Kabristandan ayrılan çift, artık restorana doğru
yola koyulmuştu. İkisinin yüzünde, eşsiz bir gülümseme baş göstermişken, her
göz göze geldiklerinde, daha da derin bir ifadeyle kaplanıyordu, yüzleri. Ares
sevgilisinin sözleri ile keyiflenmiş iken, onu bu kirli dünyadan uzak tutmak
istemişti. Kendi karanlığın en koyu tonuna bürünmüşken, onun bu kadar beyaz
kalmış olması onu şaşırtmaya devam ediyordu. Ares onun yanında kendini on altı
yaşındaki hayatının hala bir parçasıymış gibi hissediyordu. Hiç düşünmediği
geleceğe dair, güzel dilekler yolluyordu.
Araba nihayet restorana vardığında, kendine uygun
bir yere park yeri arayan Ares, Can’ ın arabasının da, burada olduğunu
görmüştü. Arabasını park ettiğinde, çift arabadan inmiş ve el elle restoranın
arka kapısına ulaşmışlardı. Beren yumruk yaptığı eli ile kapıya, kızların
duyabilmesi için seslice birkaç kez vurmuş ve ardından kısa bir sürenin
ardından kapı aralanmıştı. Onu karşılayan; İdil’ di. Karşısında Beren’ in
yanında, Ares’ i de gören İdil, şaşkınlık dolu sesi ile çifti içeri davet
etmişti.
“Hoş geldiniz, buyurun” kapıyı geçmeleri için
yeterince aralamış ve eli ile içeriyi işaret etmişti.
“Hoş bulduk” çift aynı anda söylediğinde, içeriye
girmiş ve mutfağa ulaştıklarında, Nilay ve Beril’ in sipariş hazırladıklarını
gördüler. Gelenleri fark eden iki genç kızda, sıcak bir gülümseme ile onları
karşılamışlardı.
“Ben üzerimi değiştireyim” Beren, ortaya söylemiş
olsa da, gözleri sevgilisinin gözlerindeydi. Ares ise onu başı ile
onayladığında, Beren işine koyulmak için soyunma odasına doğru ilerlemişti.
“Ayakta kalma Ares, şöyle otur lütfen”Nilay,
tezgâhın önündeki yüksek taburelerden birini göstererek söylediğinde, Ares ona
kibarca gülümsemiş ve gösterdiği yere oturmuştu. Ares’ in buraya gelmiş
olmasından dolayı heyecan duyan kızlar, onu iyi ağırlamak istemişlerdi.
“Beril, Can’ ın arabası neden burada?” Ares’ in
sorusunun ardından, elini üzerindeki önlüğe takılı olan havluya kurulayan
Beril’ in gözleri, Ares’ e dönmüştü.
“Anıl, Selin’ i görmeye gelmiş” sevgilisi ile sabah
yaşadıkları tatsızlıktan dolayı içi rahat etmeyen Anıl, onu görmeye geldiği
sıra yanında, sevdiği çikolatalardan getirmişti. Bir şeye açıklık getirelim;
Selin, diğer kızlar gibi çikolata seven biri değildi. Bu Anıl’ ın sevdiği
çikolataydı.
Yetimhanede, erkekler bölümüne çikolata ya da
gofretler birkaç gün ara ile verilirken, kızlara bir gün ara ile veriliyordu.
Çikolataya fazlası ile düşkün olan Anıl ise bundan fırsat blip, Selin’ in
tepsisinde öylece duran gofreti alıp, kaçar ve saklandığı yerde, hızlıca yeyip,
bitirirdi. Selin’ i kızdırıp, onunla konuşma imkânı yakaladığı içinde, bunu
yaparken, ayrı bir keyif alıyordu. Selin onu kovalıyor ve çikolatanın insan
sağlığı için ne kadar zararlı olduğundan bahsediyordu. Birlikte olmaya
başladıklarından bu yana, Anıl, sevgilisini ne zaman kırıp, kızdırsa; sevdiği
çikolatadan alıp, onun karşısında yemesini isterdi. Böyle yaparak, hem
küçükken, ondan çaldığı çikolataları telfi etmek istiyordu, hem de onu kırdığı
için kendini cezalandırıyordu. Beril’ in sözlerini başı ile onaylayan Ares’ in
ardından çift kısa süre sonra mutfağa ulaşmıştı.
