Ana içeriğe atla

Karanlığın Efendisi - 63. Bölüm

 


Ares odanın kapısını araladığında, bunu oldukça yavaş hareketlerle yapmıştı. Zira saat çok geçti ve sevgilisinin uyuyor olması yüksek ihtimaldi. Nitekim de, düşüncesinde haklı olduğunu odanın içinde birkaç adım attıktan sonra şahit oldu.

 Beren, Ares ile paylaştıkları yatakta, onu beklerken uyuya kalmıştı. Sancılar içinde geçmişti onun için uyuya kalma süreci. Ares’ in nereye ve neden gittiğini biliyordu.

Her kız acaba yine eski günlere mi, döndük diye düşünmeden edememişti. Hele de Ares’ in, Beren’ in yanında bile bu konuda böyle rahat davranması onları fazlası ile huzursuz etmişti. Zamanın değiştiremediği bir tek Ares miydi, bilemediler.

 Sandılar ki; insan asla değişmez sözünün kanıtı Ares’di. Değişmek mi, istemiyor ya da çaba mı harcamyordu. Belki de, hayat ona değişmesi için fırsat vermiyordu. Yetimhane duvarları arasında bile kadere isyan etmemiş olan kızlar; neden bu gece bu adamla karşılaşmak zorunda kaldıklarını sorgulamadan edemiyordu.

 Yarın, bugünden daha kötü olur muydu? O adamın başına her ne geldiyse; bunun fırtınası eser miydi, bu çatının altında? Aslında tüm bu kaygıları, kendilerinden çok Ares ve Beren’ in arasında yaşanabilecek şeylerin nedenindendi.

Ares yavaş adımlarla yatağa ilerlemiş ve sevgilisinin uyuyan güzel yüzüne baktıktan sonra adımları giysi dolabına ilerlemişti. Aldığı pijama takımının ardından banyoya girmiş ve ılık bir duşun ardından yeniden odaya geçmişti. 

Ayakları yalın halde sevgilisi ile paylaştığı yatağına ilerledi. Ares’ in olmasını istemediği ancak karşılaşma ihtimalini de göz ardı edemeyeceği şeyler vardı. Yarın onlar için yine sancılı bir gün olacak mıydı? 

Beren’ in ağzından çıkan birkaç söz ile yine un ufak olacak mıydı? Sevgilisinin yanına uzandığında, arkası dönük olduğu için öylece arkasından baktı ona. Sarılıp, yakınına çekmek istese de, eğer uyanırsa, yarın yaşanacak olan kasırgayı erkene almış olacaktı.

 Düşünceleri sırtına bir kırbaç gibi inan Ares, uyumayı beklerken, güneşin ilk ışıklarına şahit olmuştu. Beren, uykulu hali ile yön değiştirirken, Ares’ de artık sırt üstü yatıyordu. Gözlerini arada sevgilisinin üzerinde gezdire de, ardından yine tavan ile bakışmaya devam ediyordu. Beren uykusunun yeteri kadar olduğunun hissi ile gözlerini aralamıştı.

 Birkaç saniye öylece bilincinin yerine gelmesini beklemişti. Yanında uzanan bedeni fark ettiğinde, onun yüzünü görebilmek için başını geriye çekti. Ares’ in tavana dönük olan bakışları, ona dün geceyi hatırlattı. 

Sahi, Ares o adama ne yapmıştı? Dün gece gölge düşüren o adamın cezası, ne kadar ağır olmuştu? Yoksa o adama artık sadece bir cesette mi, dönmüştü? Böyle düşünceler aklında kol gezdiği her an Beren, soğuk hissediyordu.

 Ares’ in sevgilisi le sıcacık olan kalbini bir titreme sarıyordu. Tüm bedeni bu soğuktan hasta olur muydu? Ares’ in bu adam yüzünden kendini nasıl hissettiğini az çok tahmin edebiliyordu. Ona bunu yaşatmış olan o adama karşı da, nefret duymadan edemiyordu. İyi bir hayat sürmeleri, neden bu kadar zordu?

