Ana içeriğe atla

Karanlığın Efendisi 46. Bölüm

 


Tüm bireyler arabalara binip, malikâneye doğru yola koyulmuştu. Ares süratli giden arabasında dikkatle yola odaklanmışken, arada da, yan göz ile sevgilisinin durumunu kontrol ediyor ve onun nasıl olduğuna bakıyordu.

Onun ağlayışı ve sözleri gözlerinin önünden gitmiyordu. O an gerçek anlamda korkmuştu Ares. Sakinleşmesi mümkün değilmiş gibi gözyaşı döken sevgilisinin karşısında, öylece eli kolu bağlı izlemiş olmaktan son derece kendini rahatsız ediyordu. Beren’ in böyle bir anına yeniden şahit olmak kesinlikle istemiyordu.

Arabalar teke teker, malikânenin bahçesinde, kendine ait olan yere park edilmişti. Diğerleri arabalarından inmişken, Ares ve Beren çifti hala arabada oturmaya devam etmişti.

“Daha iyi misin?” Ares, sözlerinin ardından oturduğu sürücü koltuğunda, sevgilisine biraz daha dönmüş ve onunla göz göze gelmişti.

“Evet, iyiyim” Beren o an fark ediyordu ki, orada konuştukları sıra fark etmeden Ares’ e de, kendi geçmişini hatırlatmıştı. Canını yakmış mıydı? Hatırlattığı şeyler yüzünden ya daha kötü bir hale gelseydi? Aklında bu sorularla mücadele etmeye başladı.

“Ares, ben o an kendimi kontrol edemedim. Eğer senin canını sıkacak herhangi bir şe-“ onun kucağından olan ellerinden birini kendi elleri arasına alıp, usul usul sevdi Ares. Yüzünde içten bir gülümseme ile baktı sevgilisinin yüzüne.

“Sorun yok güzelim. Eğer sen iyiyim diyorsan, hiçbir sorun yok” büyük bir aşka düşmüş olan adam nasıl belli ederdi o yüce sevgilisini? Ne söylediğinde, ya da ne yaptığında; insanoğlu onun aşkına tabii olurdu. Hayat ona ne kadar acı tarafını göstermiş olsa da, sevgilisinin gülüşüne bakıp yaşamaya değer bir şeyler bulan bu aşığın derdinden kim anlardı?

Arabadan inip, evlerine doğru ilerlemeye başlamış olan diğer aile bireylerinin, Ares ve Beren çiftinin hala arabada olması dikkatlerini çekmişti.

“Neden hala inmiyorlar?” endişeli sesi ile sordu Beril.

“Belki arabada fazladan vakit geçirmek istiyorlar” Can’ ın alaylı sesi ile kardeşlerine duyurduğu bu sözlerin ardından Egemen, o an arkasını öfkeyle dönmüş ve onun yüzüne bakmıştı.

“Can!”

“Affedersin” fazla laubali bir cümle kurduğunun farkında olarak, yaptığından mahcup olmuştu.

“Çok yoruldum sevgilim. Odamıza kadar beni taşı” Beril, dediğini ardından hızla sevgilisinin sırtına atlamıştı. Can ise onun bu tarz hareketlerine alışkın olduğu için memnuniyetle kabul etmişti. Beril, sevgilisinin alaylı sözlerinin ardından ortamı değiştirmek için söylemiş ve bunda başarılı olmuştu.

Çiftler teker teker kapıdan eve girdileri bir vakit, Ares ve Beren’ e el ele eve girmişti. Aile bireyleri üzerlerinde kıyafetleri yenileri ile değiştirmek için odalarına ilerledikleri bir sıra koca malikânede zil sesi yankılanmıştı. Tüm bireyler evdeyken, duyulan bu zil sesi o an tüm erkekleri terdirgin etmişti.

Henüz portmantonun önünde paltosunu çıkarmakta olan Ares, kardeşleri ile göz göze gelmiş, bir tahminlerinin olup, olmadığını anlamaya çalışıyordu. Ancak her birinin ifadesinden de, hiçbir fikirlerinin olmadığını anlaması kolay olmuştu.

Sırtında taşıdığı sevgilisinin, inmesini sağlan Can’ ı ve kapıya ilerlemek için sevgilisinin elini bırakan Egemen’ i el işareti ile durdurmuştu Ares. Daha sonra gelen kişiyle karşılaşmak için kendi kapıya yönelmişti. Birkaç adım sonra kapsının yanına ulaştığında, sevgilisinin tedirgin ifadese gözüne çarpmış ve onu rahatlamak için hafif bir gülümseme sunmuştu.

