Ana içeriğe atla

Karanlığın Efendisi - 61. Bölüm

 


Kabristandan ayrılan çift, artık restorana doğru yola koyulmuştu. İkisinin yüzünde, eşsiz bir gülümseme baş göstermişken, her göz göze geldiklerinde, daha da derin bir ifadeyle kaplanıyordu, yüzleri. Ares sevgilisinin sözleri ile keyiflenmiş iken, onu bu kirli dünyadan uzak tutmak istemişti. Kendi karanlığın en koyu tonuna bürünmüşken, onun bu kadar beyaz kalmış olması onu şaşırtmaya devam ediyordu. Ares onun yanında kendini on altı yaşındaki hayatının hala bir parçasıymış gibi hissediyordu. Hiç düşünmediği geleceğe dair, güzel dilekler yolluyordu.

Araba nihayet restorana vardığında, kendine uygun bir yere park yeri arayan Ares, Can’ ın arabasının da, burada olduğunu görmüştü. Arabasını park ettiğinde, çift arabadan inmiş ve el elle restoranın arka kapısına ulaşmışlardı. Beren yumruk yaptığı eli ile kapıya, kızların duyabilmesi için seslice birkaç kez vurmuş ve ardından kısa bir sürenin ardından kapı aralanmıştı. Onu karşılayan; İdil’ di. Karşısında Beren’ in yanında, Ares’ i de gören İdil, şaşkınlık dolu sesi ile çifti içeri davet etmişti.

“Hoş geldiniz, buyurun” kapıyı geçmeleri için yeterince aralamış ve eli ile içeriyi işaret etmişti.

“Hoş bulduk” çift aynı anda söylediğinde, içeriye girmiş ve mutfağa ulaştıklarında, Nilay ve Beril’ in sipariş hazırladıklarını gördüler. Gelenleri fark eden iki genç kızda, sıcak bir gülümseme ile onları karşılamışlardı.

“Ben üzerimi değiştireyim” Beren, ortaya söylemiş olsa da, gözleri sevgilisinin gözlerindeydi. Ares ise onu başı ile onayladığında, Beren işine koyulmak için soyunma odasına doğru ilerlemişti.

“Ayakta kalma Ares, şöyle otur lütfen”Nilay, tezgâhın önündeki yüksek taburelerden birini göstererek söylediğinde, Ares ona kibarca gülümsemiş ve gösterdiği yere oturmuştu. Ares’ in buraya gelmiş olmasından dolayı heyecan duyan kızlar, onu iyi ağırlamak istemişlerdi.

“Beril, Can’ ın arabası neden burada?” Ares’ in sorusunun ardından, elini üzerindeki önlüğe takılı olan havluya kurulayan Beril’ in gözleri, Ares’ e dönmüştü.

“Anıl, Selin’ i görmeye gelmiş” sevgilisi ile sabah yaşadıkları tatsızlıktan dolayı içi rahat etmeyen Anıl, onu görmeye geldiği sıra yanında, sevdiği çikolatalardan getirmişti. Bir şeye açıklık getirelim; Selin, diğer kızlar gibi çikolata seven biri değildi. Bu Anıl’ ın sevdiği çikolataydı.

Yetimhanede, erkekler bölümüne çikolata ya da gofretler birkaç gün ara ile verilirken, kızlara bir gün ara ile veriliyordu. Çikolataya fazlası ile düşkün olan Anıl ise bundan fırsat blip, Selin’ in tepsisinde öylece duran gofreti alıp, kaçar ve saklandığı yerde, hızlıca yeyip, bitirirdi. Selin’ i kızdırıp, onunla konuşma imkânı yakaladığı içinde, bunu yaparken, ayrı bir keyif alıyordu. Selin onu kovalıyor ve çikolatanın insan sağlığı için ne kadar zararlı olduğundan bahsediyordu. Birlikte olmaya başladıklarından bu yana, Anıl, sevgilisini ne zaman kırıp, kızdırsa; sevdiği çikolatadan alıp, onun karşısında yemesini isterdi. Böyle yaparak, hem küçükken, ondan çaldığı çikolataları telfi etmek istiyordu, hem de onu kırdığı için kendini cezalandırıyordu. Beril’ in sözlerini başı ile onaylayan Ares’ in ardından çift kısa süre sonra mutfağa ulaşmıştı.