 Bu adama nereden çıkmış, onlara nasıl rast gelmişti? Düşünceleri onu boğarken, sıkıntı ile nefes vermiş ve bunun sesini Ares duyduğunda gözleri ona dönmüştü. Güzel sevgilisinin gözleri ile karşılaşmak ilk kez onu memnun etmemişti.

“Günaydın” çiftin gözleri, birbirinden ayrılmamışken, söyleyen Ares; başlamak gerek demişti, içinden.

“Gunaydın” Beren, o an; uyumadın mı diye sormak istese de, yanıtı zaten kendi de, bilmiyor muydu?

“Dün gece…” Beren söze başladığında, onun söyleyeceği şeyler için gerilmeden edemedi Ares. Büyük bir merakla beklemişti, sözlerinin devamını.

“Endişe ettiğin kadar kötü geçmedi değil mi? Onların isteğini geri çevirmeyip, böyle bir gece geçirmelerini sağladığın için çok memnunum. Kızlar sayende, çok mutluydular” onun sözlerini dinleyen Ares, bir süre öylece yüzüne baktı. Duymayı beklediği sözler, bunlar değildi. Hatta o an cümlelerinin devamını dahi bekliyordu.

“Ben-“ şaşkınlık kırıntıları taşıyan sesinin ardından boğazını temizledi Ares.

“Ben de, onlar adına sevindim. Ne kadar memnun oldukları yüzlerine yansımıştı her birinin” çift için sanki dün geceki olay hiç yaşanmamış gibiydi. Ares belli etmemeye çalışsa da, şuan büyük bir şaşkınlık yaşıyordu aslında.

 Zira karşısındaki, sevgilisi onu kaç kez kırmış ve incitmişti. Onunla görülmekten rahatsız olduğunu da duymuştu, bir katile edilen muameleye de, maruz kalmıştı. Zaman mı, değişmişti, yoksa daha büyük bir fırtına için yapılan bir sulh muydu bu?

“Ben üzerimi değiştireyim” Beren, yataktan kalkmak için hareketlendiği sıra söylediğinde, Ares gözleri ile onu takip etti. Beren’ in adımları giysi dolabına yöneldiği sıra aklında o an; Ares’ in sol eliydi. Yine kriz geçirip, sol avucunu yaralamış mıydı? Ya da gece uyuyamadığı için sakinleştirici iğneler yapmış mıydı? Dolabına ilerlediği yol boyunca aklında bir dolu soru, cirit atıyordu.

Ares’ in gözleri, öylece sevgilisinin üzerindeydi. Beren’ in dün gece ile ilgili neden bir şeyler sormadığını merak ediyordu. Biraz memnun olsa da, aslında çok daha fazla bu duruma şaşırıyordu. Onca olanlardan sonra tecrübe ettiği şeyler ile birlikte şuan olanları Beren’ den beklemiyordu.

Beren giysi dolabından seçtiği bugün için uygun kıyafetleri ile banyoya ilerlediği sıra, odada gözlerini gezdirmiş ancak aradığını bulamadığı için banyoya girmişti. Ardından kapıyı örttüğünde, elindeki kıyafetlerini kenara bırakmıştı.

 Kirli sepetinin yanına varan Beren, bu yaptığı için kendini haklı çıkarmak adına içinden bahaneler sıralıyordu. Sepetin kapağını açtığında elleri titremeye başlamıştı. Zira görmekten korktuğu şey ile karşılaşmak o an son isteyeceği şey bile değildi.

 Dün gece sevgilisinin üzerine olan kıyafetler artık kirli sepetinde iken, Beren tereddüt ederek elini uzatıp, yakından baktı. Eline gelen kırışmış olan gömleği iyice göz gezdirmiş ve kan lekeleri aramıştı. Yaptığı yanlış ya da belki güvensizlikte ama bunu riske atmak istemiyordu. Gömlekte kan lekelerine rastlamadığın da, bu kez eline Ares’ in pantolonunu alıp, incelemeye başlamıştı. Ancak onda da, bulamamıştı. 