Sağ eli ile ceketinin altında kalan, beline taktığı silahına attı. Kapının kulpunu indirmiş ve kapıyı şiddetle aralamıştı. İçine biriken duygulara teslim olarak, gözleri perdeleyen o karaltı ile bakmıştı, kimin geldiğine.

Karşısında gördüğü adamın ardından alnı kırışmış ve öfke bedenini ele geçirmeye çalışıyordu. Kapıdaki kendi adamlarından biriydi. Buraya neden geldiğini anlamaya çalıştığı bir zaman elini silahından çekmiş ve dışarıya doğru birkaç adım atıp, ardından da kapıyı aralıklı bırakmıştı.

Egemen kendi adamlarından birinin geldiğini gördüğünde, kızlara başı ile işaret vermiş ve kendiişlerine bakmalarını ima etmişti. Erkekler ile birlikte girişte bekleyen bir tek, Beren kalmıştı. Sevgilisinin aralıklı bıraktığı kapıdan öylece sevgilisini izliyordu.

Ares karşısındaki bu adama bakarken, nefes almayı bile ona haram ediyordu. Karşındaki gözlerde dışarı sızan kara dumanlar gören adam, korkuyla geriledi.

“Hangi cesaretle, biz seni çağırmadan buraya geliyorsun?” kızgın alev topları fırlatıyordu sanki Ares dudaklarından. Adam efendisinin bu korkunç yüzünden dolayı seslice yutkunmuştu. Öyle bir yutkunmak ki, adam efendisinin de, bu sesi duyduğundan neredeyse emindi.

“Efendim ben, Doktor Ahmet’in sizin için gönderdiği ilaçları getirdim”  öfkeli birkaç adımının ardından adamın yanına ulaşan Ares, öfke ile onun boğazına elini sarıp, onu nefesinden men etmişti.

“Ben, sana ne zaman bu emri verdim?” kapı aralığından sevgilisini izleyen Beren, onun bu yaptığının ardından kapıyı açıp, onun yanına ulaşmak için harekete geçtiği vakit, onu kolundan tutarak durduran Mert olmuştu.

“Bunu yapman onun hoşuna gitmez Beren, şuan çok öfkeli, farkında olmadan senin canını yakar” Mert sözlerinin ardından onun kolunu nazikçe geri bırakmıştı.

“Onu öldürmez değil mi?” söylediği sıra sesi titreyen Beren, bu ihtimalle ürperiyordu.

“Gelen kişinin kötü bir amaçla geldiğini sandı Beren. Ailesine zarar vermek isteyen herhangi biri, zira tüm bireyler evdeyken eğer zilin sesini duyuyorsan, bu kapının ardında tuhaf bir şeyler oluyor demektir. Eğer bir cesaret, zile basan kişi de, kapı açıldıktan sonraki olan şeylere de hazırlıklı olmalıdır” derin bir nefes verip sözlerine devam etti.

“Bu habersiz gelen ahmak için bu ufak bir ceza sadece. Merak etme, buradan sağlam ayrılacak” Mert’ in sözlerinin ardından başını sevgilisine yeniden çevirdi Beren. Sevgilisinin bu hali onu fazlası ile korkutmuş ve o an gözlerinin önünde başka bir beden görmüştü sanki.

“Kaybol gözümün önünden” sesi ile aynı anda, kararmaya yüz tutmuş gökyüzünde şimşekler çakmıştı sanki o an. Adımları kapıya ilerlediğinde, Beren’ de kapının ardından birkaç adım uzaklaşmıştı. Daha sonra ise Ares elindeki ilaç poşeti ile kapıdan içeri girmişti.

“Ares” sevgilisinin yüzüne bakan Beren, onun öfkeli gözlerinin kardeşlerini hedef aldığına şahit oldu.

“Beren, bunu benim için odaya çıkarır mısın?” adamın getirdiği içi ilaçlarla dolu olan poşeti sevgilisine uzatan Ares, henüz gözlerini ona çevirmemişti. Onun uzattığı poşeti alan Beren, adımlarını merdivenlere yönlendirmiş ve yukarı çıkamaya başlamıştı. Kardeşleri ile yalnız kalmak isteyen sevgilisine o an müsaade etti.

