Ana içeriğe atla

Karanlığın Efendisi - 52. Bölüm

 


Saatler geçmişti fakat Beren, elindeki telefonu ile bakışıp duruyordu. Kütüphaneye yine ders çalışmak için girmiş ancak bir türlü başaramadığından öylece telefonuna bakıyordu. Sevgilisini aramalı ya da mesaj atmalı ve durumunu sormalıydı. Ancak dün gece aralarında gergin bir ortam oluşmuşken, öylece aramasını, kendi içinde uygun bulmadı, Beren.

 Akşam saatleri, restorandan eve dönen kızlar mutfakta akşam yemeği hazırlığına başlarken, Beren’ de onlara katılmak için kütüphaneden ayrılmıştı. Her biri bir iş ile meşgulken, Beren’ e onlara yardım etmeye çalışıyordu.

“Akşamüzeri Anıl, dün tartıştığım kızı getirdi. Benden özür dilemesi için” sohbet sırasında dudaklarından dökülen bu sözleri ardından Selin ve Nilay birbirleri ile göz göze gelmişti. Zira ikisi de Beren’ in sesine yansıyan memnuniyetsizliği fark etmiş ve bunu garipsemişlerdi.

“Ares’ in sadece bununla yetindiğini hiç sanmıyorum. Eminim ona hak ettiği cezayı vermiştir” Beril’ in sözlerini dinleyen Beren’ in yüzünde öyle bir ifade belirdi ki, bunu izleyen Nilay; olayı toparlamak istedi.

“Ares için önemli olan Beren’ in bir daha bu tür şeyle karşılaşmamasıdır. Ares’ in öncelik verdiği eminim budur” Nilay, Beren’ in yüzünde kızgınlığı görmüştü. Bu kızgınlığın, o kıza hesap soran sevgilisine olduğunu anlıyordu. Malikâne duvarları arasında zil sesi yankılandığında, gelenleri karşılamak için Çağla hareketlenmişti. Onları güler yüzü ile karşıladığında, çoğundan da, aynı karşılığı almıştı.

“Hoş geldiniz”

“Hoş bulduk” her biri içeri girip, paltolarını çıkarmaya koyulduğunda Çağla da, kapıyı örttü. Daha sonra yanlarına Beren’ de ulaşmıştı.

“Biraz konuşabilir miyiz?” sevgilisine yaklaşan Beren, kütüphane kapısını işaret ederek sordu. Ses tonundan bile aksi giden bir şeyler olduğunu anlamak kolaydı. Bugün sevgilisinin genç bir kıza ne yaptığı öğrenmek istiyor ve bu konuda acele ediyordu. Ares’ in gözleri sevgilisinin yüzüne döndüğünde, onun ifadesi ile konuşmak isteyeceği şeyi tahmin ediyordu. Ancak Ares şuan pekiyi durumda olmadığı gibi bu tarz bir konuşmayı yapabilecek durumda değildi. Elini kaldırmak için sanki büyük bir güç harcıyordu.

“Daha sonra Beren” paltolarını çıkarmakla meşgul olan erkekler ise hareketlerini yavaşlatmış ve dikkatlerini çifte vermişti.

“Ares, konuşmamız lazım” sevgilisinin bu ısrarlı tavrının ardından gözlerini örtüp, sakin olmayı diledi Ares. Ayakta durmakta zorlanan bedeni ile yere çökmemek için mücadele verirken, bir sevgilisi, onu daha da fazla zorluyordu. Mide bulantısı artış gösterdiğinde, adımlarını hızlı tutarak, kattaki lavaboya ilerlemişti. Ardından kapıyı kapattığında, klozete eğilerek, midesindeki bir miktar dışarı çıkarmıştı. O sıra lavabonun önüne ise diğerleri de, çoktan ulaştı. Ares’ in içeriden çıkmasını kapının önünde beklemeye başladılar.

“Ares, iyi misin?” sevgilisine telaşla seslenirken, yumruk yaptığı ile birkaç kez kapıya vurdu, Beren. O sıra içerinden duyulan ses ise; önce çekilen sifonun sesi ardından musluktan akan su sesiydi. Daha sonra ise kapının kilit sesi duyulmuş ve aralanan kapının ardından Ares görünmüştü.