Elinde tuttuğu sevgilisinin kıyafetleri ile klozete yönelmişti. Kapağını kapatıp, üzerine oturmuş ve şiddtli bir ağlayışın mahsuru olmuştu. Ona güvenmediği için kendine kızsa da, görmediği kan lekeleri ile büyük bir rahatlama yaşıyordu.

 Tam anlamı ile o asla yapmaz artık farklı bir adam diyememesi kendi hatası mıydı? Açıkça soramadığı için böyle şeylere kalkışması doğru bir hareket miydi? Gözyaşları düşerken; hırçın bir yağmur damlası gibi değil, erimekten korkan bir kar tanesi kadar sakindi.

Şiddetli ağlayışını sevgilisinin duymasından endişe etmişti Beren. Sevgilisinin kıyafetlerine başını gömdü ve yumrukları için sıktığı gömleğe ve pantolona hıçkırıkları karıştı. Ares ne haklıymış diyordu, o an. Ne ağır, ne zor bir sınav bu sanki hiç bitmeyecekti. Biraz rahat nefes almak neden bu kadar zordu?

 İnsan güldüğü kadar ağlar sözünü boşa çıkarmak için miydi, tüm bunlar? Neden ağladığımız kadar gülemiyoruz? Neden acılar üst üste gelirken, sevinçler sadece arada bir uğruyordu? Acımasız davranan bu hayat hiç mi, insafa gelmezdi? Kimsenin kıyamadığı gözyaşlarına, nasıl bu kadar gaddardı, hayat? O adamla karşılaşmasalar, bugün böyle olmayacaktı…

Sakinleştiği bir vakit elindeki kıyafetleri öylece kirli sepetine attı tekrar. Üzerine değiştirmek için harekete geçti o an. İşini bitirip, aynadaki yansıması ile göz göze geldiğinde, dün özel bir gecenin ardından bugün bunları yaşamak zorunda oldukarı için saatlerce ağlayabilirdi.

_

Ares yatakta oturur konuma gelip, öylece banyonun kapısına baktı. Elden ne gelir, bilemedi. Beren’ in ne hissettiği, o güzel aklından nelerin geçtiğini tahmin ederken, sonucuna ulaşamıyor olmak, onun canını sıkıyordu. Sormasını istemediği gibi sorar diye gerin hissederken, sormamış olması da, yine ona rahat vermiyordu. Onun bunu, içine atmasını istemiyordu. Beren tarafından bunun için kırılmaya dahi razı gelebilirdi.

 Banyonun kapısı aralandığında, duruşunu dik bir hale getirdi Ares. Beren içeride bir süre ağlamış olsa da, hala rahatlamış değilken, gözlerinden de, bu anlaşılıyor ve o devamlı gözlerini sevgilisinden kaçırmak durumunda kalmıştı.

“Beren” sevgilisinin adını söylediği sıra yataktan kalktı. Onun sesindeki sıkıntı Beren’ in ta kulaklarına kadar ulaşmıştı. Ona karşı dikkatli olması gerektiğini hatırlatıyordu Beren, kendine.

“Konuşmak ister misin?” Ares sevgilisinin doğrudan gözlerine bakıp, aklından geçeni okumak ister gibiydi. Ne düşünüyor, aklından neler geçiyor, bilmek istiyordu.

“Aklıma yeni geldi Ares, doktorun gönderdiği ilaçları düzenli kullanmıyorsun. Bu konuda daha dikkatli davranalım” Beren, sevgilisinin konuşmak istediği konun bu olmadığını elbette biliyordu. Fakat onunla dün gece hakkında konuşmak istemiyordu. Zira onu kırmaktan, incitmekten endişe ediyordu. Bunun bilinci ile ona karşı dikkatli davranıyordu.

“Olur, öyle yapalım” Ares’ in sözlerinin ardından Beren’ in yüzünde sıcak bir gülümseme belirmişti.

“Bir de, şey var” Beren, sevgilisinin yüzündeki değişime şahit oldu o an. Bu kendi yüzüne de, yansımıştı.