Beren’ in yukarı kata ulaşıp, birlikte paylaştıkları odanın kapısının sesini duyana kadar öylece bekledi Ares. Daha sonra ise beklediği sesi duyduğunda, dudaklarını aralamıştı.

“Bu adam kimden cesaret alıyor da, elini kolunu sallayarak bu kapıya kadar geliyor?” sert sözleri ile kardeşlerine hesap soruyordu Ares.

“Benim yokluğum ne çok değiştirmiş bu ailede” sözleri ile de tek tek kardeşleri ile göz göze geliyor ve bu durumundan her birini mesul tutuyordu.

“Kendinize biraz çeki düzen verin. Bir daha karşılığı sadece bu olmaz” kardeşlerinin onun yokluğunda bu kadar rahat davranmış olmasını kabul edemiyordu. Zira eğer günün birinde yanlarında olmadığında, dış etkenlere karşı kolayca yıkılmamalarını da istiyordu.

 “Ares”

“Yeter artık ne özür, ne de başka bir söz duymak istiyorum. Eğer biz işimizi doğru yapmazsak, bu koca malikâne tek bir tuşla havaya uçar. Yok, olmamak istiyorsak, etrafa dört gözle kolaçan etmemiz gerek” yanlarından uzaklaşış ve merdivenlerden öfkeli adımlarla çıkıp, yukarı kata ulaşmıştı.

Sevgilisi ile paylaştığı odanın önüne geldiğinde, kapının önünde kendini biraz olsun sakinleştirmeye çalışmış ve odaya öyle girmişti. Kapıyı araladığında, gözleri anında yatakta oturan bedeni fark etmiş ve yanına doğru ilerlemeye başlamıştı.

“Beren” onun halinde hala biraz durgunluk olduğunu sezdi tekrar.

“Hala olanlardan dola-“ Beren başını kaldırıp, onunla göz göze geldiğinde, Ares sözlerini yardı kesti.

“Ondan değil Ares” gözlerinin içine bakan Ares, başka bir şey gördü orada.

“Öyleyse ne olduğunu söyle güzelim?” duyacağı şeylerin hoşuna gitmeyeceğini bile bile soruyordu Ares.

“Ben az önce aşağıda bambaşka birini gördüm Ares. O sen değildin, bakışların, sesin… Öfke ile kaynayan beden, şuan karşımdaki beden değildi” sakince onun sözlerini dinleyen Ares, yine aynı sakinlikte yanıtladı onu.

“Bu benim gerçeğim, güzelim”

“Kaybetme korkusundan kendine bir maske takıyorsun. Yanlış giden her ne olursa onu kullanıyorsun, bazen öyle çok takıyorsun ki, çıkarmakta zorlanıyorsun” Ares’ in gözlerinin içine bakarak söylüyordu. Belki Ares üzerinde, bıraktığı etki bile, sözlerinden o an vazgeçerdi.

“Az önce o adamın karşısındaki Ares; o fabrikada basit bir demirden çeliğe dönüşen bir efendiyken, şuan karşımdaki Ares; annesinin ona öğrettikleri ile hayatını idame ettiren makul bir adam. Ama senin olmak istediğin Ares’ de bu kişi, bunu biliyorum. O maskeyi takmaktan nefret ediyorsun. Sen annenin sana öğrettiği doğrularla yaşamak istiyorsun sadece Ares”

Ellerini onun yanaklarında ayırdı Ares. Yüzünde buruk bir gülümseme baş göstermişken, oturduğu yataktan kalkmıştı. Adımları banyoya yöneldiğinde, arkasından baktı Beren. Banyonun kapısını ardından örtüp, lavaboda birkaç kez yüzünü yıkadı Ares. Yüzüne değen soğuk suyun, duyduğu sözlerin etkisini azaltmasını umdu.

Aynada kendi yansıması ile göz göze geldiğinde, sevgilisine hak veriyordu. Annesi katledilmiş olan Ares Karal şuan sahip olduğu ailesini korumak için o maskeyi takmaya mecburdu. Banyo kapısının tıklandığını duyduğu ardından sevgilisinin naif sesi de kulaklarına ilişmişti.

“Ares?” biraz sonra ise kapı aralanmış ve Beren, içeri girmişti. Askıda olan havluya uzanıp, yüzünü kurulamaya başladı o sıra.

