sessizlik içinde önündekilerle ilgilenmeye başlamışlardı. O sıra malikânenin zili duyulmuş ve herkes gelenlerin kim olduğunu önceden bildiğinden, tahmin etmekte hiç zorlanmamışlardı. 

Beren’ in gözleri Ares’e dönmüş ve dün Mehmet Bey ile yaptığı telefon görüşmesini anımsamıştı. O an erkekler ise Mehmet Bey ile karşılaşmaya hazır olmadıklarını hissetmişti. Doğru mu, değil mi diye arada kalmışken, onun yüzüne rahatça bakamayacaklarını biliyorlardı.

“Meliha teyzeler gelmiş olmalı” Beril, sevinç içinde söyleyip, ayaklandığında, koşar adım kapıya ilerlemişti. Onlardan bir haber olan kızlar için herhangi bir sorun yokken, Beren’ de erkekler ile aynı gerginliği yaşıyordu. Her biri ayaklanmış ve gelen misafirlerini karşılamak için kapıya doğru ilerlemişti. 

Egemen, yalnızca Ares’ in hareketlerini izliyordu. Bunu farkında olmadan yapıyordu. Beril kapıyı aralayıp gelen misafirleri içeri buyur ederken, Ares Mehmet Bey ile karşılaşacağı için bu kadar gerileceğini tahmin etmemişti. 

Onun yüzüne dahi bakmak istememişti o an. Yapbozun eksik parçasının Mehmet Bey olduğunu tahmin ediyordu. Kardeşlerinin de saklamak istediği şeyin yine onunla bağlatılı olduğunu düşünürken, dün bunu zaten Mehmet Beyin sözlerinden sonra anlamamak ahmaklık olurdu.

 Ares bedenini ele geçiren bu histen fazlası ile rahatsız olmuştu. Bir ailede bunlar hissedilmeli miydi? Uzan gelmiş olan en yakın hissettiği kişiyi karşılamaktan neden bu kadar rahatsız olurdu?

Misafirlerini karşılayan bireyler daha sonra mutfağa geçip, masada onlar için de yer açmıştı. Erkekler için fazlası ile zor bir karşılaşma olmuştu. Öyle ki, uzakta duran Anıl’ ı kolundan tutan Egemen, Mehmet Bey’ e sarılması için çekiştirmek durumunda kalmıştı. 

Kimse bunu fark etmediği için şükretse de, o an Anıl’ a öfkeli gözlerini üzerine salmıştı. Herkes hesaplaşmak için düğünlerin geçmesini bekliyorsa; o zaman kadar her şey normal gözükmeliydi.

 “Oğlum böyle apar topar iş mi, olur? Neden daha önce haber vermediniz? Ona göre hazırlık yapardım bende” Meliha Hanım düğün haberini aldığından bu yana büyük bir telaşa kapılmış ve henüz evlerinden ayrılmamışken, evlatlarının arkasından bir dolu sitem etmişti. Geleneklere uygun, anlı şanlı düğün yapma arzusunda olan ve bu yönde hayaller kuran ailenin annesi, çocuklarının bu haberine biraz afallamış ve telaşa kapılmıştı.

 “Büyük bir hazırlığa gerek yok zaten Meliha teyze, endişelenme. Hem biz zaten dün alışveriş yapıp, birçok eksiği hallettik” yüzünde sıcak bir gülümseme ile diler getiren Selin, telaşa kapılmış kadını rahatlatmayı umuyordu.

“Olur, mu kızım, öyle şey? Hem siz, bir başınıza nereden bileceksiniz, ne eksik, ne gedik”

 “Meliha teyzecim haberin var mı, bilmiyorum ama bilgin olsun diye söylüyorum. Yarın akşam ki düğünlerden sonra dört düğün daha var” Can yine muzurluk yapıp ortalığı karıştırdığında, Meliha Hanım daha çok telaşa kapılırken, Beril’ de sevgilisine kızgın gözlerini çevirmişti.

 “Ay bu çocuklar, benim kalbime indirecek Mehmet Bey” Meliha Hanımın bu sözleri ufak kahkahalara sebep olurken, Mehmet Beyde eşinin bu haline alayla yaklaşmak istemişti.

 “Üzülme hayatım, neyse ki her iki tarafın annesi de, sensin. Bu yüzden her iki tarafın, kaynana bohçasını sen alacaksın” Mehmet Beyin bu sözlerinin ardından normal bir zamanda üç kafadar dakikalarca buna kahkahalar ile gülebilirdi.

 Hatta üzerine uzun uzadıya konuşup, yine gevezelik ettikleri için Egemen’ den sağlam bir fırça yiyebilirlerdi. Fakat ortam ne yazık ki, normal değildi. Sahte gülüşler yükseldi sadece. O sıra eşinin sözlerini dinleyen Meliha Hanım; Ares’ in parmağındaki yüzüğü fark etmiş ve bunun ona, ne kadar yakıştığı aklından geçmişti.