“Eğer artık ihtiyacın yoksa sakinleştirici ve uyku ilaçların hepsini çöpe atabilir miyiz?” Ares’ in yüzünde yeniden bir şaşkınlık dalgası geçmişti. Dün gece kullanıp, kullanmadığını öğrenmek için çok iyi bir yol izlemiş olan sevgilisinin yapmak istediğini fark etse de, belli etmeden baktı yüzüne.

“Evet, güzelim. Uzun zamandır kullanmadığım için artık onlara ihtiyacım kalmadı” onun rahatlamasına yardım etmek için yüzünde naif bir gülümseme belirten Ares, sözlerinin ardından onun memnun olmuş ifadesine tanık olmuştu.

 Beren o an; tüm çıkan sonuçları aklında toparladığında, kan lekeleri yoktu, uyku ilacı ya da sakinleştirici de, kullanmamıştı. Rahat bir nefes verdiğinde, aklında Ares’ in sol elinin akıbeti belirdi.

 Karşısında ona gülümseyerek bakan sevgilisinin sol eline kaydı, gözleri. Hafif bükülü bir halde, bacağının yanında duruyordu öylece. Onun ifadelerini izleyen Ares, hala merak ettiği şeyler olduğunu hissetti. Ona tam anlamı ile yardım etmek istemiş ve sol avucunu açıp, elini sevgilisinin gözlerinin önüne sermişti. Beren’ in gözleri o an, açık verdiğini düşündüğü için irice açılmıştı.

“Bir türlü karar veremiyorum, güzelim. Kıyafet seçmemde bana yardım eder misin?” alnı kırışan Beren, birkaç saniye durup, anlamaya çalıştı. Kendisi hissettikleri konusunda açık verdiği için değil, Ares yardım etmesi için elini uzatmıştı. Rahatladığı sıra yüzünü kocaman bir gülümseme almıştı. Bunun bir nedeni de; sevgilisinin avucunda yara izi görmediği içindi de.

Ancak onun sevgilisi fazlası ile zeki bir adamdı. Öyle ki, banyoya girdiği zaman kirli sepetinden sarkan gömlek ucu ile merak edip, kontrol ettiği sıra sevgilisinin henüz kurumamış gözyaşlarının ıslaklığını görebiliyordu. Ancak Ares, bunu görmemiş olsa dahi en başından beri onun yapmak istediği şeyden haberdardı.

“Bunu giymek ister misin?” sevgilisine ait olan bölümde ona yakışacağını düşündüğü bir kazağını eline alıp, sevgilisine uzattı, Beren. Ares onun birkaç adım gerisinde, öylece onu izliyordu.

“Olur” onun uzattığı kazağa ufak bir bakıi atan Ares, daha sonra kazağı elinden almıştı. Onun amacı gerçekten kıyafet seçimi değildi. Zira bunun hakkında kafa yoran bir adam kesinlikle değildi. Ona memnun bir ifade ile bakan sevgilisi, pantolon seçmek için yeniden dolaba döndüğünde, Ares onunla konuşmak istediği konu aklında toparlıyordu. Giysi dolabının öenünde işleri biten çift oradan uzaklaşmış ve Ares sevgilisinin seçtiği kıyafetler ile banyoya ilerlediği sıra yeniden ona dönmüştü.

“Beren” ona doğru birkaç adım atmış ve gözlerine yakından bakmıştı. Yatağa yakın oldukları için elindeki kıyafetleri oraya bıraktı.

“Sana söylemek istediğim bir şey var” Ares’ in gözlerine bakarken, konuşmak isteyeceği şey hakkında gerilmeden edemedi. Ortamın havası değişmişti yoksa bir sanrı mıydı, bilemedi.

“Onlara benden ne istediklerini sorduğum da, dünkü akşam yemeğini söyledikler. Ama bu kararı verirken sen yanlarında değildin. Belki isteyeceğin farklı bir vardı. Eğer aklında böyle bir şey varsa; bunu sorgusuz, sualsiz yerine getireceğim” derin bir nefes alıp devam etti.

