Tüm o konuşmalara karşılık olarak başı ile onay vermişti Beren. Kendini fazla mahcup hissediyordu, zira o duygularının bu kadar belli olduğunun farkında değildi. Ancak anlatılan şeyler ile henüz yağmur yağmadan gökkuşağını görme şansına erişmiş gibi hissediyordu.
Ares ile aralarında bir ilişki başlayabilir mi,
bunun yanıtını olumlu bir sonuca götüremiyordu. Ama kızların böyle kolay dile
getirip, basit bir şey gibi söylemesi onu hayli memnun ediyordu.
Bir düşünce
ele geçiriyordu ki onu; bir sancı gibiydi. Ya yanılıyorlarsa, demekten
alamıyordu kendi. Çünkü Ares’ in gözlerinde, tavırlarında anlatılanlara dair en
ufak bir belirti. Sanki kızlar bunu tamamen kafasından uydurmuş gibi hissediyordu.
Şuan ise kızların ricası üzerine, restoran
çıkışında, onlarla birlikte malikaneye gidiyordu. Yemeğe katılmaları konusunda
ısrarcı olan kızları kırmak istemeyen Beren, Ares’in kovabileceğini bile
düşünüyordu, ya da yine çekip gideceğini.
Beril eve
geldiklerinden beri onun başının etini yerken, hala da ne kadar reddedebileceğini
düşünüyordu Beren.
“Ya Lütfen
denesen bir kere, ne çıkar ki? Senin için ne kadar meraklanıyor, endişeleniyor
onu anlayacağız işte. Ne zararı var ki, biraz üzgün, durgun dursan?”
söylemekten dilinde tüy kalmasa bile yine de ısrarla devam ediyordu Beril.
Ancak Beren artık pes ederek omuzlarını indirdi aşağıya.
“Peki,
tamam. Yapacağım” kabul ettiğinde onun yüzünde beliren gülümseme, kendine de
bulaşmıştı.
Erkelerin
de eve ulaşmasının ardından, akşam yemeği için masa da toplanmışlardı. Herkesin
büyük bir merak ile beklediği akşam yemeği hiçte bekledikleri gibi geçmemişti.
Ares salona girdiği an Beren’ i fark etmiş olsa da, ona hiçte uzun uzun
bakmamıştı. Beren, Beril başının etini yediği için dediği gibi durgun dursa da,
Ares hiçte bununla ilgileniyor gibi de değildi.
Akşamın
başlarında yaptığı numara gecenin ilerleyen saatlerinde, ne yazık ki gerçeğe
dönüşmüş ve geldiği için hayli pişman olmuştu.
Yemeğin
sonunda Ares yine her zaman yaptığı gibi bodrum katına indiğinde, artık buradan
gitmek istiyordu Beren. Kimse neyi olduğunu sormayacak olsa bu durumda oturup,
ağlayabilirdi. Nasıl olmuşta kızların sözleri ile bu kadar heveslenebilmişti?
Artık evine dönmeli kendi duyguları içinde boğulmalıydı.
“Artık
gitsem iyi olur. Rica etsem bana taksi çağırır mısınız?” gecenin bir saatinde
bunu söylediğinde, erkelerin bunu kabul etme gibi niyete yoktu. Öte yandan, Can
Ares’ in ondan rica etmesi üzerine yine mesaj atmıştı.
“Olu mu?
Biz bırakırız seni” Egemen’ in söylediğine itiraz etmek üzereyken, o sıra
Nilay’ ın sesini duydu.
“Aslında
hayli geç oldu. Yarın hepimiz ayı yere gideceğiz. İstersen burada kalabilirsin”
daha fazla bu çatı altında kalırsan, yarın kesin bir hastalığa sahip olacaktı.
Zira Beren hiçte normal bir nefes düzenine ve ruh haline sahip değildi.
“Gitsem
daha iyi olacak. Hem zahmet etmeyin, ben giderim”
“Tek
başına, bu saatte?” lafa aniden karışan sevgilisine kızgın gözlerini çevirdi
Selin.
“Hadi, gel.
Seni ben bırakacağım” diye kapından gelen ses ile birlikte her biri kapıya
dönmüştü. Bunu söyleyen Ares’ iken şaşırmadan edemediler. O odada yokken, bir
den böyle ortaya çıkmasını Can’ a borçluydu.