“Hoş geldin, Ares”Selin, ona sıcak bir gülümseme ile bakmıştı.

“Hoş geldin, kardeşim”

“Hoş buldum” gözleri Anıl’ a döndüğünde, ona sormak istediği her şey o an gözlerinin önünde belirmişti.

“Artık biz gidelim, Anıl” sözlerinin ardından Anıl’ ın yüzüne öyle bir ifade ile baktı ki, o an itiraz edemeden onu başı ile onayladı Anıl.

“Bir şeyler, ikram etseydik” sevgilisi uzun zamandır burada olsa da, Ares buraya gelmişken, onu iyi ağırlamak istedikleri için çaba gösteriyordu Selin.

“Başka zaman” onu kırmamak adına, nazikçe söylediğinde, oturduğu tabureden kalkmıştı.

“Hadi, çıkalım” onun sözlerine daha fazla itiraz edemeyen kızların ardından Selin ve Anıl’da birbirleri ile vedalaşmaya koyulmuştu. Ares arka kapıya doğru ilerlediğinde, arkasından ona seslenen sevgilisinin ardından gözlerini onun yüzüne çevirmişti.

“Hemen gidiyor musun?” Ares onun üzerini değiştirip, çalışmak için uygun kıyafetler giydiğini gördü.

“Evet, güzelim. İşe dönmem gerek” aralarındaki mesafeyi kapatan Beren, sevgilisi ile karşı karşıya kalmıştı.

“Pekâlâ, kendine dikkat et, lütfen” kollarını sevgilisine sıkıca sardı.

“Sen de, güzelim” onun saçları arasına ufak bir öpücük konduran Ares, kollarını yavaşça ondan geri çekti.

“Akşama görüşürüz” o sıra yanlarına gelen Anıl, Beren’ in gözlerine çarptı.

“Merhaba Beren ve hoşça kal” onun bu hızlıca konuşup dışarı ulaşan hali karşısında, Beren ufak bir kahkaha atmıştı. Ardından kapıdan çıkan Ares ve Anıl’ ın arkasından baktı Beren.

“Benimle gel” Ares kapıdan çıktıktan sonra sert bir tavırla Anıl’ a sesini Anıl’ a duyurmuş ve onun arkasında olmasına rağmen Anıl onu başı ile onaylamıştı. O sıra restoranın etrafından olan birkaç çalışanına Ares, başı ile işaret verip, yanına çağırmıştı.

“Buyurun efendim”

“Arabayı şirkete getir” Anıl, Ares’ in bunu söyleyeceğini tahmin ettiğinden, Can’ ın kullandığı arabanın anahtarını cebinden çıkarıp, adama vermek için hazırda beklemişti. Ares’ in sözlerini onaylayan adamın ardından ona bir ıslık çalan Anıl, onunla göz göze geldikten sonra anahtarı ona doğru fırlatmıştı.

Ares’ in arabasına yerleşmiş olan iki genç, şirkete doğru yola koyulmuştu. Anıl’ nı bedeni bir gerginliğe ev sahipliği yapıyordu, o sıra. Ares, her ne sorarsa sorsun, ona doğru olanı söyleme zorunluluğu vardı. Öte yandan Can’ ın sözleri de, içine işlediğinden, ağzından bir şeyler kaçırmamak için dilini ısırıyordu.

“Seni dinliyorum Anıl” araba normal bir hızla yolda ilerlemeye devam ediyordu. Onun bu sorusunun ardından yutkunmuş olan Anıl, aklından söyleyeceği kelimeleri toparlamaya çalışıyordu.

“Sabah Selin ile aramızda ufak bir sorun yaşamıştık. Sorunu erkenden çözmüş olsa da, içim rahat etsin diye onu görmek istedim” Ares’ in sadece bu kadarını sormayacağını biliyordu Anıl.

 “Şirkette ki, halin neydi?” Anıl, onun bu sorusunun ardından kendine devamlı olarak; Can’ ın sözlerini hatırlatıyordu.