“Hoş geldin, Ares”Selin, ona sıcak bir gülümseme
ile bakmıştı.
“Hoş geldin, kardeşim”
“Hoş buldum” gözleri Anıl’ a döndüğünde, ona sormak
istediği her şey o an gözlerinin önünde belirmişti.
“Artık biz gidelim, Anıl” sözlerinin ardından Anıl’
ın yüzüne öyle bir ifade ile baktı ki, o an itiraz edemeden onu başı ile onayladı
Anıl.
“Bir şeyler, ikram etseydik” sevgilisi uzun
zamandır burada olsa da, Ares buraya gelmişken, onu iyi ağırlamak istedikleri
için çaba gösteriyordu Selin.
“Başka zaman” onu kırmamak adına, nazikçe
söylediğinde, oturduğu tabureden kalkmıştı.
“Hadi, çıkalım” onun sözlerine daha fazla itiraz
edemeyen kızların ardından Selin ve Anıl’da birbirleri ile vedalaşmaya koyulmuştu. Ares arka kapıya doğru ilerlediğinde, arkasından ona seslenen
sevgilisinin ardından gözlerini onun yüzüne çevirmişti.
“Hemen gidiyor musun?” Ares onun üzerini
değiştirip, çalışmak için uygun kıyafetler giydiğini gördü.
“Evet, güzelim. İşe dönmem gerek” aralarındaki
mesafeyi kapatan Beren, sevgilisi ile karşı karşıya kalmıştı.
“Pekâlâ, kendine dikkat et, lütfen” kollarını
sevgilisine sıkıca sardı.
“Sen de, güzelim” onun saçları arasına ufak bir
öpücük konduran Ares, kollarını yavaşça ondan geri çekti.
“Akşama görüşürüz” o sıra yanlarına gelen Anıl,
Beren’ in gözlerine çarptı.
“Merhaba Beren ve hoşça kal” onun bu hızlıca
konuşup dışarı ulaşan hali karşısında, Beren ufak bir kahkaha atmıştı. Ardından
kapıdan çıkan Ares ve Anıl’ ın arkasından baktı Beren.
“Benimle gel” Ares kapıdan çıktıktan sonra sert bir
tavırla Anıl’ a sesini Anıl’ a duyurmuş ve onun arkasında olmasına rağmen Anıl
onu başı ile onaylamıştı. O sıra restoranın etrafından olan birkaç çalışanına
Ares, başı ile işaret verip, yanına çağırmıştı.
“Buyurun efendim”
“Arabayı şirkete getir” Anıl, Ares’ in bunu
söyleyeceğini tahmin ettiğinden, Can’ ın kullandığı arabanın anahtarını
cebinden çıkarıp, adama vermek için hazırda beklemişti. Ares’ in sözlerini
onaylayan adamın ardından ona bir ıslık çalan Anıl, onunla göz göze geldikten
sonra anahtarı ona doğru fırlatmıştı.
Ares’ in arabasına yerleşmiş olan iki genç, şirkete
doğru yola koyulmuştu. Anıl’ nı bedeni bir gerginliğe ev sahipliği yapıyordu, o
sıra. Ares, her ne sorarsa sorsun, ona doğru olanı söyleme zorunluluğu vardı.
Öte yandan Can’ ın sözleri de, içine işlediğinden, ağzından bir şeyler
kaçırmamak için dilini ısırıyordu.
“Seni dinliyorum Anıl” araba normal bir hızla yolda
ilerlemeye devam ediyordu. Onun bu sorusunun ardından yutkunmuş olan Anıl,
aklından söyleyeceği kelimeleri toparlamaya çalışıyordu.
“Sabah Selin ile aramızda ufak bir sorun
yaşamıştık. Sorunu erkenden çözmüş olsa da, içim rahat etsin diye onu görmek
istedim” Ares’ in sadece bu kadarını sormayacağını biliyordu Anıl.
“Şirkette
ki, halin neydi?” Anıl, onun bu sorusunun ardından kendine devamlı olarak; Can’
ın sözlerini hatırlatıyordu.
“Bizi kutularla tehdit eden adamın Ali Özyurt
olduğunu biliyoruz. Şimdi de, onun yeğeni olan Timur Özyurt var ortada. Ama bir
şey daha var…” boğazını temizlediğinde, bunu bir ihtiyaç mı, yoksa ağzından bir
şey kaçırmamak için mi yaptığını anlamak zordu.