Ares Can’
ın ona gönderiği mesajdan kısa bir süre sonra salon kapısında görülmüştü. Koşar
adım geldiği için nefes düzeni bozulsa da, umursamadı.
İkili
arabaya yerleştiğinde, şuan bunu yaşıyor olmasının nasıl bir his olduğunu
bulamıyordu Beren. Yüzünü görmemek için aşağıdan yukarı çıkmayan beden, şuan
yanında oturup, onu evine kadar bırakıyordu. Fazla anlaşılmaz bir adam olduğunu
biliyorken, bu da ekmeğin üzerine yağ olmuştu. Beren on çözemiyordu. Kızlar
haklı mıydı? Yoksa yanında ki beden gerçekten onu etrafında istemiyor muydu?
Bir bilmece gibiydi.
Sessiz geçen
araba yolculuğunun ardından nihayet Beren’ in evine ulaşmışlardı. Beren
teşekkür etmek için ağzını araladıığı sıra Ares ondan önce davranmıştı.
“Tüm özel
eşyalarını toplayıp, geri gel. Seni burada bekleyeceğim”
“Ne?”
algılayamadı Beren. Gerçekten bu sözler ne anlama geliyor kavrayamadı. Zira
karşısındaki bedenden kesinlikle böyle bir şey kırk yıl düşünse de bulamazdı.
İri gözlerle öylece onun yüzünde baktığında, Ares yineledi sözlerini.
“Artık
bizimle yaşayacaksın. Eşyaları toplaman için geldik buraya” şaşkın gözlerle
onun yüzüne bakan bu genç kıza daha da çekildi Ares. Sevimli bir kız çocuğu
gibiydi, iki yanağında sıkıp, sevmek bir aklından geçti o an.
“Ama neden
ki?” gözlerini, onun gözlerine çevirdi. Direkt olarak reddetmemiş olması bile
iyi bir şey dedi Ares içinden.
“Çünkü
bana; bu çatı altında
ailenin bir parçası gibi hissederken, bunu bırakıp, soğuk ve karanlık evime
gitmek, beni rahatsız hissettiriyor. Tek ve uzun yaşamaktansa, bu ailenin bir
parçası olarak kısa ve mutlu bir hayatı tercih ederim, demiştin” kendinin bile
böyle bir cümle kurduğunu hatırlayamadığı bir zamanda, onun böyle uzun bir
cümleyi ezerberleyip, tek seferde söylemesini neye yorsun bilemedi Beren.
“Bu yüzden bende bizimle
yaşayabileceğini söylüyorum. İstemiyor musun?” dikkatle onun yüzüne bakıyordu
Ares. Arabanın içinde ki lamba sönmüş ve onu görmesi mümkün kılan tek şey; sarı
sokak lambasıydı. Yüzünü kaplayan ifadeyi okur gibi bakıyordu ona.
“Ben bunu öylesine
söylemiştim. Yaşamak istemediğimden değil. Sizin yanınızda gerçekten çok mutluyum
ama aynı evde yaşamayı hiç düşünmedim. Rahatsız olmayacak mısın, benimle
sürekli aynı çatı altında?” söylerken, gözleri ellerine indi Beren’ in. elleri
birbirine eziyet ederken, bunu izlemek onu rahatlatıyordu sanki.
“Söylediğim şey için ise
eğer çokta bir önemi yok. Hem üstünden çok zaman geçti. Ne zaman söyledim
hatırlayamıyorum bile” aslında çokta iyi hatırlıyordu. Ares’ in ellerine
pansuman yaptığı sıra gözlerine bakarak söylemişti.
“Eğer gelirsen, bundan
sonra gözlerimi; yan oda uyuduğunu bilerek kapayacağım. Bu beni daha iyi
hissettirecek” Ares onun, kendi tavırları yüzünden böyle söylediğini biliyordu.
Bu yüzden bu gece eve Beren ile birlikte dönmek için gerekirse, uzun uzun zaman
ikna etmek için çabalayacaktı.
Kulağına dolan sözler
ile bir şeyler koptu sanki içinden. Öyle bir ifade ele aldı ki yüzünü, bedeni o
an düğün, bayram etti. Kızlar gerçekten haklıymış dedi içinden. Karşısındaki
beden, ona karşı bir şeyler hissediyordu. Neden bundan kaçtığını o an önemseme
de, önceliği onun evinde kalması için kullandığı kelimelerin büyüleyici etsine
oldu.