“Ares, neyin var?” korkuyla sorduğu sıra gözleri rengi beyaza dönmüş sevgilisinin yüzünde geziniyordu. Ares, eli ile kapından destek alarak ayakta duruyordu o sıra. “Odama çıkmama…” hala hissettiği mide bulantısı önemsemeden cümleleri dışarı ulaştırmaya zorladı kendini. “yardım eder misiniz?” onun sözlerinin ardından Egemen ve Mert öne çıkarak ona destek olmak için kolunu kavradı ve merdivenlere yönelip, onu odasına çıkarmaya başladılar.

Anıl’ in öfkeli gözleri ile ise o sıra Beren’ e dönmüştü. Ares’ in şuna ki durumundan ona da, pay çıkarıyor ve onu sorumlu tutuyordu. Can ise Anıl’ ın, Beren’ e olan ifadesini fark etmiş ve bu durumu bozmak adına, onu omuzundan iteleyip, kendi ile yürümeye zorlamıştı. Her biri Ares’ in odasına toplanmış ve endişe dolu gözleri ile ona bakıp, nasıl olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Ares, kardeşlerinin yardımı ile yatağında uzanmıştı. Ares’ in dün geceki soğuk hava maruz kaldığını bilmeyenler, onun yeniden tedavi sürecine ihtiyacı olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Daha da büyüdü korkuları.

“Doktor Ahmet’ i arayalım” Cenk’ in kendi endişe ile bir an evvel onun iyi olması için dile getirirken, birkaç öfkeli göz de, ona hedef almıştı.

“İyiyim ben, gerek yok” hasarlı sesi kulaklarına ulaştığında, onu bun hale koyan şeyin nedenini sorguluyorlardı. “Ares, ne-“Beren’ in söze başladığı sıra Ares bunu es geçmiş ve kendi söze başladı. “Büyütmeyin, dün gece soğuk etkiledi sanırım. Dinlenince geçer” her biri rahatlama ile nefes vermişti. Her insanı soğuk hava etkileyebilir ve rahatsızlanmasına sebep olabilirdi.

“Pekâlâ, biz çıkalım da, Ares biraz dinlensin” Selin’ in sözlerinin ardından her biri onaylamış ve odadan teker teker ayrılmışlardı. Odada yalnızca Beren kalmıştı.

“Yanıma gel, güzelim” yorgun sesi sadece kulaklarına değil, onun kalbini de istila ediyordu. Beren onun sözlerinin ardından dediğini dinlemiş ve ufak adımlarla yatağa doğru ilerlemişti. Beren onun haline bakıp, yeni yeni bir aydınlanma yaşıyordu sanki. Onun bu halde olmasına sebep olan şeyler sadece kendi yüzündendi. Onun yüzüne karşı, onunla birlikte görülmek istemediğini dile getirmesinin üzerinden henüz kaç zaman geçmişti? Yaptığı hatayı daha net görebiliyordu. Sevgilisinin hali yalnızca kendi hatalarının karşılıydı.

“Senden bir ricam var” Ares yatağın üzerinde yan dönmüş ve sevgilisini daha rahat görmeyi başardı. Beren ise yatağın ucunda otururken, ellerinin birbirine eziyetini izliyordu. Sevgilisinin sözlerinin ardından gözlerini ona çevirmiş ve dikkatle yüzüne bakmıştı.

“Dün geceden beri uyumayı başaramıyorum. Sen uyuyuncaya kadar saçlarımla oynayıp, ninni söyler misin?” Beren o an hıçkırarak ağlamak için büyük bir mücadele verdi. Gözlerini onun yüzünden ayırmadan öylece bakarken, gözlerine birine yaşları da öylece kabul etti. Yatakta ona biraz daha yaklaştığında, sevgilisinin saçları arasına elini konumlandırmış ve dudaklarından dökülen bir ninni eşliğinde, uyumasına yardımcı olmayı umuyordu.

Dudaklarından dışarı ulaşan ninnin sözleri eşliğinde, süzülüyordu, gözyaşları. Ağlamaktan dolayı ninniyi söylerken sesi dalgalanıyor ve Ares onun ağladığını, gözleri kapalı, uyumayı bekleyen hali ile bile anlıyordu. Gözyaşları, dışarıdan duyulmasın diye uğraştığı ancak engel olamadığı hıçkırıkları eşliğinde, sevgilisinin uyuması için onun isteğinin yerine getiriyordu.