“Seni kırdıysam, lütfen affet. Ben sadece-“

“Bazı gerçekler vardır hayatta; duyduğun zaman ne ondan vazgeçebilirsin, ne de ondan kurtulabilirsin. Nefesini kesse de, gerçekliğine lanet de etsen, yine ona mahkûmsun” elindeki havlu ile işi bittiğinde yeniden yerine bıraktı.

“Gerçekleri söylediğin için seni neden affedeyim, güzelim. Söyledim ya, bu benim gerçeğim” kapıya doğru ilerlemeye başladığında, sevgilisini böylece ardında bırakmak istemedi.

“Hadi, gel. Akşam yemeği için aşağıya inelim” sözlerinin ardından yaklaşan sevgilisinin saçları arasında öpücük bahşetmiş ve sevgilisinin gülümsemesine sebep olmuştu.

Çiftin arasında garip bir sessizlik oluşurken, birlikte, aynı adımla aşağı kata ulaşmıştı. Beren’ in adımları mutfağa yöneldiğinde, Ares’ de salona doğru ilerlemişti. Beren mutfak kapısından içeri girdiğinde, kızların akşam yemeği hazırlında olduğunu görmüş. Yardım etmek için ilerledi yanlarına.

“Beren’ de geldiğinde, size bir şey sormak istiyorum” Beril’ in sözleri ile birlikte yüzünde muzur bir ifadede baş göstermişti. Akşam yemeğini hazırlamak için uğraşan kızlar ise o sıra gözlerini onun yüzünde çevirmiş ve sözlerinin devamını beklemişti.

“Hani hepimiz sevgililerimizle aynı odayı, hatta aynı yatağı paylaşıyoruz ya. Hiç daha ileri giden oldu mu? Yani sonuçta hepimiz yetişkin insanlar” kızlar onun sözlerine daha fazla maruz kalmamak için sözlerini yarıda kesmişlerdi.

“Beril, bunu nasıl bir soru?” İdil’ in çıkışının ardından Çağla kırmızılaşan yüzünü saklamak için ellerini yüzüne örtmüştü.

“Abuk sabuk konuşmaktan ne zevk alıyorsun Beril?” Nilay’ ın sözleri ile masum bir ifade ile sanki çok normal bir soru sormuş gibi onların yüzüne bakmıştı, Beril.

“Ya, sordum sadece. Ne var bunda?” Beren ise utandığı için başını yere eğmiş ve kaldırmakta zorlanıyordu. Bu kadar normal olduğunu düşünen Beril’ e ise her biri kınayan gözlerle bakmıştı.

“Aynı odada, aynı yatakta yatıyor olmamız, her konuda rahat davrandığımız anlamına gelmiyor. Ve bunu sende çok iyi biliyorsun” Selin’ in katı sesi ile ortama da, bir resmiyet gelmişti.

“Bu evde her şey kuralına uygun yapılıyor. Kaldı ki, onların bunu hiç ima etmediğinden ve de etmeyeceğinden eminim” onun sözlerini dinleyen kızlar, gözlerini Beril’ e çevirmiş ve mahcup bir hale bürünen yüzünü izlemişlerdi.

Bu tür şeyler daha önce hiç yaşanmadığı gibi bahsedeninde geçmemiş olmasından dolayı, kızlar fazlası ile utanç duymuş ve hayâ etmişlerdi. Elleri kollarına dolanmış bir hale gelen kızlar nasıl davranmalarını da kestiremediler o an. Erkek arkadaşları ile aralarında hiç bu tür şeylere karşılaşmamış olan kızlar, küçük yaşlardan bu yana, yan yana uyumalarından dolayı bu onlar için alışıldık bir durum haline gelmişti.

Geçmiş zamanda ergenlik dönemine giren erkekler, kendi bedenlerindeki değişimin ve hareketlenen hormonlarının farkında olarak, kendinden önce bunu yaşamış olan kardeşlerinden yardım almış ve yıllar içinde bunu aşmışlardı.

Yaşları büyümüş ve bununla birlikte bir takım şeylere ihtiyaç duymaya başlamış olan erkekler, olgunca davranmış ve bunu kız arkadaşlarına yansıtmamışlardı. Birçok şeyin önemi zamanında yaşandığı için daha özel ve daha güzelken, bu kavrama bağlı kalmayı doğru bir insan olmak için seçmişlerdi.