“Pekala” o an yalnızca
bunu söyleyebildi. Arabadan inip, pelte kıvamında olan aklı ve savsak adımları
ile dairesine ulaşmıştı. Derin birkaç nefeslenmenin ona fayda sağlayabileceğini
sansa da, hiçbir yararı olmamıştı. Adımları odasını bulduğunda kesinlikle
valizini bulup, eşyalarını apar topar yerleştirirken, kendinde değildi. Son
olarak komodinin çekmecesinden içinde anne ve babası ile biriktirdiği fotoğraf
albümünün olduğu kutu eline aldı.
Kapıya
yaklaştığı sıra Ares ile karşılaşmayı beklemediğinden, irkilmiş ancak ona doğru
adımları durmamıştı. Ares birkaç adım daha ona yaklaşıp, valizi elinden aldı.
Aralarında oluşan sessizlik eşiliğinde arabaya yerleştiler.
“Ev sana mı
ait?” diye soran Ares’ e baktı Beren.
“Hayır,
kiraladım”
“Peki,
eşyalar?”
“Eşyalar
ile birlikte kiraladım. Yalnızca sallanan sandalye bana ait” ciddi bir ifade
ile onu sorgulayan bu adam karşısında kemiler birbirine giriyordu sanki.
“Peki,
öyleyse” daha sonra ise araba malikâneye doğru yola koyulmuştu. Sonunda varış
noktasın ulaştıklarında, Ares arabasını her zamanki park yerine bıraktı.
Arabadan indiğinde bagajda olan valizi yine eline Ares almıştı. Cebinden
çıkardığı anahtarı ile kapıyı açarken, arkasından Beren’ in de onu takip
ettiğinin farkındaydı.
Salona
doğru ilerlediği sıra kardeşlerinin de, henüz uyumadıklarını kulaklarına kadar
ilişen, kahkaha seslerinden anlabiliyordu. İçeri giren ikili fark edenler, koca
gözlerle durumu anlamaya çalışırken, gözlerinin odağı, Ares’ in elindeki
valizin üzerindeydi.
“Beren
artık bizimle birlikte bu evde yaşayacak. Bu durumdan rahatsız olan var mı?”
kardeşlerinin yüzünde gözlerini gezdiren Ares, ifadelerine baktı.
“Güzel,
kimsenin itirazı yok öyleyse” gözleri yanında çekingen hali ile etrafa bakan
bedene döndü.
“Odan her zaman kaldığın oda olacak.
Eşyalardan memnun değilsen, yarın kızlarla birlikte halledersin”
“Gerek yok.
Ben şuan ki halini de beğeniyorum” sesinin titrek çıkması hala durumu
kavrayamadığındandı.
“Madem
öyle, kızlar sana odana yerleşirken, yardımcı olsun” mesajı alan kızlar, hep
birlikte hareket edip, Beren’ in yanına varmışlardı. Ares’ in elinden valizi
alıp, Beren ile birlikte salonda ayrıldılar.
“Bunun
hakkında daha önce konuşmadık. Gerçekten onun burada olmasından rahatsız
olanınız var mı?” kardeşlerinin fikrinden emin olmak istediği için bir daha
sorma gereği duydu.
“Hayır,
aksine onunla yaşayacak olmaktan memnun olduk” Can’ ın sözlerini diğerleri de
onaylıyordu o an.
“Pekâlâ,
bunu duyduğuma sevindim. Bu arada kızlar uyuyunca çıkalım” dedi ve adımları
yeniden toplantı odasını buldu.
_
Ertesi gün öğle saatleri restoranın birkaç saatlik
boşluğundan faydalanan kızlar, mutfakta bir şeyler atıştırıyordu. Sohbetlerinin ortasında,
Beren farklı bir konu açmıştı.
“Benim bugün birkaç saatlik dersim var. Bunun izin
alabilir miyim?” sorduğu sıra mahcubiyeti sesinde yansımıştı. Kızlar bu
durumdan kesinlikle hoşnutsuzdu.
“İzin almana ne gerek var Beren, elbette istediğin
zaman gidebilirsin. Burada bir çalışan değilsin sadece. Sen artık ailemizin bir
üyesisin. Gelecek sefer gideceğini, izin almak yerine sadece haber vermen
yeterli” Beren’ in aynı evde yaşıyor olmalarına rağmen, değişmen tavırları
onları incitse de, bunu ona göstermek istemediler.