Sonunda uyuya kalan sevgilisinden emin olduğunda, onun yüzünü izledi Beren. Ona yaptığı hatalara yanıyordu. Önce ondan utandığını daha sonra katil olduğunu yüzüne vurmuştu. Bir de, bu da yetmez gibi ondan özür diletilen kız vardı. Ares evin kapısından girdiğinde, Beren’ in aklında o an kıza olanlar için karşısındaki adamlara hesap sormayı umuyordu. Bu gün kriz geçirip, geçirmediği bile aklından tamamen kaybolmuştu. Belki de, bugün onun için çok zor geçmişti. Belki Beren, ona katil olduğunu dile getirdiği gece özür dilemiş olsaydı, çift yine birbirine sarılarak uyuyacaktı. Hırsından hiçbir şey göremeyen Beren, şimdi her ayrıntının altında kalıyordu.

O tüm bu olanları nasıl öylece kabul edebiliyordu. Neden hiç itiraz etmemişti? Ben ona karşı bunca haksızlığı yaparken, neden tüm öfkesi ile karşıma geçip hesap sormamıştı. Dışarıdaki insanlar onu Azrail olarak anarken, ona haksızlık yapan bedenin canına okumamıştı. Bu nasıl kudretli, nasıl böyle ihtişamlı bir sevgiydi böyle.

Kendini susturmayı başaramayan Beren, yataktan en uzak köşe olan kapının yanına varmıştı. Sırtını kapıya yaslayarak, kapının yanına oturmuş ve çaresiz ağlamasını sürdürmüştü. Dizlerini kendine çekip bacaklarını etrafına doladığı sıra başını da üzerine kapatmıştı.

_

Tüm bunların olduğu sıra aşağıda da, durumlar son derece karışık bir hal almaya başlamıştı.

“Beren, neden yukarıda kaldı ki?” salona ulaşan kardeşler arasında Anıl, henüz kimse koltuklara oturmadan söylemişti. Onun sözlerinin ardından ise tuhaf bir şey duydukları için gözleri ona dönmüştü.

“Neden böyle söyledin?” sevgilisinin kolunun altına girmiş olan Selin söylediğinde, yüzünde onu anlamaya çalışan bir ifade belirmişti.

“Beren onun yanında olduğu için daha mı, iyi olacak?”

“Anıl, ne demek istiyorsun?” Egemen öfkeye yakın bir ses ile söylediğinde, neden onun böyle bir düşünce içinde olduğuna bir anlam veremedi. Mert ile aralarında geçen konuşma aklına geldiğinde, Anıl’ ın da, yaşananlar şeylerden sonra Beren’ e karşı negatif enerjiye sahip olduğu hissine kapılmıştı, Egemen.

“O kadar da mükemmel bir ilişkileri yok. Aslında Ares haklıydı. Onun gibi aramızda yapamıyor” Anıl’ ın bu keskin bir bıçak gibi dudaklarından dökülen sözlerin ardından sevgilisi dâhil tüm kızların korkmasına sebep olmuştu.

“Anıl, lütfen” sözlerin devamının pekte hayırlı şeyler olmayacağı hissine kapılan Beril, onun sözlerine son vermesini istiyordu.

“Sözlerin fazlası ile ağır Anıl, lütfen biraz sakin ol” Selin’ in bir an evvel onun susturulması gerektiğini biliyordu. Onun ağzına gelen her şeyi öylece ortaya döktüğü ve her şey bittiğinde, pişman olduğuna birkaç kez tecrübe etmişti. Yetimhane de, görevlilerin ona ikram ettiği çikolataları alıp kaçan, gizli köşede yiyen bu adamla, uzun yıllar geçirmişti. Onu tanıyor ve konuşmaya devam ederse, bir felakete bir sebep olacağını biliyordu.

“Ares’ in son zamanlarda ki, halini görmüyor musunuz? Beren sadece kendi bildiklerini önemsiyor” yükselen sesi ile ortamdaki gerilim daha da artarken, çoğu kız bu durumdan ötürü korkuya kapılmıştı.

“Saçma sapan düşüncelere kapılmaktan vazgeç Anıl” Egemen, kardeşine karşı en az kendisinin ki kadar sert bir üslup ile karşılık verirken, bunu onu durdurabilmek için yapıyordu. Zira onun bu olayda geri durması Anıl’ ın daha cesur davranmasını sağlayacaktı.

“Tüm bunlar son derece mantığa uygun. Ne yani bu sabah, aralarındaki gerimi bir tek ben hissettim. Beren, Ares’i sorguluyor Egemen. Ona karşı sürekli hata yapıp duruyor” koca salonu şiddetli sesi ile doldururken, elleri ile hararetli hararetli konuşmasına aynı tutuyordu. Selin, sevgilisinin bu öfkeli halinin ardından birkaç adım gerilemiş ve Beril, Selin’ in arkasından tişörtünü kavradığında, onu yanına çekmişti. Avuçları arasında olan kardeşinin tişörtünü sıkıca kavrayan Beril, bırakmak istememişti.