Kahvaltı sona erdiğinde aile bireyleri teker teker ayaklanmıştı. Gergin hava biraz olsun dağılmazken, sanki daha da belirginleşiyor gibiydi. Ares masadan kalkıp, mutfağın çıkışına doğru ilerlediği bir zaman arkasından seslenen Mehmet Beyin sesini duymuştu.

“Ares” onun sesini duyan Ares, o an durup, ona dönmüştü. Kızlar kendi haline masada olanları toplarken, erkekler ise büyük bir merakla konuşmanın devamını bekliyorlardı.

“Şey, oğlum… biraz konuşabilir miyiz?” onun çekince ile çıkan sözlerini dinleyen Ares, bunu hiç sevmemişti. Karşısındaki bu adam onun için çok değer ve kıymetliydi. Arslan çifti ile aynı ortamda olduğu her vakit sanki ortamda annesi de, varmış gibi hissediyorken, şuan bu histen oldukça uzaktı. Ancak değişenin ne olduğunu anlayamıyordu. Onun ne için tereddüt ettiğini ya da bir şeyler saklıyormuş gibi hareket ettiğine bir türlü anlam veremiyordu. Onu dinlemek ve onunla konuşmak istemiyordu Ares.

“Beren ile çıkmamız lazım, sonra konuşsak?” bu ses tonu, bu ifade o an Mehmet Beye; bundan yıllar önce annesinin katillerinin bulunduğu odaya, onu öldürmek için girmek üzere olan Ares’ in halini hatırlattı. Neden böyle hissettiği anlayamasa da, bu onu fazlası ile korkutmuştu.

“Anladım peki, oğlum” onun sözlerini dinledikten sonra mutfaktan çıktı Ares. Onun ardından ise erkekler birbirleri ile göz göze gelmişti. Ares onlardan da, böyle uzaklaşır mıydı?

 _

Malikâneden ayrılan çift, Ares’ in arabasına yerleşmiş ve Beren’ in arkadaşının mesaj ile bildirdiği buluşma noktasına doğru yola koyulmuştu. Mutfakta yaşanan o olaya şahit olan Beren, Ares’ in bu hali onu hem korkutuyor, hem de elinden bir şey gelmeden öylece izliyordu. Sessizliğin hüküm sürdüğü arabada iki gençte kendi dünyasındaydı.

 Kendi düşünceleri arasında, boğulmamak için kulaç atıyordu. Beren arkadaşları ile okulda buluşacağı için sonunda okula varmışlardı. Ares giriş kapıdan bir hayli uzakta durduğunda, Beren bunun nedenini sormak üzereyken, daha sonra hatırladığı şey yüzünden susmak zorunda kalmıştı.

 Ares ile birlikte görülmek istemediğini söylediğinde, hiçbir utanma göstermemişken, şuan büyük bir utanç duyuyordu. Ares onun istediğine uygun davranıyorken, ona karşı söylenen her sözün ve hareketin de, yıllarca böyle karşısına çıkacağı artık öğrenmişti.

“Ben buradayım. Sen gidip, hangi hastaneye gideceklerini öğren. Olur, mu güzelim?” onun gözleri ile denk gelerek söyledi Ares.

“Olur” arabadan inmek için hareketlendiği sıra geri geleceği için çantasını arabada bırakıp, daha sonra arabadan indi. Ares’ in gözleri sevgilisini izlerken, daha sonra onun yanına ulaştığı grup için gözleri en çok iki erkeğin üzerinde dolaşmıştı.

_

Aradan zaman geçmiş ve Beren’ in grup arkadaşları Tayfun’ un arabası ile ruh sağlığı merkezine ulaşırken, Beren ise sevgilisi ile ulaşmıştı. İçeride yalnızca birkaç saatlik izinleri olduğundan, merkeze girmiş ve görevlerini yerine getirmek için harekete geçmişlerdi.

Ares ise tüm bu zaman boyunca içeri giremediği için sevgilisini, hemen merkezin önüne arabasını park etmiş ve onu beklemeye başlamıştı. Herhangi bir kafeye ya da daha farklı bir yere gitmek gibi bir isteği olmayan Ares, sevgilisini burada beklerken, fazlası ile rahattı.

Saatler ilerlemiş ve nihayet Ares, sevgilisini ruh sağlığı merkezinin kapısında görebilmişti. Ares onun gelişi izlerken, yüzünde geniş ve sıcak bir gülümseme belirmişti. Hem onu gördüğü için memnunken, hem de aklına bir kâbus gibi üzerine çöken düşüncelerinden kurtulabilecekti. 