“Teşekkür ederim” daha sonra ayaklanan Beren,
soyunma odasına, üzerini değiştirmek için yönelmişti. Kısa sırada okul için
hazır olan Beren, içinde ders notlarının bulunduğu çantasını omzuna takıp,
odadan ayrıldı.
Tabii sıra da yine aklında kol gezen şeylerden ötür
telefonunu masanın üzerinde unuttuğunu far edememişti.
“Ben çıkıyorum” diyerek seslendi, mutfaktaki
kızlara.
“Kendine dikkat et” Beril’ in sözlerini duyan Beren
anında onun yüzüne bakmıştı. Ne kadar zaman geçmişti bu sözü duymasının
üzerinden. Sanki annesinin ses ulaştı kulaklarına.
“Ederim” dediğinde, gözleri dolu dolu olsa da,
yüzünde eşi benzeri olmayan bir gülümseme vardı. Restorandan ayrılıp, okul için
yola koyulduğunda, az önce olan şeyin etkisinden kurtulmaya çalışıyordu.
_
“Nerede kaldı, neden hala gelmiyor?” Beril birkaç saattir
aynı şeyi söylemekten bıkmayan bir tavırla sözlerini yineledi.
“Telaşlanma Beril, dersleri uzamış olabilir”İdil’
in sözleri onu sakinleştirmek için olsa da, ne yazık ki işe yaramıyordu.
“Gideli saatler oldu İdil, geç kalacağını haber
verebilirdi”
“Beni de meraklandırdın Beril, ben bir onu arayayım”
Nilay, sözlerinin ardından cep telefonunu çıkarıp, Beren’ in numarasını buldu
ve aramayı başlattı.
“Kızlar üzgünüm ama Beren telefonunu, soyunma
odasında unutmuş” o sıra arka kapıdan içeri Çağla, elinde Beren’ in telefonu
ile girmişti.
“Cidden tüm bunlar bir şaka olmalı. Ben artık Can’
a haber veriyorum” kendi telefonu zaten elindeyken, sevgilisini arayıp,
yanıtlamasını bekledi.
“Söyle, benim güzel diğer yarım. İsteğin nedir, bu
aciz benden” normal şartlarda böyle bir karşılama ile telefonu yanıtlayan
sevgilisinin ardından mum gibi eriyip, gidebilirdi ancak şuan ciddi bir telaşı
vardı.
“Can, Beren ortada yok. Dersi olduğu için birkaç
saatliğine diye gitti ama saatler oldu, hala ortada yok. Telefonunu da burada
unutmuş, on nasıl ulaşacağımızı da bilmiyoruz” tek seferde, endişe ile
söylediğinde, içini kaplayan bir korku hissediyordu.
“Sevgilim biraz sakin ol. Belki uğraması gereken
bir yer vardı” Can sakin bir tavırla söylerken, Beril’ i daha da kızdırıyordu.
Ancak şöyle de bir gerçek vardı ki; Can yaptığı telefon görüşmesi aynı masada
olduğu Ares' in dikkatini çekmişti.
“Can, her neredeyse git onu bul ve buraya getir”
telefonu sevgilisinin yüzüne kapatmış olmaktan o an ki ruh hali ile umursamadı
Beril. Korkusu onun başına bir gelmiş olabileceğinin düşüncesindeydi. Bu yüzden
sinirlerine bile hâkim olamıyordu
“Ya başına kötü bir hal geldiyse?” bunu düşünmekten
ve dillendirmekten kendine mani olamıyordu. Kendini sandalyelerden birin attığı
sıra yapabileceği tek şey Beren’ in iyi olduğuna dair dua etmekti.
_
“Bu sefer ki konu ne?” sandalyesinde arkasına
yaslanan Anıl, alaylı bir ifade ile soruyordu.
“Beren, birkaç saatlik dersi olduğunu söyleyip,
gitmiş. Ama ondan çok daha uzun zaman olmasına rağmen henüz dönmemiş” onu
dikkatle dinleyen erkeklerin ardından devam etti, sözlerine.
“Bir de telefonunu restoranda unutmuş. Kızlarda
hali ile endişelenmiş tabii” Ares onun sözlerinin ardından sözü ele aldı.