“Olanlar ikisinin arasında Anıl, onlara karışamayacağımızı biliyorsun. Hadi, daha fazla uzamadan konuyu burada kapatalım” Mert, yükselmiş olan tansiyonu düşürmek için söylese de, aslında Anıl’ ı hiçte haksız bulmuyordu. Ancak bu dile getirdiğinde, şuan ortam daha korkunç bir hal alabilirdi.

“Bu sadece ikisinin arasında olan şeyler değil Mert, durum sandığında çok daha farklı. Ares’i üzüyor, kırıyor, yaralıyor. Ve buna tek sebep Beren iken, ben onunla daha fazla aynı çatı altında kalmak istemiyorum” aile üç kafadardan biri her ne kadar Anıl olsa da, o keskin kararlar alan ve bu konuda şüphe duymayan bir adamdı. Üstelikte, Ares ona tahsilat listesini hazırlama görevini bu yüzden vermişti. Kızların endişesi daha da büyürken, iri gözleri ile öfkeyle içinde birikenleri dışarı vuran bu adama bakıyorlardı. Beril, Selin’ in avucunda olan tişörtünü daha çok sıkıyordu. Cenk endişeyle bakıyordu Egemen’ in yüzüne.

“Ne yapalım istiyorsun Anıl! Ares’ in kiminle olacağı konusunda, karar vermek için konuyu masaya mı yatıralım. Şuan Ares’ in yanında, Ares’ in yatağında oturan Beren’ i, kolundan tutup, dışarı mı atalım?” sert birkaç adımın ardından Anıl’ ın tam karşısında durdu Egemen. Kardeşinin yüzüne öfkeyle bakıyor ve onun artık susmasını sağlamaya çalışıyordu.

“Beren hatalarından ders çıkarmayı bilmiyor. Dün o tartıştığı kızı, af dilemek için ayaklarına getirdiğimde, ona ne yaptığımızı sorguluyordu. Beren minnet duymayı bilmiyor. Ares’ e hesap soruyor Egemen” tüm sesler artık malikâne duvarları arasında yankılanıyor ve bir kasırgaya kapılıp, engel olamadan öylece izliyorlardı. Fazlası ile birbirine yaklaşmış olan ve burnundan öfke soluyan iki kardeşini ayırmak için Can araya girmek istemişti.

“Beyler, hadi sakin olalım. Ares’ in dinlenmesi gerek, sesiniz yukarıya ulaşmasın” sakin tavırları ile dile getirdiğinde, ikisinin de omzundan kavrayıp, birbirinden uzaklaştırmak iteledi, ikisini de. Bu sırada Cenk’ de ona yardım etmiş ve Anıl’ ı kolundan tutarak, yanına çekmişti.

“Beren’ in tartıştığı kız, bugün şirketten ayrılmadan önce Ares’ in annesine hakaret etti. Ares ondan sonra kimseyi yanında istemedi. Ya, yine kriz geçirseydi?” bu sözleri dinleyen herkes gibi Egemen’ de sıkıntılı ile nefes almıştı. Bu Beren’ in umurunda olmadan kapıdan giren sevgilisine hala hesap sorma derdinde olduğunun elbette Egemen’ de farkındaydı.

“Ya, Cenk’ in dediği gibi bugün Doktor Ahmet’ i aramak zorunda kalsaydık” her biri bir düşünceye kapılmış ve ardından gitmeden edemiyorlardı. Beren’ i suçlamıyor ya da hatalı görmüyorlardı fakat belki de, bu aileye ayak uyduramadığını düşünmeden edemiyorlardı. Zira hiçbiri Ares’ in bu halini kabullenemiyordu.

“Nedir, bu haliniz?” o an gelen Ares’ in sesi ile her birinin gözleri salon kapısında dönmüştü. Ares’ in iyi olmadığı yüzünden okunuyorken, ayakta durmakta zorlanan hali ile elini sıkıca tuttuğu, saatlerce ağladığı kan çanağına dönmüş gözleriyle gün gibi ortada olan Beren ile karşılaşmışlardı.