“Bu iki adamında, yurt dışında biri ile bir
bağlatısı var. Kim olduğunu bir türlü bulamıyorum. Adam işinde oldukça
profesyonel, ondan yana hiçbir ipucu yok” şimdiye kadar iyi gittiği için
memnundu Anıl.
“Şüphelendiğin biri var mı?” Ares’ in bu sorusunun
ardından daha da gerildi Anıl.
“Yok, kardeşim” sözlerinin ardından başını çevirip,
Ares’ in yandan görüşüne baktı. Onun başı ile onayladığını gördüğünde, derin
birkaç nefes almış ve dilini tutabildiği için kendini teprik etti.
Ertesi gün, tüm bireyler akşam yapılacak olan
yemeğin heyecanını yaşıyorlardı. Kahvaltının ardından erkekler şirkete
geçerken, kızlarda, restoranın yolunu tutmuştu. Yorucu bir gün olsa da, kızlar heyecanını kaybetmemiş ve akşam saati yaklaştıkça daha da tez canlı
çalışıyorlardı. Gidecekleri kesinleştiğinden beri, her kız; ne giyeceğine,
saçına, makyajına saatlerce kafa yormuş ve bu yüzden o gün gelip çattığında,
her şeylerinden emin olmuşlardı. Bugün için her biri göz alıcı görünmek istiyordu.
Her biri ayrı bir önem yüklüyor ve ayrı bir özen gösteriyordu.
Restorandan ayrışma saati geldiğinde, kızlar
arabalara yerleşip, malikâneye doğru ilerlemeye başlamıştı. Arabaların birini;
Beril, diğerini Nilay kullanıyordu. Ara sıra hızına dikkat etmeyen Beril’i
arkasından korna çalan Nilay, uyarıyor ve hızını düşürmesini sağlıyordu.
Konunda sağ salim malikâneye ulaşan kızlar, arabalarını uygun yerlere park
ettikten sonra İdil’ in anahtarı ile açtığı kapından evin sıcaklığı ile
karşılaşmışlardı.
“Beril, rica ediyorum bir daha bu şekilde araba
kullanma. Beni fazlası ile rahatsız ediyorsun” üstlerindeki kabanlarını
portmantoya bırakan kızlar, Nilay sözlerine dikkat vermişti.
“Boşuna endişeleniyorsun. Ben son derece
dikkatliyim” Beril, sözlerini sarf ettiği sıra Selin’ in büyü gözleri irice
açılıp, onu sözlerini toparlaması için uyarmıştı.
“Ama sen elbette ki haklısın. Seni
endişelendirdiğim için üzgünüm” gözleri Selin’ den ayrıldığında, Nilay ile göz
göze geldiğinde, ona naif bir gülümseme sunmuştu.
“Sorun değil”Nilay, Beril’ in yanına ulaşmış ve
elini sırtına koyarak, onun rahatlatmak istemişti.
“Hadi, kızlar. Artık hazırlanmaya başlasak” büyük
bir heves ile söylediğinde, her biri onu onaylamıştı. Koşar adım merdivenlere
ilerlemiş ve ardından hazırlanmak için her biri odalarına çekilmişti.
Her kızın dolabında, birçok kıyafeti vardı.
Alışveriş esnasında, çok beğenip, aldıkları ama bir türlü giymek için uygun bir
zaman bulamadıkları birkaç kıyafetleri olan kızlar, bugün o kıyafetlerin tam
da, zamanı olduğunu düşünüyordu. Sıradan bir gün için fazla iddialı olan ancak
böyle bir gün için son derece şık olan kıyafetlerini seçmişlerdi.
Saçlarına ayrı bir özen gösteren kızlar, her saç
telinin bile neredeyse duruşuna dikkat ediyordu. Her daim sade makyaj yapmaktan
yana olan kızlar, göz alıcı bir makyaj yapmayı tercih etmişlerdi. Yüzlerinin
her santimine dikkate ederek, ellerindeki makyaj malzemelerini uyguluyorlardı.
Kızlar hazırlıklarına öyle derin dalmışlardı ki,
malikâneye ulaşan erkeklerin, içeriye anahtarları ile girdiğinin bile farkında
olmamışlardı. Kapından giren erkekler, kızların yukarıda hazırlanmaya
başladığını bildiğinden, her birinin adımları direkt olarak yukarı kata
yönelmişti.