“Bizi kutularla tehdit eden adamın Ali Özyurt olduğunu biliyoruz. Şimdi de, onun yeğeni olan Timur Özyurt var ortada. Ama bir şey daha var…” boğazını temizlediğinde, bunu bir ihtiyaç mı, yoksa ağzından bir şey kaçırmamak için mi yaptığını anlamak zordu.

“Bu iki adamında, yurt dışında biri ile bir bağlatısı var. Kim olduğunu bir türlü bulamıyorum. Adam işinde oldukça profesyonel, ondan yana hiçbir ipucu yok” şimdiye kadar iyi gittiği için memnundu Anıl.

“Şüphelendiğin biri var mı?” Ares’ in bu sorusunun ardından daha da gerildi Anıl.

“Yok, kardeşim” sözlerinin ardından başını çevirip, Ares’ in yandan görüşüne baktı. Onun başı ile onayladığını gördüğünde, derin birkaç nefes almış ve dilini tutabildiği için kendini teprik etti.

Ertesi gün, tüm bireyler akşam yapılacak olan yemeğin heyecanını yaşıyorlardı. Kahvaltının ardından erkekler şirkete geçerken, kızlarda, restoranın yolunu tutmuştu. Yorucu bir gün olsa da, kızlar heyecanını kaybetmemiş ve akşam saati yaklaştıkça daha da tez canlı çalışıyorlardı. Gidecekleri kesinleştiğinden beri, her kız; ne giyeceğine, saçına, makyajına saatlerce kafa yormuş ve bu yüzden o gün gelip çattığında, her şeylerinden emin olmuşlardı. Bugün için her biri göz alıcı görünmek istiyordu. Her biri ayrı bir önem yüklüyor ve ayrı bir özen gösteriyordu.  

Restorandan ayrışma saati geldiğinde, kızlar arabalara yerleşip, malikâneye doğru ilerlemeye başlamıştı. Arabaların birini; Beril, diğerini Nilay kullanıyordu. Ara sıra hızına dikkat etmeyen Beril’i arkasından korna çalan Nilay, uyarıyor ve hızını düşürmesini sağlıyordu. Konunda sağ salim malikâneye ulaşan kızlar, arabalarını uygun yerlere park ettikten sonra İdil’ in anahtarı ile açtığı kapından evin sıcaklığı ile karşılaşmışlardı.

“Beril, rica ediyorum bir daha bu şekilde araba kullanma. Beni fazlası ile rahatsız ediyorsun” üstlerindeki kabanlarını portmantoya bırakan kızlar, Nilay sözlerine dikkat vermişti.

“Boşuna endişeleniyorsun. Ben son derece dikkatliyim” Beril, sözlerini sarf ettiği sıra Selin’ in büyü gözleri irice açılıp, onu sözlerini toparlaması için uyarmıştı.

“Ama sen elbette ki haklısın. Seni endişelendirdiğim için üzgünüm” gözleri Selin’ den ayrıldığında, Nilay ile göz göze geldiğinde, ona naif bir gülümseme sunmuştu.

“Sorun değil”Nilay, Beril’ in yanına ulaşmış ve elini sırtına koyarak, onun rahatlatmak istemişti.

“Hadi, kızlar. Artık hazırlanmaya başlasak” büyük bir heves ile söylediğinde, her biri onu onaylamıştı. Koşar adım merdivenlere ilerlemiş ve ardından hazırlanmak için her biri odalarına çekilmişti.

Her kızın dolabında, birçok kıyafeti vardı. Alışveriş esnasında, çok beğenip, aldıkları ama bir türlü giymek için uygun bir zaman bulamadıkları birkaç kıyafetleri olan kızlar, bugün o kıyafetlerin tam da, zamanı olduğunu düşünüyordu. Sıradan bir gün için fazla iddialı olan ancak böyle bir gün için son derece şık olan kıyafetlerini seçmişlerdi.

Saçlarına ayrı bir özen gösteren kızlar, her saç telinin bile neredeyse duruşuna dikkat ediyordu. Her daim sade makyaj yapmaktan yana olan kızlar, göz alıcı bir makyaj yapmayı tercih etmişlerdi. Yüzlerinin her santimine dikkate ederek, ellerindeki makyaj malzemelerini uyguluyorlardı.