Tüm bu zaman içinde, Beren hala aynı yerinde durup, gözyaşlarını düşürürken, kulağına dolan bağrışmalar ile ağlayışı daha da şiddetlenmişti. Zira bu kavga sebep olanın kendisinin olduğunun pekâlâ farkındaydı. Onun sesleri hıçkırıkları ile uykusunda rahatsız olan Ares ise kıpırdanıp, uyuma şeklini değiştirmek isterken hafifleyen uykusunun arasında; sevgilisinin sesleri ile gözlerini aralamıştı.

Sevgilisini bulmak için odada gezinen gözleri daha sonra onun yatakta doğrulmasına sebep olmuştu. Ares sevgilisinin yanına ulaştığında, aşağıdan gelen seslerde, kulaklarına dolmaya başlamıştı. Ares, bu kavganın sevgilisi için olduğunu biliyor ve onun birkaç gündür gösterdiği tavırlar için elbet kardeşlerinin öfkesine sebep olacağının farkındaydı.

Huzurlu bir aile olarak hayatlarına devam eden aile de, bu kavgaya sebep olan başka kim olabilirdi ki? Bu evin kullarında uyum sağlamayan, başka kim vardı? Sevgilisinin haline bakan Ares, ne o bir şey sormak istemişti, ne de sevgilisi bir şey söyleyebilecek haldeydi? Ares, Beren’ in elini tutup kaldırmış ve merdivenleri aşağıya inmek için aşındırırken, o anlaşılmayan hali ile kulaklarına dolan sesler daha da anlam kazanmıştı. Beren utançla başını karamazken, Ares ailesinin yine bir an evvel uhulet ve suhulet içinde yaşam sürmesini diliyordu.

“Nedir, bu haliniz?” kardeşlerini toparlamak isteyen Ares, görünümünden çok daha güçlü bir ses çıkarmıştı. Bunun için büyük bir uğraş verdi Ares. Ona dönen gözler arasında, tam bu tartışmanın üzerinde karşılaşmış olmanın korkusunu da, görüyordu. Ares en çok ailesini bu halde görmekten rahatsızdı. Şuan ki görüntü ona nefes almanın insan üzerinde etkisini de, önemsiz kılıyordu.

“Birbirinize karşı neden bu kadar sesinizi yükseltiyorsunuz. Ne için?” sevgilisinin elini bırakmamışken, adımları ilerledi ve salonun ortasına doğru kardeşlerinin yanına ilerledi. Soğuk, sert bir rüzgârın duyulan sesi her birinin kulaklarını aşındırıyordu sanki. Ares şuan bir hayli bedenini zorluyorken, onları durdurmak için bunu kendisinden başka kimse yapamazdı. Bunun farkındaydı.

“Beren henüz daha yirmi iki yaşında” sözlerinin ardından sessizce gözyaşları döken sevgilisine eli ile işaret etmişti.

“Sizin ya da benim kadar bir hayat tecrübesi yok belki. Hayatı her daim bizimkinden çok daha farklıdır. Evinin gözbebeği ve ona prensesler gibi bir hayat sunuldu belki de. Hayatı hiç bizim gibi görmedi, hiçbir acı belki de, ona hiç uğramadı, ta ki anne – babasını kaybedene kadar” Ares, sözlerinin ardından acı çeken bir nefes bıraktı, dışarıya doğru.

“Şimdi bu hayat alışamadığı için onu suçlamalı mıyız? Hatalar yapıyor ve ders çıkarmayı öğrenemiyorsa, onu suçlamak ne kazanç saylayacak?” tek tek kardeşlerinin yüzünde gezindi gözleri, onu pür dikkat dinliyor oluşları, Ares’ i memnun etmişti.

“Ben ölmek için gün saydığım bu lanet hayatı, sırf onunla mutlu bir geleceğim olsun diye her sabah güneşi karşılarken, şakağıma dayadığım silahı sırf onun hatırı için indirmişken…” bacakları bedenini taşımıyordu. İsyan ediyordu. Ares bedeninin her hücresinde uyuşukluk hissediyordu. Bu yüzden koltuklardan birine ilerleyip, üzerine bedenini yerleştirdi. Soğuk bir titreme sarmıştı bedenini ancak Ares umursamadı.

“Bazen gözlerime bakarken, yüzünde öyle bir ifade oluyor ki, dudaklarından öyle şeyler dökülüyordu ki, canım yanıyor, hem de çok fazla. Bedenimde olan yaralara rağmen hala acı hissetmeye mecalim kalmış diyorum” Beren onun sözlerinden daha da utanç duyuyor ve onu üzerinde taşıyan zeminin yarılıp bedenini içinde almasını diliyordu.