“Böyle bir hakkının var olduğunu, bilmeni istedim” koca şehirde hakkında Azrail denilen, cani, canavar denilen adam, bu adamdı. Böyle ince fikirli, naif düşünceli bir adamdı Ares. Öte yandan Beren ondan ne istediğine zaten çok daha önceden karar vermişti. Ancak bunun ne kadar doğru olacağı konusunda, bir hayli tereddüt yaşıyordu.

“Ya istediğim şey, senin hoşuna gitmeyen bir şey olursa?” sormadan edemedi Beren. Ancak Ares’ den nasıl bir yanıt almayı beklediğini kendi de, bilmiyordu.

“Benim değil, senin istediğin şeyi yerine getireceğim, Beren”

“İstediğim şey aslında uzun zamandır aklımda. Böyle bir şey söylemeseydin bile bunu senden isteyecektim. Ayrıca hemen yapmana gerek yok. İstediğin bir zaman olabilir” onun bu sözleri Ares’ in üzerinde daha fazla merak uyandırıyordu. Kesinlikle hoşuna gitmeyecek bir şey olduğunu anlayabiliyordu.

“Ben, bedeninde taşıdığın tüm yaralarını görmek istiyorum” aralarındaki mesafeyi tamamen kapattı, Beren.

 “Bunu yapmak istemediğini biliyorum. Ama ben görmek istiyorum Ares. Kardeşlerinin çoğu bu yaralara tanık olmuş çoğu da, iyileşme sürecine ortak olmuş. Sen birçok şeyi onlarla birlikte atlattığın için sana özenle ve dikkatle yaklaşıyorlar. Senin acına şahit oldular Ares, yeni acılar yaşama diye ellerinden geleni yapıyorlar” Beren, durup derin bir nefes aldığında, ifadesiz yüzünden bir şeyler anlamaya çalışsa da, yapamıyordu.

“Onların tek derdi, senin iyi ve mutlu olman. Senden bunu evlenmek istediğin biri olarak rica ediyorum, sevgilim. Beni de, acına ortak et” onun sözleri biteli birkaç dakika olsa da, öylece durmaya devam etti Ares.

 Beklemesi kabul etmeyeceği için değildi. Zira yapacaktı. Fakat önce bunun için kendini ikna etmeye çalışıyordu, Ares. Yerine getirmek için söz verdiğinin yanı sıra bunun yaşanmasının gerçeği de, vardı aklında. Bunu şuan yapmayacağını söyleyecek kadar istemiyordu Ares. Öyle ki, daha önceleri görmüş olan kardeşlerinden biri, yeniden görmek istese, Ares’ in yanıtı yine keskin bir ile hayır, olurdu.

 O bu yaralara sahip olmaktan utanan bir adamdı. Bu onun acizliği gibi annesinin bedeninde de, aynı izlerin var olduğunun kanıtı gibiydi. Duş aldığı sıra elinin altında hissettiği pürüzlü teni veya ayna karşısında birkaç saniyelikte olsa gözlerine çarptığında; Ares annesinin bedeninde taşıdığı yara izlerini anımsıyordu. 

Böyle zamanlarda Ares gözlerini bu görüntüden kaçmak için kapatsa da, kapalı gözlerinin altında beliren görüntü; yukarıdan sarkıtılan bir zincir ile iki elide bağlı olan annesi oluyordu. Kulaklarında ise annesinin çığlıkları yankılanıyordu. Onu beceriksiz bir çocuk olarak kurtaramadığı için kendinden utanıyordu Ares.

 On altı yaşında olan bir çocuk gibi korkudan ağlamak yerine, onu kurtarmak için mücadele etmeliyim, diyordu. Onun bunlardan utanması ve nefret etmesi; bedenini mide bulandıran bir hale getirdiği için değildi.