Onun arabaya ulaşmasını gözlerini ondan bir an olsun ayrılmadan izlemişti. Arabaya bindiğinde ise yüzündeki gülümseme ile sevgilisini karşılamış ve o emniyet kemerini bağladığı sıra, oradan uzaklaşmak için arabayı çalıştırmıştı.

“İçeri de herhangi bir sorun oldu mu?” Ares, araba hareket halindeyken, gözleri yolu izlese de, kısa süreli olarak sevgilisine dönüyordu.

“Hayır, olmadı. Doktor Samet Bey, işinde son derece titiz bir adamdı. Bir acemiler için en uygun hastaları seçmişti. Öyle ki, Uğur bile hastalardan korkmayı bırakıp, onlarla ilgilenmeye bile başladı” sevgilisinin keyifle anlattıklarını dinleyen Ares’ in o an farklı bir duygu ele almıştı. Onun bu insanlarla kaynaşma halinden rahatsız değildi. 

Fakat hoşnutta sayılmazdı. Bu sevgilisinin ağzından diğer erkeklerin adını duymaktan da, değildi. Bu insanlarla kaynaşıp, onların sevgilisinin hayatında, bu kadar kolay yer ediniyor olmasından dolayı hissettiği bir durumdu. İstediği ortamda, istediği insanlarla konuşup, sohbet edebiliyor olması, ona farklı gelmişti. 

Özgür ve cesurca hayatın akışına uyabiliyor. Peki, ya Ares? O söz gelimi kardeşleri ile malikâneden bile dışarı çıkmamıştı. Kardeşleri buna karşı gelmediği için kendini bu konuda şanslı sayıyordu. Aile bireyleri diğer insanlardan yaşamlarını, hep uzakta sürdürmüştü.

 Ares insanlar arasında kendini fazlası ile rahatsız hissediyordu. Herhangi bir yerden gelebilecek bir şey beklemekten kendini alıkoyamıyordu. Onun için yolda karşılaştığı bir selam vermek dahi zorken, sevgilisinin bu konuda rahat davranabiliyor olması sanki kendinin başka bir dünyada yaşıyormuş gibi hissetmesini sağlamıştı.

 “Öyle mi, bunu duyduğuma sevindim”



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlığın Efendisi - Final

  Ertesi gün aile bireyleri büyük bir telaş ile uyanmıştı. Dün Ares ve Beren ruh sağlığı merkezindeyken, diğerleri de, Meliha Hanım ile birlikte geri kalan eksikler için yeniden alışverişe çıkmıştı. Bu gün iki düğün birden olacak ve ailenin mutluluğu ikiye katlanacaktı. Büyük bir telaş kahvaltı masası kurulurken, herkesin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. “Herkese günaydın” kocaman neşesini herkese dağıtmak isteyen Beril, sesini duyurduğunda, ona bakıp, gülümsemeden edemiyorlardı. “Günaydın”mutfakta olanlar onu karşıladığında, adımları tezgaha doğru ilerlemişti. “Görende bugünkü gelinlerden biri de, sensin sanacak” Çağla, ona laf yetiştirirken, elinde doğradığı şey ile birlikte elini de, kesmemek için büyük bir özen gösteriyordu. “Yakında o da, olacak kardeşim. Hele siz önce bir evlenin” sevgilisinin arkasından mutfağa iğren Can, Çağla’ yı yanıtladığında, Beril’ in yüzü hevesle parlamıştı. Güne ilk başlayan Selin olmuşken, rekor sayılacak bir saatte hemen ardından ...

Karanlığın Efendisi - 15. Bölüm

Kahvaltı masasının hazırlığı tamamlandığında, hep birlikte masadaki yerlerini almışlardı. Kızlar, Beren’ in onların yanında anlatmaya uygun görmediği şeylerden ötürü biraz buruktu. Tam anlamı ile arkadaş olup, kendini daha rahat hissetmesini istiyorlardı, fakat Beren, aralarında olan mesafeyi bir türlü yıkamıyordu. “Aslında her birinize gerçekten minnettarım. Beni öylece ailenizin içine alıp, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Ben insanlarla arası iyi olan biri değildim. Bu konuda fazla beceriksizim ama bunun üstesinden gelmeye gayret edeceğim. Aile kaybettikten sonra zor zamanlar geçirdim, belki insanlardan tamamen koptum. Ama sizinle tanıştığımdan bu yana birazda olsa toparlandığımı hissediyorum. Tekrar kahkaha atmama neden olduğunuz için minnettarım. Son zamanlarda, geceleri düzgün uyuyamıyorum. Buraya gelmeden önce de kabristana uğradım. Ne zaman uğrasam, biraz fazla hassaslaşıyorum. Aileme son zamanlarda daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Ama sizler şuan yanım o...