“Bunu ben halledeceğim” oturduğu sandalyesinden
kalkıp, kendi odasında büyük adımlarla ilerledi Ares. Diğerleri ona bunu nasıl
yapacağını sormamışlardı, zira Ares’ i yeterince iyi tanıyorlardı. Ares her
adımının dahi hesabını yapan bir adamdı. O ince ayrıntılar üzerinde bile
detaylı düşünen biriydi. Beren’ e ulaşmak, Ares için hiçbir şeydi.
Ares telefonunu eline alıp, daha önce restoranı
gözlemlemesi için kapıya diktiği adamın adını bulup, aramayı başlattı.
“Buyurun efendim”
“Beren nerede?” direkt olarak konuya giriyor
olması, onunda merak etmesindendi.
“Şuan bir kabristanda efendim. Okuldan çıktıktan
sonra buraya geldi ve hayli zaman oldu geleli” görevi Beren’ i takip edip,
güvende olmasını sağlamaktı bu adamın.
“Sen restorana geri dön”
“Emredersiniz efendim” diyen adam telefonu kapattı.
Şirketten ayrılan Ares, zaman kaybetmeden kabristana ilerliyordu. Beren
hakkında birçok şey öğrenmişti Ares. Anne ve babasının kabrinin nerede olduğu
şöyle dursun, anne ve babasının hangi okuldan mezun olduğunu dahi biliyordu.
Süratle ilerlediği kabristana ulaştığında,
arabasını uygun bir yere park edip, arabadan ayrıldı. Beren’ in anne ve
babasının kabrinin nerede olduğunu tam olarak bilemediği için, gözleri Beren’
in bedenini arayarak ilerliyordu.
Sonunda ise bir mezar taşının üzerine oturmuş olan
aradığı bedeni gördüğünde, rahatlamıştı. Her daim savunmasız olan görüntüsü
daha da artmış, küçük bir çocuğundan farkı kalmamıştı. Ağladığını anlamak
kolaydı. Elleri devamlı yüzüne gidip, düşen yaşları kuruluyordu zira.
Sessizce
ilerleyip, yanına vardığında, onun babasının adının yazılı olduğu mezar taşına
oturdu. Onu fark eden Beren, gözyaşları
ile ıslanmış gözlerini ona çevirdiğinde, onun o an bir hayal olduğunu düşündü.
Zira onun buraya gelmesine kesinlikle ihtimal
vermiyordu. Onun yüzüne bakıp, birkaç damla daha aşağıya süzüldüğünde, bu
görüntüden Ares kendini hiç olmadığı kadar rahatsız hissetti. Etraf yeterince
ağaçla kaplı ve bu da insanoğlu için daha çok oksijen demek olsa da, Ares’ in
nefes almasını engellen bir el yapışmıştı sanki boğazına.
“Ağlama”
dediği sıra, elini uzatıp, onun akmakta olan gözyaşının birini, narin
yanaklarından sildi. O an, karşısında ki bedenin tenine değen eli ile afalladı
Beren. O gerçekti ve şuan yanındaydı. Nasıl mümkün olabilir dedi aklı. Tenine
değen onun eli altında, bu soğuk kış günün ortasında, temas ettiği yerin
sıcacık olduğunu hissetti, Beren.
Karşısında
gözlerine yaşlarla bakan bu genç kız karşısında, kendini iyi hissetmiyordu
Ares. Kaybettiği sevdiklerinin acısı için kahrolan beden sanki onuda,
beraberinde kahrediyordu. Onu teselli edip, gözyaşlarını silmek istiyordu.
Ancak fazla beceriksiz biri olduğunu düşünen Ares bunu nasıl yapacağını
bilmiyordu.
“Yanımda olmalarına ihtiyacım var” zorla çıkan bu
sözler, hıçkırıklarla ulaştı Ares’ in kulağına. Ares, Beren’ i o an kolları
arasına alıp, sıkıca sarılmak istedi. Tüm acısını yok edip, yüzünde bir gülümseme görmek istedi.’ Yanındayım ve hiçbir zaman yalnız olmayacaksın’
demek istedi. Ama yapamadı.
Ona sarıldığı an, kendi bedeninin isteklerine boyun
eğip, onu bir daha bırakamamaktan korktu.