“Eğer normal bir zamanda bunu istemiş olsaydın, buna cevabım; hayır olacaktı. Ama artık yapmak zorundayım. Ama bunu hayatın boyunca yalnızca bir kere yapabilirsin. Hepsini görmene müsaade edeceğim ama bu bir daha olmayacak” onun sözleri ile memnun bir ifade ile gözlerine baktı Beren. Ona bir kez daha büyük bir minnet duymuştu.

“Bir de, evlendikten sonra o ilk gün, karşılaşacağın şeyin bilincinde ol, diye yapıyorum bunu. Bir canavar ile evlendiğini düşünüp, korkma diye” onun sözlerini dinlerken, yüzündeki ifadeden gözlerini alamadı Beren. 

Kanı akmıyordu ama canı öyle bir yana yana konuşuyordu ki, kan kaybediyordu sanki. Bu herkesin lanet ettiği geçmiş, her daim hayatlarında olmak zorundaydı. Beren’ in aklına gelmemişti ancak evlendikleri gün, onun yara izleri ile karşılaştığında, ya onu incitecek bir tepki vermiş olsaydı. Ondan bunu daha önce yapmasını istediği için o an, istediği şeyden daha da emin olmuştu Beren.

“Ben ki, dünya üzerinde senin gibi bir tane daha olmadığını düşünürken, sen nasıl olurda, hakkında böyle şeyler söylüyorsun” Beren, onun kendine yaptığı haksızlıktan dolayı ona kızıyordu. Ares ne zaman kendi hakkında böyle şeyler söylese, bu Beren’ in canını sıkıyordu. Çok kalabalık bir çevresi olmasa bile Ares gibi bir insanı hiçbir yerde bulamayacağından emindi. 

Kimse onun kadar ince fikirlere sahip olmazdı. Kimse aldığı kararların bu kadar arkasına duramazdı. Her durum karşısında, kimse önceliği karşısındakine vermezdi. Ares’ den başka kimse ailesini kaybetmekten bu kadar korkmazdı.

“İstediğin şeyi elbette yerine getireceğim. Ama bunun için senden biraz zaman istiyorum, güzelim”

“Elbette, sen ne zaman olmasını istersen” onun sözlerinin ardından Ares, sevgilisinin dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp, ardından yüzüne bir tebessüm yerleştirdi. Eline yeniden kıyafetlerini aldığında, adımları banyoya ilerledi. 

Ardından kapıyı örtüp, elindekileri bir yere bırakırken, aynanın karşısında geçti ancak o sıra aynadan gözlerine bir şey çarptı. Kirli sepetinden sarkan gömlek ucunu gördüğünde, adımları yanına ulaştı. Belki bir alışkanlık ya da bir takıntıydı onun ki, ama Ares her daim düzenli biri olmuştu. 

O gömleğini hiçbir zaman böyle bırakmamışken, belki de bu yüzden gözüne bu durum kolayca çarpmıştı. Kapağı açıp, gömleği eline aldığında, ıslaklık gün gibi ortadaydı. Bunun ne olduğunu anlamamasına imkân bile yoktu. Derin bir nefes alıp geri bıraktı…

Ilık bir duş alan Ares, daha sonra sevgilisinin onun için seçtiği kıyafetleri üzerine geçirmişti. Islak olan saçları kurutmuş ve gelişi güzel şekil vermişti. Aynada kendi yansımasına bakarken, sevgilisinin sözlerini anımsadı ve dolabın kapağını açıp, şırıngalar ile karşı karşı geldi. Kalabalık olan şırıngaları, tek elinde toplayıp, hiç düşünmeden çöpe yönelip, içine atmıştı.

Banyodan ayrıldığı sıra odasına dönen Ares, sevgilisinin elinde, doktorun gönderdiği ilaç poşetinin olduğunu gördü. Adımları ona yaklaşırken, ne yaptığını anlamaya çalışıyordu.

“Güzelim, ne yapıyorsun?”