Kızlar hazırlıklarına öyle derin dalmışlardı ki, malikâneye ulaşan erkeklerin, içeriye anahtarları ile girdiğinin bile farkında olmamışlardı. Kapından giren erkekler, kızların yukarıda hazırlanmaya başladığını bildiğinden, her birinin adımları direkt olarak yukarı kata yönelmişti.

Bugün biraz gergin hissetmeden edemiyordu erkekler. Zira Ares’ in bu olaya sıcak bakmamasına rağmen onların gönlünü kırmamak için kabul ettiğine karşılık, orada yaşanabilecek en ufak bir sorun ile ona karşı mahcup olmaktan kaygı duyuyorlardı. Bu yüzden bu günün iyi geçmesi için dualarda bulunuyorlardı.

Beren, böyle günlere alışık olsa da, o da; kızlarla birlikte heyecan duymadan edememişti. Anne ve babası ile böyle birçok özel geceleri dışarıda kutlamışlardı. Eğlenceli bir sohbet, önlerine servis edilmiş lezzetli yemekler, onun birçok kez şahit olduğu şeylerdi. Ancak bu gece artık bir bireyi olduğu bu aile ile dışarıda geçireceği o kıymetli saatler, son derece kıymetliydi. Evlilik için gün saydığı sevgilisi ve onun ailesi ile birlikte bu özel günü dışarıda bir yemek ile kutlayacak olmak fazlası ile heyecan veriyordu. Nihayet odaya ulaşan erkekler, odalarının kapılarını aralamış ve odaya girmişlerdi.

Egemen odaya girdiği sıra sevgilisinin boy aynasının önünde olduğunu fark etmiş ve durup onu baştan aşağıya süzmüştü. Kendi böyle hayranlık ile bakarken, dışarıdaki gözlerinde kendi ile aynı şeyleri görmesi onu son derece rahatsız etti.

“Hoş geldin, hayatım” aynda yansımasını izleyen gözleri, sevgilisine döndüğünde, yüzünde Egemen için eşsiz olan bir gülümsemeye sahipti.

“Hayır, hayır” sözlerinin eşliğinde, başını da iki yana saalıyordu Egemen.

“O kıyafet olmaz. Hemen değiştir onu” sevgilisinin sözlerinin ardından gözleri irice açılırken, söylediğine anlam verememişti.

“Neden?” ona itiraz ederek, sesini duyurdu Çağla.

“Beğenmedin mi?” aynadaki, yansıması kendi için kusursuz görünürken, sevgilisinin neyi beğenmemiş olduğunu anlamaya çalışıyordu. Egemen sevgilisi ile aralarında olan mesafeyi kapatmış ve onun güzel gözlerine yakından bakmıştı. Onun boyuna göre fazla uzun olsa da, başını eğiyor ve onun gözleri ile aynı hizaya gelmeye çalışıyordu.

“Bu gece için bu kadar güzel olmana gerek yok, sevgilim” yüzündeki gülümsemeye kapılan Çağla, o an bunu kıskandığı için istediğini anlayabilmiş ve bu onu memnun ettiği için üzerini değiştirmekte bir zarar görmediğinden, sevgilisini başı ile onaylamıştı.

Mert odasına girdiği sıra odada gözlerini gezdirdiğinde, sevgilisinin giysi dolabının önünde, onu beklediğini görmüştü.

“Hoş geldin, hayatım” Mert’ in gözleri sevgilisinin güzel gülüşünden daha çok onun giydiği kıyafetine odaklıydı. Onu başı ile onayladığında, sanki boğazında bir yumru oluşmuştu. Onu yutkunup gidermeye çalışıyordu ancak pek fayda sağlamıyordu.

“Nilay acaba bu elbise yerine daha farklı bir şey mi, seçsen?”ondan gözlerini kaçırarak sormuştu Mert. Söylediği sevgilisinin yüzünün nasıl bozulduğunu görmek istemiyordu.

“Olmamış, mı?” Nilay ise onun aksine gözlerini ondan ayırmadan tepkilerini izliyordu.