“Nasıl hissettiğini biliyorum. Gözlerine bakan her
kimse, bunu kolayca anlayabilir zaten” soğuk bir kış günü, etrafta kimse
yokken, bu koca kabristanda, oturup, konuşan iki bedendi onlar. Birbirlerine
ihtiyaçla bakıp, sadece bununla yetinen iki hasarlı bedendi.
“İnsanlar kadere mahkûm, ona boyun eğmek zorunda. Sürekli
bir şeyler yaşayıp, bir şeylere karşı mücadele ediyoruz. Aslında bu mücadelede
yenilmek, ya da kaybetmek yok. Her halükarda zaman akıp gidiyor ve biz yine ona
uyuyoruz” konuşan Ares’ in gözleri Beren’ in anne babasının mezar taşlarının
üzerindeydi.
“Onları kaybettiğin için bir yıkımın içinde gibi
hissediyorsun, belki bundan dahasını kaldıramayacağını düşünüyorsun. Başıma
gelecek en büyük acı budur, diyorsundur. Ama öyle değil, hem de hiç değil.
Ailen ile nasıl bir hayatın vardı bilmiyorum. Ama onlara ait bir mezar taşına
sahip olduğun için bile şanslı sayılırsın” Ares bunu kendi annesinin mezarının
bile olmayışının acısı ile söylüyordu. Bu sözlerin ne kadar derin bir acı
taşıdığını Beren, o an anlayamadı.
“Taşıdığın acıların içine gömülüp, kapalı bir kutu
gibi yaşamak belki senin için daha kolaydır. Dünyaya karşı ayakta durmak bile
sana fazla geliyordur. Ama unutma, yaşamak için tek şansın var ve sen yolun çok
daha başındasın” gözleri ona döndüğünde, Beren ile gözgöze geldi. Ona bakıyor
ve dikkatle onu dinliyordu. Bundan memnun oldu Ares.
“İnsanoğlu çabuk alışan canlılardır. Onların
yokluğuna eminim alışmışsındır. Sadece artık hayata ayak uydurmak istemediğin
için bu ihtiyaç hissi ile boğuşuyorsun. Artık gelmeyecekler Beren, onlar
yanındayken yaşadığın hayat çoktan bitti” acımasızca kurduğu bu cümleler, onun karşısındaki bedenin canı yakmak için
söylediği şeyler değildi. Ares kendi acısının üzerine tecrübe ettiklerini dile
getiriyordu.
“Eğer hala nefes alıyorsan, hayatın akışına uymak
zorundasın. Diğer türlüsünü neden yapmak ister ki bir insan? Başına gelen
şeyleri sessizce kabul edip, yaşamak çokta mantıksız değil. Neden ona verilen
tek bir şansı kara kara düşünüp, kendine acıyarak geçirir bir insan?” kendi
inandığı gerçekleri dile getiren Ares’ de hayata karşı bakış açısı bu yüzdendi.
O da hayatın akışına uymak zorunda kalmış bir adamdı.
“İki yıldır yalnızlığın sonuna kadar yaşayıp,
acılarını tek başına göğüslemiş olabilirsin. Ama artık yalnız değilsin Beren.
Artık yeni bir ailen var. Buraya gelmek yerine, neden onlara gitmiyorsun. Neden
hala artık yanında olmayan ailene sığınıyorsun?” Beren’ in artık gözyaşlarının
düşmüyor olması onu fazlası ile memnun etti.
“Hayata karşı verdiğin mücadelede yanında olmak
istiyoruz. Yapman gerek tek şey bunu kabul etmek”
💜
YanıtlaSilçok güzeldii amaa 😻❣
YanıtlaSilSonunda beklenen bölüm :)
YanıtlaSilOf efsane yeni bölüm hemen gelsin lütfen 🙏
YanıtlaSilÇok güzel bir bölüm dü. Emeğine sağlık yazarcığım 💖💖
YanıtlaSilYaaaa 💜
YanıtlaSildüşürüyorsun biziiii 🌝💛
YanıtlaSilbölüm gelsin lütfeeenn🙏
YanıtlaSilumarımm
Silyeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum çok güzell👌😇
YanıtlaSilYeni bölüm bugün gelir mi
YanıtlaSilBen bugün yeni bölüm gelir sanıyordum
YanıtlaSilben de :( gelmedi hala :((
Sil