“Ama biliyorum ki amacı beni kırmak, üzmek değil. Belki çok fevri davranması, onun hatası” yumruk yaptığı sağ elini sol avuç içine aldı. Daha sonra Ares’ in gözleri, Anıl’ ı buldu.

“Bana karşı geldiğin gün, gerçekten amacın bu muydu?” Ares’ in bu sözlerinin ardından Anıl’ ın gözleri yere inmişti. Yaptığı şeyin mahcubiyetinden dolayı dilini ısırırken, başını iki yana sallayarak onu yanıtladı.

“Bazen insanın yapmak istediği şeyler ile birlikte birçok şey de onunla beraber geliyor. Hiç yapmak istemediğimiz şeyler ile bunların içinde yer edinebiliyor bazen. Alışmakta, uyum sağlamakta zaman alan şeyler kardeşim. Biz ona bu zaman içerinde biraz müsamaha gösterelim de, oda bize ayak uydursun” gözleri Anıl’ ın üzerinde, onu bir şeylere ikna etmek ister gibiydi Ares.

“Eğer insan kardeşinin iyi anını ya da kötü anını paylaşmayacaksa, o zaman aile olmanın ne anlamı kalır. Küçük kardeşine sırtını dönme Anıl, yanlışlarını doğruya çevirmezsen, öylece orada kalmaya mahkûm olur” sözleri bittiğinde, kendi ile birlikte diğerleri de, derin bir nefes alıp, geri bırakmıştı. Anıl ise o an Ares’ i böyle bir konu ile karşı karşıya getirdiği ve onun anlayış gösterdiği şeye, kendi fevri davrandığı için kendini fazlası ile mahcup hissediyordu.

“Anıl, gelip, odama çıkmama yardım et” Ares, ateşinin yükseldiğini hissediyordu. Başını kaldırmak için zar zor diretiyorken, artık ortalığın yatıştığını düşündüğü için kendini yatağına atmak istiyordu. Anıl onun sözlerinin ardından yanına ulaşmış ve kolundan tutup, kalkmasına yardım etmişti. Mert’ de, Anıl gibi onun odasına çıkmasına yardım etmek istedi ve bu yönde hareketlendiği sıra Ares, onu eli hareketi ile durdurmuştu. Sessiz adımlarla birlikte yukarı kata ulaşan iki kardeş daha sonra Ares’ in odasına girmiş ve Anıl, onun yatağına uzanmasını sağlamıştı.

“Ben, olanlar için üzgünüm. Özür dilerim” onun gözlerine bakmaktan kaçınıyordu. Daha sonra ise odada işi bittiği için çıkmak için hareketlendiği sıra Ares’ in sesi onun sabit kalmasını sağlamıştı.

“Bizi öylece kabul edememe hakkın var Anıl. Biz yıllarca aynı düzende yaşadık. Ama o bu düzene birkaç aydır tanık oluyor” yatağında uzanmış olan Ares, sırtını yatak başlığına dayamış ve başında bekleyen kardeşine bakıyordu.

“Yaptığımız şeyler, başıma gelen onca şeyin ardından uygun bir yaşam tarzı olabilir. Ama bunun kolayca kabullenilecek bir hayat olmadığını sen de, biliyorsun. Eğer Beren, bu hayatın içinde, devamlı düşüp, kalıyorsa, onun elinden tutup kaldıralım” sesli bir nefes bıraktı Ares dışarıya doğru.

“Onu kaybetmek istemiyorum kardeşim. Eğer sorun ettiğin tek şey; onun beni üzüyor olması ise inan bana bundan çok daha fazla huzur veriyor. Sayalım ki, o bir güneş. Yaz aylarında, fazla sıcak olan hava yüzünden bunalıp, şikayetçi olabilirsin. Ama karanlık ve kasvetli gece de, yarın yine o parlak olan güneş ile bir evvel karşılaşmanın umudu ile kaparsın gözlerini.” Sessizce Ares’ in sözlerini dinleyen Anıl, gerçekten Beren’ e bu hayatı alışma konusunda, haksızlık yaptığını düşünüyordu.

“Eğer mavi gökyüzünden bile o parlak güneş kaybolmuşsa, artık kıyamet günü gelmiş demektir. Özür dilemene gerek yok. Senden istediğim sadece ona karşı biraz daha müsamaha göstermen” sakin ses tonu ile kardeşine içindekileri dile getiren Ares, öylece onun tepkilerini izlemişti. Onun ne kadar mahcup olduğunun farkına varıyor ve bu yüzden memnun oluyordu. Onunla göz göze geldiğinde, yüzüne ufak bir tebessüm yerleştirmiş ve ardından onun daha rahat nefes almasına olanak sağlamıştı.