“Eğer sen oraya, üzerine bu elbise ile gelirsen, ben orada rahat bir gece geçiremem. Sevgilimin etrafında kaç erkek sinek uçuyor, hesaplayıp dururum; tüm gece” sevgilisinin sözlerini dinleyen Nilay, bu durum karşısında, yüzündeki gülümsemeye yeniden sahip olmuştu. Kıskanılmayı her kadın ister, hele de böyle güzel kıskanılmak, bunu kim istemez.

“Pekâlâ, ikinci bir seçeneğim de, vardı”

Cenk odasına girdiğinde sevgilisi ile karşılaşmış ve bir şey söylemesi için ona beklenti ile bakan sevgilisinin öylece yüzüne bakıyordu.

“Bir şey söyle Cenk, nasıl olmuşum?” onun hevesli sorusuna karşılık aklındakileri sorup, hevesini kırmamak için şuan kendi ile mücadele veriyordu.

“Kusursuz görünüyorsun, hayatım. Öyle ki; bu görüntüye bakarken, saatlerimi geçirebilirim” derin nefes alıp, geri bıraktığında, adımları sevgilisinin yanına bulmuştu.

“Sen böyle bir görüntüye sahip olmak için zaman harcadın biliyorum ama bu gecenin benim açımdan iyi geçmesi için bu elbiseni değiştirmeni rica etsem. Sana haksızlık etmiş olur muyum?”

“Pekâlâ” onun ses tonundan ve sözlerinden neler düşündüğünü tahmin eden İdil, ona zorluk çıkarmak istememişti. Kıskanmış olan değerli sevgilisine bu geceyi onun için zor bir hale getirmek elbette ki, istemezdi.

Anıl odaya girdikten birkaç dakika sonra banyodan çıkan sevgilisi ile karşılaşmıştı. Banyoda makyajını kontrol ettiği sıra odanın kapı sesini duyduğunda, sevgilisinin geldiğini tahmin ettiğinden, odaya geçmişti.

“Hoş geldin, sevgilim” odada ilerlemiş ve sevgilisine birkaç adım daha yaklaşmıştı.

“Hoş buld-“ Anıl’ ın gözleri o an sevgilinin görüntüsüne kaymış ve öylece kalakalmıştı. Karşısındaki sevgilisi her daim sade ve sade bir makyaj ile günü geçirirken, Anıl sevgilisinin şuan ki görüntüsü ile onu tanıdığından beri ilk kez karşılaşıyordu. İçinde öyle çok duydu belirmişken, buna erkeklik hormonları da, eklendiğinde, ağzının içinde olan dilini dişleri ile sıkıştırmıştı. Kıskançlık duygusu daha ağır bastığında, konuşmak için önce derin bir nefes bırakmıştı.

“Selin, sanki bu elbise bugün için uygun değil gibi sevgilim” onun sözlerini dinleyen Selin, ondan birkaç iltifat beklediğinden, sözlerine kızmıştı.

“Ben tam aksini düşünüyorum Anıl. Bu elbise kesinlikle bu gece için” gözleri ona meydan okur gibi bakarken, ellerinin belinin iki yanına koymuştu.

“Evet, gayet şık bir elbise ama fazla gösterişli Selin, bu kadarına gerek var mı?” sesinin sakin tutarak, sevgilisinin bu konuda ikna etmeye çalışıyordu.

“Ben senin gibi düşünmüyorum Anıl” ona kızdığı için inat yapar gibi söylüyordu.

“İyi, sen bu elbise ile git. Bende yemek boyunca gördüğüm her erkeğe kafa atayım. Bilirsin insan kıskanınca insanlıktan çıkıyor hali ile” onun bu sözlerinin ardından Selin’ in dudaklarından ufak kahkaha dökülmüştü.

“Kıskandığını en başta söylesen; bu kadar uzun bir konuşma yapmamıza gerek olmayacaktı; biliyorsun değil mi?” başını iki yana salladığında, arkasını dönüp, giysi dolabına yönelmişti.

Can ve Beril çiftinin arasından da, durum diğerlerinden farklı değildi aslında. Can sevgilisinin kıyafetini gördüğü sıra çıkarmasını istemişti. Ancak Beril bunu hiçte hoş karşılamamıştı.

“Sana, o elbiseyi çıkar dedim, Beril!”