“İlaçlarının sırasını kontrol ettim. Şimdi bunun sırası” sevgilisi yanına ulaşan Bere, elinde tuttuğu ilaç tabletini ona doğru uzattığında, diğer elinde de, su dolu bardak vardı. Ares sevgilisinin ona uzattığı şeyleri, minnet dolu bir ifade ile kabul etmişti.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlığın Efendisi - Final

  Ertesi gün aile bireyleri büyük bir telaş ile uyanmıştı. Dün Ares ve Beren ruh sağlığı merkezindeyken, diğerleri de, Meliha Hanım ile birlikte geri kalan eksikler için yeniden alışverişe çıkmıştı. Bu gün iki düğün birden olacak ve ailenin mutluluğu ikiye katlanacaktı. Büyük bir telaş kahvaltı masası kurulurken, herkesin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. “Herkese günaydın” kocaman neşesini herkese dağıtmak isteyen Beril, sesini duyurduğunda, ona bakıp, gülümsemeden edemiyorlardı. “Günaydın”mutfakta olanlar onu karşıladığında, adımları tezgaha doğru ilerlemişti. “Görende bugünkü gelinlerden biri de, sensin sanacak” Çağla, ona laf yetiştirirken, elinde doğradığı şey ile birlikte elini de, kesmemek için büyük bir özen gösteriyordu. “Yakında o da, olacak kardeşim. Hele siz önce bir evlenin” sevgilisinin arkasından mutfağa iğren Can, Çağla’ yı yanıtladığında, Beril’ in yüzü hevesle parlamıştı. Güne ilk başlayan Selin olmuşken, rekor sayılacak bir saatte hemen ardından ...

Karanlığın Efendisi - 65. Bölüm

  Saat epeyce ilerlemiş ve Ares’ in uyanmasının ardından üç kafadar çat pat hazırladıkları akşam yemeği yenmişti. Yemeğin ardından Beril’den gelen filmi izleme teklifi kabul görmüş ve bireyler sinema salonuna ilerleyip, seçtikleri bir film ekranda dönmeye başarmıştı. Ancak kimse filmle ilgilenmiyor ve kendi dünyasındaki sorunlar ile boğuşuyordu. Film sona erdiğinde, yapılan alışverişte yorgun düşen kızlar uyuya kalırken, onları odalarına taşımakta erkek arkadaşlarına düşmüştü. Ares ve Beren çifti odadan ayrılıp, kendi odalarına ilerlerken, Beren’ in aklına; Ares’ den istediği şey gelmişti. Ares onun isteğini bugün yerine getireceğini söylemiş olasa da, şuan ki hali buna hiçte uygun değildi. Ancak sözlerinin her daim arkasında duran sevgilisinin dediğini yapacağından da, emindi. Odaya girdikleri sıra Beren’ in gözleri Ares’ in üzerindeydi. Ares uyandığından bu yana yalnızca birkaç kelime etmiş ve önüne konulan yemekten yalnızca birkaç çatal almıştı. Onun için fazlası ile endişelen...

Karanlığın Efendisi - 15. Bölüm

Kahvaltı masasının hazırlığı tamamlandığında, hep birlikte masadaki yerlerini almışlardı. Kızlar, Beren’ in onların yanında anlatmaya uygun görmediği şeylerden ötürü biraz buruktu. Tam anlamı ile arkadaş olup, kendini daha rahat hissetmesini istiyorlardı, fakat Beren, aralarında olan mesafeyi bir türlü yıkamıyordu. “Aslında her birinize gerçekten minnettarım. Beni öylece ailenizin içine alıp, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Ben insanlarla arası iyi olan biri değildim. Bu konuda fazla beceriksizim ama bunun üstesinden gelmeye gayret edeceğim. Aile kaybettikten sonra zor zamanlar geçirdim, belki insanlardan tamamen koptum. Ama sizinle tanıştığımdan bu yana birazda olsa toparlandığımı hissediyorum. Tekrar kahkaha atmama neden olduğunuz için minnettarım. Son zamanlarda, geceleri düzgün uyuyamıyorum. Buraya gelmeden önce de kabristana uğradım. Ne zaman uğrasam, biraz fazla hassaslaşıyorum. Aileme son zamanlarda daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Ama sizler şuan yanım o...