Onun dinlenmesine fırsat vermek isteyen Anıl, adımlarını kapıya yönlendirmiş ve onu odada yalnız bırakmıştı. Salona ilerleyen adımları sessiz bir ortamın ortasına ulaşmış ve olanlardan sonra Anıl bunu o kadar tuhaf karşılamamıştı. Öyle bir sessizlikti ki, alınan ve verilen nefes sesleri dahi kulaklara ulaşıyordu. Egemen, kızlara başı ile işaret verdiğinde, bunun salondan ayrılmaları gerektiğinin işareti olduğunun farkında olarak, ayaklanmışlardı. "Biz, masayı kuralım” Selin’ in sözlerinin ardından Beren haricinde her kız salondan ayrılmıştı.

“Seninle daha önce bir konuşma yapmıştım Beren” Egemen’ in sert mizacı ile Beren diğer erkeklere göre onu daha fazla ciddiye alıyor ve çekiniyordu. Beren onun yüzüne baktığında, sözlerinin de, en az ifadesi kadar sert olacağını anlayabiliyordu.

“Seni sevdiğini, kaybetmek istemediği ve sana ihtiyacı olduğunu söylemiştim. Bu sözler gaflete düşmene mi, sebep oldu? Onun, seni bırakmayacağından emin olduğun için mi, ona meydan okumaktan çekinmiyorsun?” diğer kardeşler bile bu sözlerin yanında, başları eğik bir halde, Egemen’ in Beren’ e olan sözlerini dinliyordu.

“Söylesene Beren; insanların cani dediği bu adam, kaç kez seni kıracak sözler etti. Hiç çekinmeden onun kalbini kırdığı sıra kaç kez öfkeyle seni incitti. Bizimle pasta yiyor, oynadığımız oyuna eşlik ediyor ve bunların tek sebebi ne biliyor musun? Sadece sen üzülme diye” Egemen bu konuşmayı yapması gerektiği için yapıyordu. Eğer o, bunu yapmasaydı; diğer kardeşleri Beren’ in üzerine gitmekten geri durmayacaklardı.

“Seni yaralayan o kıza bunun karşılığını verdi diye, ona hesap sormaktan çekinmiyorsun. Biz aranızda geçen en ufak tartışmayı bile fark edebiliyoruz Beren. Birlikte olduğun adam, kesinlikle normak bir adam değil. Ona karşı; bana, Mert’ e, Can’a, Cenk’ e ya da Anıl’ a davranıldığı gibi davranamazsın. Aradan on yıl geçti Beren ve biz hala onun yara izlerine bakamıyoruz. Ama o on yıldır bununla yaşıyor” sözleri ağırdı, Beren’ in canını acıtıyordu fakat salonda olan ve bu sözleri işiten kardeşlerin daha çok canı yanıyordu.

“Karanlık, terk edilmiş bir fabrikada; elleri zincirli, annesinin çığlıkları arasında, bedeninde taşıdığı acılarla, güneş görmeden günlerini geçirmiş bir adam. Kendi öz babası yüzünden annesinin acımasızca katledilişine şahit olmuş bir adam” düşen gözyaşlarını artık kurulamakla uğraşmadı Beren, çığlık çığlığa pişmanlığını haykırıyordu.

“Onun gözlerine bakarken, her daim bunları hatırla Beren, onunla konuşurken, göz göze geldiğinizde, aklında hep bunlar olmalı. Ona karşı özenli davran, onu sorgulama, ona kızgın gözlerle bakma. Onu kıracak herhangi bir söz söyleme ya da ses tonun her daim yumuşak tut. Biz on yıldır buna bağlı yaşıyoruz. Ve seni temin ederim ki, onun bu durumu tek bir gün dahi suiistimal ettiğini görmedim” derin bir nefes alan Egemen, karşısında gözyaşları döken kardeşi için bir hayli üzgün hissediyordu.

“Kardeşimi iyi tanıyorum Beren seni kıracak tek bir sözü olmadığına da, eminim. Pek sen kaçıncı kez kırıyorsun onu?” sözlerinin artık sonu gelmiş olan Egemen, ayaklanmış ve karşısında, sessizce gözyaşı döken kardeşine yaklaşıp, topuklarının üzerine oturduğunda, onun elini kavramıştı.

“Bunları üzülmen için söylemiyorum Beren. Sadece kardeşimin doğru olanı yapmasını istiyorum” Egemen sözlerinin ardından ayaklandığında, kendi ile birlikte Beren’ i de kaldırdı.