“Üzgünüm ama ben, saatlerce akşam için hazırlanıyorken, sırf sen istiyorsun diye bunu bozmayacağım” kızgın ses tonun yanında, öfkeli bakan gözleri, tam olarak sevgilisini hedef alıyordu.

“Sen, sevgiline karşı mı, geliyorsun; Beril Bozkır. Bu çok yanlış, bunu bir daha yapma” kalın sesini yüksek tutarak, sevgilisine ahkâm kesiyordu.

“Sen, bana sesini mi, yükseltiyorsun; Can Yılmaz” ellerinin belinin iki yanına koyan Beril, ona hesap soruyordu.

“Evet, aynen öyle yapıyorum” onun sözlerine yeteri kadar öfkelenen Beril, aralarında olan birkaç adımlık mesafeyi kapatıp, onun yanına ulaşarak, diz kapağına bir tekme savurmuştu.

“Benimle sakin bir böyle konuşma, Can Yılmaz. Ayrıca uzun boylusun diye kendini sakın avantajlı sayma. Bak şimdi eşit durumdayız” acıyan diz kapağına uzanan Can, eğildiği sıra Beril, onunla göz göze gelmiş ve öfke ile bakmıştı, onun yüzüne.

“Ya güzel sevgilim, sen beni anlamıyorsun ki; öyle inanılmaz görünüyorsun ki, ben dışarıdaki onca pis insanla nasıl baş edeyim” acıyan diz kapağını hala tutup, sevgilisi ile hizada olan Can, sözlerinin ardından belini doğrultup, onun yukarından yüzüne bakmıştı.

“Beni kıskandığın için yani” kuşku ile soruyordu. Beril, kıyafetini değiştirmesini isteyen sevgilisinin amacının dediğini yaptırmak olduğunu düşünmüş ve bu yüzden ona öfkelenmişti. Onu usulca başı ile onaylayan sevgilisine tebessüm etmiş ve arkasını dönüp, giysi dolabına yönelmişti.

“Peki, bu seferlik böyle olsun”

Ares odasının kapısı aralayıp, içeri girdiğinde, gözleri o an sevgilisinin görüntüsü ile denk gelmişti. Sevgilisine bakan Ares’ in gözleri daha da koyulamış ve karşısındaki görüntüden gözlerini alamamıştı. Bu dünyanın en güzel kızını görmek gibi değildi. Dünya üzerine en güzel manzarayı görmek gibiydi. Büyülü gibi etkisi altına alıyor ve bağımlılık yapmak istiyor gibiydi. Güzel kelimesinin bile hiçbir anlamı kalmamıştı; onun şuan ki manzarasının yanında. Ares’ in adımları sevgilisinin yanını bulmuş ve o ışıl ışıl parlayan gözlerine daha yakından bakmıştı.

“Beren” derin bir nefes bıraktığı, sıcak nefesi sevgilisinin dudaklarına nefes bahşetmişti.

“Elbiseni değiştirmeni ve makyajını azaltmanı istesem, seni üzmüş olur muyum?” Beren, sevgilisinin gözlerine bakarken, içinde hareket eden hareleri okumuştu. Onun gözlerinde can bulan şeyler hoşuna gitse de, bunu ona yansıtmaktan o an kaçındı.

“Kötü mü, olmuş?”

“Seni gören her gözü bundan men etmek için o depoyu bu gece yeniden inşa edebilirim. Şuan karşımda gördüğüm öyle bir görüntü ki; ne cesurca gözlerimi dikip, saatlerce seni izleyebilirim. Ne de gözlerimi kaçırıp, bu görüntüden kendi mahrum edecek, iradeye sahibim” sevgilisinin yüzünü iki avucu arasına alan Ares, onun gözlerine daha yakından baktı.