Bugün biraz gergin hissetmeden edemiyordu erkekler.
Zira Ares’ in bu olaya sıcak bakmamasına rağmen onların gönlünü kırmamak için
kabul ettiğine karşılık, orada yaşanabilecek en ufak bir sorun ile ona karşı
mahcup olmaktan kaygı duyuyorlardı. Bu yüzden bu günün iyi geçmesi için
dualarda bulunuyorlardı.
Beren, böyle günlere alışık olsa da, o da; kızlarla
birlikte heyecan duymadan edememişti. Anne ve babası ile böyle birçok özel
geceleri dışarıda kutlamışlardı. Eğlenceli bir sohbet, önlerine servis edilmiş
lezzetli yemekler, onun birçok kez şahit olduğu şeylerdi. Ancak bu gece artık
bir bireyi olduğu bu aile ile dışarıda geçireceği o kıymetli saatler, son
derece kıymetliydi. Evlilik için gün saydığı sevgilisi ve onun ailesi ile
birlikte bu özel günü dışarıda bir yemek ile kutlayacak olmak fazlası ile
heyecan veriyordu. Nihayet odaya ulaşan erkekler, odalarının kapılarını
aralamış ve odaya girmişlerdi.
Egemen odaya girdiği sıra sevgilisinin boy
aynasının önünde olduğunu fark etmiş ve durup onu baştan aşağıya süzmüştü.
Kendi böyle hayranlık ile bakarken, dışarıdaki gözlerinde kendi ile aynı
şeyleri görmesi onu son derece rahatsız etti.
“Hoş geldin, hayatım” aynda yansımasını izleyen
gözleri, sevgilisine döndüğünde, yüzünde Egemen için eşsiz olan bir gülümsemeye
sahipti.
“Hayır, hayır” sözlerinin eşliğinde, başını da iki
yana saalıyordu Egemen.
“O kıyafet olmaz. Hemen değiştir onu” sevgilisinin
sözlerinin ardından gözleri irice açılırken, söylediğine anlam verememişti.
“Neden?” ona itiraz ederek, sesini duyurdu Çağla.
“Beğenmedin mi?” aynadaki, yansıması kendi için
kusursuz görünürken, sevgilisinin neyi beğenmemiş olduğunu anlamaya
çalışıyordu. Egemen sevgilisi ile aralarında olan mesafeyi kapatmış ve onun
güzel gözlerine yakından bakmıştı. Onun boyuna göre fazla uzun olsa da, başını
eğiyor ve onun gözleri ile aynı hizaya gelmeye çalışıyordu.
“Bu gece için bu kadar güzel olmana gerek yok,
sevgilim” yüzündeki gülümsemeye kapılan Çağla, o an bunu kıskandığı için
istediğini anlayabilmiş ve bu onu memnun ettiği için üzerini değiştirmekte bir
zarar görmediğinden, sevgilisini başı ile onaylamıştı.
Mert odasına girdiği sıra odada gözlerini
gezdirdiğinde, sevgilisinin giysi dolabının önünde, onu beklediğini görmüştü.
“Hoş geldin, hayatım” Mert’ in gözleri sevgilisinin
güzel gülüşünden daha çok onun giydiği kıyafetine odaklıydı. Onu başı ile onayladığında,
sanki boğazında bir yumru oluşmuştu. Onu yutkunup gidermeye çalışıyordu ancak
pek fayda sağlamıyordu.
“Nilay acaba bu elbise yerine daha farklı bir şey
mi, seçsen?”ondan gözlerini kaçırarak sormuştu Mert. Söylediği sevgilisinin
yüzünün nasıl bozulduğunu görmek istemiyordu.
“Olmamış, mı?” Nilay ise onun aksine gözlerini
ondan ayırmadan tepkilerini izliyordu.
“Eğer sen oraya, üzerine bu elbise ile gelirsen,
ben orada rahat bir gece geçiremem. Sevgilimin etrafında kaç erkek sinek
uçuyor, hesaplayıp dururum; tüm gece” sevgilisinin sözlerini dinleyen Nilay, bu
durum karşısında, yüzündeki gülümsemeye yeniden sahip olmuştu. Kıskanılmayı her
kadın ister, hele de böyle güzel kıskanılmak, bunu kim istemez.