“Hadi, şimdi elini yüzünü yıka” yüzünde naif bir gülümseme ile karşısındaki genç kızın yüzüne bakarken, onun bundan sonra daha dikkatli davranıp, ne kendinin, ne de Ares’ in üzülmemesini diliyordu.


Yorumlar

  1. Ohhh be valla bencede artık beren kendine gelmeli ares normal biri değil oda yavaş yavaş alışıyor ve onun için oda ares için fedakarlık yapsın düşünceli olsun

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlığın Efendisi - Final

  Ertesi gün aile bireyleri büyük bir telaş ile uyanmıştı. Dün Ares ve Beren ruh sağlığı merkezindeyken, diğerleri de, Meliha Hanım ile birlikte geri kalan eksikler için yeniden alışverişe çıkmıştı. Bu gün iki düğün birden olacak ve ailenin mutluluğu ikiye katlanacaktı. Büyük bir telaş kahvaltı masası kurulurken, herkesin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. “Herkese günaydın” kocaman neşesini herkese dağıtmak isteyen Beril, sesini duyurduğunda, ona bakıp, gülümsemeden edemiyorlardı. “Günaydın”mutfakta olanlar onu karşıladığında, adımları tezgaha doğru ilerlemişti. “Görende bugünkü gelinlerden biri de, sensin sanacak” Çağla, ona laf yetiştirirken, elinde doğradığı şey ile birlikte elini de, kesmemek için büyük bir özen gösteriyordu. “Yakında o da, olacak kardeşim. Hele siz önce bir evlenin” sevgilisinin arkasından mutfağa iğren Can, Çağla’ yı yanıtladığında, Beril’ in yüzü hevesle parlamıştı. Güne ilk başlayan Selin olmuşken, rekor sayılacak bir saatte hemen ardından ...

Karanlığın Efendisi - 65. Bölüm

  Saat epeyce ilerlemiş ve Ares’ in uyanmasının ardından üç kafadar çat pat hazırladıkları akşam yemeği yenmişti. Yemeğin ardından Beril’den gelen filmi izleme teklifi kabul görmüş ve bireyler sinema salonuna ilerleyip, seçtikleri bir film ekranda dönmeye başarmıştı. Ancak kimse filmle ilgilenmiyor ve kendi dünyasındaki sorunlar ile boğuşuyordu. Film sona erdiğinde, yapılan alışverişte yorgun düşen kızlar uyuya kalırken, onları odalarına taşımakta erkek arkadaşlarına düşmüştü. Ares ve Beren çifti odadan ayrılıp, kendi odalarına ilerlerken, Beren’ in aklına; Ares’ den istediği şey gelmişti. Ares onun isteğini bugün yerine getireceğini söylemiş olasa da, şuan ki hali buna hiçte uygun değildi. Ancak sözlerinin her daim arkasında duran sevgilisinin dediğini yapacağından da, emindi. Odaya girdikleri sıra Beren’ in gözleri Ares’ in üzerindeydi. Ares uyandığından bu yana yalnızca birkaç kelime etmiş ve önüne konulan yemekten yalnızca birkaç çatal almıştı. Onun için fazlası ile endişelen...

Karanlığın Efendisi - 15. Bölüm

Kahvaltı masasının hazırlığı tamamlandığında, hep birlikte masadaki yerlerini almışlardı. Kızlar, Beren’ in onların yanında anlatmaya uygun görmediği şeylerden ötürü biraz buruktu. Tam anlamı ile arkadaş olup, kendini daha rahat hissetmesini istiyorlardı, fakat Beren, aralarında olan mesafeyi bir türlü yıkamıyordu. “Aslında her birinize gerçekten minnettarım. Beni öylece ailenizin içine alıp, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Ben insanlarla arası iyi olan biri değildim. Bu konuda fazla beceriksizim ama bunun üstesinden gelmeye gayret edeceğim. Aile kaybettikten sonra zor zamanlar geçirdim, belki insanlardan tamamen koptum. Ama sizinle tanıştığımdan bu yana birazda olsa toparlandığımı hissediyorum. Tekrar kahkaha atmama neden olduğunuz için minnettarım. Son zamanlarda, geceleri düzgün uyuyamıyorum. Buraya gelmeden önce de kabristana uğradım. Ne zaman uğrasam, biraz fazla hassaslaşıyorum. Aileme son zamanlarda daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Ama sizler şuan yanım o...