“Sen, bu evden dışarı adım attığın an, her sana dönen gözlerle baş etmek zorunda kalacağım, güzelim. Benden başka kimse seni böyle görmemeli iken, bu görüntü benim için bile fazla güzelim. Lütfen üzerini değiştir”

Beren o an sevgilisinin gözlerinde, birçok duyguyu o an görüştü. Sevgi, kıskançlık ancak o an bir şey daha vardı; şehvet. Beren onun böyle bir haline ilk kez şahit olduğunu için garip hissediyordu. Fakat bundan dolayı fazlası ile memnun sayılırdı. Sevgilisinin gözlerinde gördüğü şey; onun tarafından arzulanmak kadınlık gururunu okşamıştı. Beren sevgilisini başı ile onaylamıştı ve giysi dolabına doğru ilerlemişti.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlığın Efendisi - Final

  Ertesi gün aile bireyleri büyük bir telaş ile uyanmıştı. Dün Ares ve Beren ruh sağlığı merkezindeyken, diğerleri de, Meliha Hanım ile birlikte geri kalan eksikler için yeniden alışverişe çıkmıştı. Bu gün iki düğün birden olacak ve ailenin mutluluğu ikiye katlanacaktı. Büyük bir telaş kahvaltı masası kurulurken, herkesin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. “Herkese günaydın” kocaman neşesini herkese dağıtmak isteyen Beril, sesini duyurduğunda, ona bakıp, gülümsemeden edemiyorlardı. “Günaydın”mutfakta olanlar onu karşıladığında, adımları tezgaha doğru ilerlemişti. “Görende bugünkü gelinlerden biri de, sensin sanacak” Çağla, ona laf yetiştirirken, elinde doğradığı şey ile birlikte elini de, kesmemek için büyük bir özen gösteriyordu. “Yakında o da, olacak kardeşim. Hele siz önce bir evlenin” sevgilisinin arkasından mutfağa iğren Can, Çağla’ yı yanıtladığında, Beril’ in yüzü hevesle parlamıştı. Güne ilk başlayan Selin olmuşken, rekor sayılacak bir saatte hemen ardından ...

Karanlığın Efendisi - 65. Bölüm

  Saat epeyce ilerlemiş ve Ares’ in uyanmasının ardından üç kafadar çat pat hazırladıkları akşam yemeği yenmişti. Yemeğin ardından Beril’den gelen filmi izleme teklifi kabul görmüş ve bireyler sinema salonuna ilerleyip, seçtikleri bir film ekranda dönmeye başarmıştı. Ancak kimse filmle ilgilenmiyor ve kendi dünyasındaki sorunlar ile boğuşuyordu. Film sona erdiğinde, yapılan alışverişte yorgun düşen kızlar uyuya kalırken, onları odalarına taşımakta erkek arkadaşlarına düşmüştü. Ares ve Beren çifti odadan ayrılıp, kendi odalarına ilerlerken, Beren’ in aklına; Ares’ den istediği şey gelmişti. Ares onun isteğini bugün yerine getireceğini söylemiş olasa da, şuan ki hali buna hiçte uygun değildi. Ancak sözlerinin her daim arkasında duran sevgilisinin dediğini yapacağından da, emindi. Odaya girdikleri sıra Beren’ in gözleri Ares’ in üzerindeydi. Ares uyandığından bu yana yalnızca birkaç kelime etmiş ve önüne konulan yemekten yalnızca birkaç çatal almıştı. Onun için fazlası ile endişelen...

Karanlığın Efendisi - 15. Bölüm

Kahvaltı masasının hazırlığı tamamlandığında, hep birlikte masadaki yerlerini almışlardı. Kızlar, Beren’ in onların yanında anlatmaya uygun görmediği şeylerden ötürü biraz buruktu. Tam anlamı ile arkadaş olup, kendini daha rahat hissetmesini istiyorlardı, fakat Beren, aralarında olan mesafeyi bir türlü yıkamıyordu. “Aslında her birinize gerçekten minnettarım. Beni öylece ailenizin içine alıp, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Ben insanlarla arası iyi olan biri değildim. Bu konuda fazla beceriksizim ama bunun üstesinden gelmeye gayret edeceğim. Aile kaybettikten sonra zor zamanlar geçirdim, belki insanlardan tamamen koptum. Ama sizinle tanıştığımdan bu yana birazda olsa toparlandığımı hissediyorum. Tekrar kahkaha atmama neden olduğunuz için minnettarım. Son zamanlarda, geceleri düzgün uyuyamıyorum. Buraya gelmeden önce de kabristana uğradım. Ne zaman uğrasam, biraz fazla hassaslaşıyorum. Aileme son zamanlarda daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Ama sizler şuan yanım o...