“Pekâlâ, ikinci bir seçeneğim de, vardı”
Cenk odasına girdiğinde sevgilisi ile karşılaşmış
ve bir şey söylemesi için ona beklenti ile bakan sevgilisinin öylece yüzüne
bakıyordu.
“Bir şey söyle Cenk, nasıl olmuşum?” onun hevesli
sorusuna karşılık aklındakileri sorup, hevesini kırmamak için şuan kendi ile
mücadele veriyordu.
“Kusursuz görünüyorsun, hayatım. Öyle ki; bu
görüntüye bakarken, saatlerimi geçirebilirim” derin nefes alıp, geri
bıraktığında, adımları sevgilisinin yanına bulmuştu.
“Sen böyle bir görüntüye sahip olmak için zaman
harcadın biliyorum ama bu gecenin benim açımdan iyi geçmesi için bu elbiseni
değiştirmeni rica etsem. Sana haksızlık etmiş olur muyum?”
“Pekâlâ” onun ses tonundan ve sözlerinden neler
düşündüğünü tahmin eden İdil, ona zorluk çıkarmak istememişti. Kıskanmış olan
değerli sevgilisine bu geceyi onun için zor bir hale getirmek elbette ki,
istemezdi.
Anıl odaya girdikten birkaç dakika sonra banyodan
çıkan sevgilisi ile karşılaşmıştı. Banyoda makyajını kontrol ettiği sıra odanın
kapı sesini duyduğunda, sevgilisinin geldiğini tahmin ettiğinden, odaya
geçmişti.
“Hoş geldin, sevgilim” odada ilerlemiş ve
sevgilisine birkaç adım daha yaklaşmıştı.
“Hoş buld-“ Anıl’ ın gözleri o an sevgilinin
görüntüsüne kaymış ve öylece kalakalmıştı. Karşısındaki sevgilisi her daim sade
ve sade bir makyaj ile günü geçirirken, Anıl sevgilisinin şuan ki görüntüsü ile
onu tanıdığından beri ilk kez karşılaşıyordu. İçinde öyle çok duydu
belirmişken, buna erkeklik hormonları da, eklendiğinde, ağzının içinde olan
dilini dişleri ile sıkıştırmıştı. Kıskançlık duygusu daha ağır bastığında,
konuşmak için önce derin bir nefes bırakmıştı.
“Selin, sanki bu elbise bugün için uygun değil gibi
sevgilim” onun sözlerini dinleyen Selin, ondan birkaç iltifat beklediğinden,
sözlerine kızmıştı.
“Ben tam aksini düşünüyorum Anıl. Bu elbise
kesinlikle bu gece için” gözleri ona meydan okur gibi bakarken, ellerinin
belinin iki yanına koymuştu.
“Evet, gayet şık bir elbise ama fazla gösterişli
Selin, bu kadarına gerek var mı?” sesinin sakin tutarak, sevgilisinin bu konuda
ikna etmeye çalışıyordu.
“Ben senin gibi düşünmüyorum Anıl” ona kızdığı için
inat yapar gibi söylüyordu.
“İyi, sen bu elbise ile git. Bende yemek boyunca
gördüğüm her erkeğe kafa atayım. Bilirsin insan kıskanınca insanlıktan çıkıyor
hali ile” onun bu sözlerinin ardından Selin’ in dudaklarından ufak kahkaha
dökülmüştü.
“Kıskandığını en başta söylesen; bu kadar uzun bir
konuşma yapmamıza gerek olmayacaktı; biliyorsun değil mi?” başını iki yana
salladığında, arkasını dönüp, giysi dolabına yönelmişti.
Can ve Beril çiftinin arasından da, durum
diğerlerinden farklı değildi aslında. Can sevgilisinin kıyafetini gördüğü sıra
çıkarmasını istemişti. Ancak Beril bunu hiçte hoş karşılamamıştı.
“Sana, o elbiseyi çıkar dedim, Beril!”
“Üzgünüm ama ben, saatlerce akşam için hazırlanıyorken,
sırf sen istiyorsun diye bunu bozmayacağım” kızgın ses tonun yanında, öfkeli
bakan gözleri, tam olarak sevgilisini hedef alıyordu.
“Sen, sevgiline karşı mı, geliyorsun; Beril Bozkır.
Bu çok yanlış, bunu bir daha yapma” kalın sesini yüksek tutarak, sevgilisine
ahkâm kesiyordu.
“Sen, bana sesini mi, yükseltiyorsun; Can Yılmaz”
ellerinin belinin iki yanına koyan Beril, ona hesap soruyordu.
“Evet, aynen öyle yapıyorum” onun sözlerine yeteri
kadar öfkelenen Beril, aralarında olan birkaç adımlık mesafeyi kapatıp, onun
yanına ulaşarak, diz kapağına bir tekme savurmuştu.
“Benimle sakin bir böyle konuşma, Can Yılmaz.
Ayrıca uzun boylusun diye kendini sakın avantajlı sayma. Bak şimdi eşit
durumdayız” acıyan diz kapağına uzanan Can, eğildiği sıra Beril, onunla göz
göze gelmiş ve öfke ile bakmıştı, onun yüzüne.
“Ya güzel sevgilim, sen beni anlamıyorsun ki; öyle
inanılmaz görünüyorsun ki, ben dışarıdaki onca pis insanla nasıl baş edeyim”
acıyan diz kapağını hala tutup, sevgilisi ile hizada olan Can, sözlerinin
ardından belini doğrultup, onun yukarından yüzüne bakmıştı.
“Beni kıskandığın için yani” kuşku ile soruyordu.
Beril, kıyafetini değiştirmesini isteyen sevgilisinin amacının dediğini
yaptırmak olduğunu düşünmüş ve bu yüzden ona öfkelenmişti. Onu usulca başı ile
onaylayan sevgilisine tebessüm etmiş ve arkasını dönüp, giysi dolabına
yönelmişti.
“Peki, bu seferlik böyle olsun”
Ares odasının kapısı aralayıp, içeri girdiğinde,
gözleri o an sevgilisinin görüntüsü ile denk gelmişti. Sevgilisine bakan Ares’
in gözleri daha da koyulamış ve karşısındaki görüntüden gözlerini alamamıştı.
Bu dünyanın en güzel kızını görmek gibi değildi. Dünya üzerine en güzel
manzarayı görmek gibiydi. Büyülü gibi etkisi altına alıyor ve bağımlılık yapmak
istiyor gibiydi. Güzel kelimesinin bile hiçbir anlamı kalmamıştı; onun şuan ki
manzarasının yanında. Ares’ in adımları sevgilisinin yanını bulmuş ve o ışıl
ışıl parlayan gözlerine daha yakından bakmıştı.
“Beren” derin bir nefes bıraktığı, sıcak nefesi
sevgilisinin dudaklarına nefes bahşetmişti.
“Elbiseni değiştirmeni ve makyajını azaltmanı
istesem, seni üzmüş olur muyum?” Beren, sevgilisinin gözlerine bakarken, içinde
hareket eden hareleri okumuştu. Onun gözlerinde can bulan şeyler hoşuna gitse
de, bunu ona yansıtmaktan o an kaçındı.
“Kötü mü, olmuş?”
“Seni gören her gözü bundan men etmek için o depoyu
bu gece yeniden inşa edebilirim. Şuan karşımda gördüğüm öyle bir görüntü ki; ne
cesurca gözlerimi dikip, saatlerce seni izleyebilirim. Ne de gözlerimi kaçırıp,
bu görüntüden kendi mahrum edecek, iradeye sahibim” sevgilisinin yüzünü iki
avucu arasına alan Ares, onun gözlerine daha yakından baktı.
“Sen, bu evden dışarı adım attığın an, her sana
dönen gözlerle baş etmek zorunda kalacağım, güzelim. Benden başka kimse seni
böyle görmemeli iken, bu görüntü benim için bile fazla güzelim. Lütfen üzerini
değiştir”
Beren o an sevgilisinin gözlerinde, birçok duyguyu
o an görüştü. Sevgi, kıskançlık ancak o an bir şey daha vardı; şehvet. Beren
onun böyle bir haline ilk kez şahit olduğunu için garip hissediyordu. Fakat
bundan dolayı fazlası ile memnun sayılırdı. Sevgilisinin gözlerinde gördüğü
şey; onun tarafından arzulanmak kadınlık gururunu okşamıştı. Beren sevgilisini
başı ile onaylamıştı ve giysi dolabına doğru ilerlemişti.
Yorumlar
Yorum Gönder