İnsan bazen eğer çok severse, uzaktan kesişen bakışları ile de, yetinmeyi zamanla öğreniyordu. Sesini seviyordu, onun sesinden adını duymayı benimsiyordu. Seven iki kalp arasında, belden aşağısı çok fazla işin içine karışmıyor ve ona bir önem gösterilmiyorsa, gerçek sevgi ile kuşanıyordu.

O işin son noktasıydı. Önce kalbini sevmeli ve sevdiği kadar değer vermeli. Bunu ona hissettirmekle uğraşmalı. Sevdiği rengi, sevdiği yemeği ve sevdiği şarkıyı ezberlemeliydi. Seven bir kalp önce bununla uğraşırdı. Onu sevgili ile kuşatmak, onu inandırmak ve layık olduğu sevgiyi ona vermeye kafa yormalıydı.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlığın Efendisi - Final

  Ertesi gün aile bireyleri büyük bir telaş ile uyanmıştı. Dün Ares ve Beren ruh sağlığı merkezindeyken, diğerleri de, Meliha Hanım ile birlikte geri kalan eksikler için yeniden alışverişe çıkmıştı. Bu gün iki düğün birden olacak ve ailenin mutluluğu ikiye katlanacaktı. Büyük bir telaş kahvaltı masası kurulurken, herkesin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. “Herkese günaydın” kocaman neşesini herkese dağıtmak isteyen Beril, sesini duyurduğunda, ona bakıp, gülümsemeden edemiyorlardı. “Günaydın”mutfakta olanlar onu karşıladığında, adımları tezgaha doğru ilerlemişti. “Görende bugünkü gelinlerden biri de, sensin sanacak” Çağla, ona laf yetiştirirken, elinde doğradığı şey ile birlikte elini de, kesmemek için büyük bir özen gösteriyordu. “Yakında o da, olacak kardeşim. Hele siz önce bir evlenin” sevgilisinin arkasından mutfağa iğren Can, Çağla’ yı yanıtladığında, Beril’ in yüzü hevesle parlamıştı. Güne ilk başlayan Selin olmuşken, rekor sayılacak bir saatte hemen ardından ...

Karanlığın Efendisi - 65. Bölüm

  Saat epeyce ilerlemiş ve Ares’ in uyanmasının ardından üç kafadar çat pat hazırladıkları akşam yemeği yenmişti. Yemeğin ardından Beril’den gelen filmi izleme teklifi kabul görmüş ve bireyler sinema salonuna ilerleyip, seçtikleri bir film ekranda dönmeye başarmıştı. Ancak kimse filmle ilgilenmiyor ve kendi dünyasındaki sorunlar ile boğuşuyordu. Film sona erdiğinde, yapılan alışverişte yorgun düşen kızlar uyuya kalırken, onları odalarına taşımakta erkek arkadaşlarına düşmüştü. Ares ve Beren çifti odadan ayrılıp, kendi odalarına ilerlerken, Beren’ in aklına; Ares’ den istediği şey gelmişti. Ares onun isteğini bugün yerine getireceğini söylemiş olasa da, şuan ki hali buna hiçte uygun değildi. Ancak sözlerinin her daim arkasında duran sevgilisinin dediğini yapacağından da, emindi. Odaya girdikleri sıra Beren’ in gözleri Ares’ in üzerindeydi. Ares uyandığından bu yana yalnızca birkaç kelime etmiş ve önüne konulan yemekten yalnızca birkaç çatal almıştı. Onun için fazlası ile endişelen...

Karanlığın Efendisi - 15. Bölüm

Kahvaltı masasının hazırlığı tamamlandığında, hep birlikte masadaki yerlerini almışlardı. Kızlar, Beren’ in onların yanında anlatmaya uygun görmediği şeylerden ötürü biraz buruktu. Tam anlamı ile arkadaş olup, kendini daha rahat hissetmesini istiyorlardı, fakat Beren, aralarında olan mesafeyi bir türlü yıkamıyordu. “Aslında her birinize gerçekten minnettarım. Beni öylece ailenizin içine alıp, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Ben insanlarla arası iyi olan biri değildim. Bu konuda fazla beceriksizim ama bunun üstesinden gelmeye gayret edeceğim. Aile kaybettikten sonra zor zamanlar geçirdim, belki insanlardan tamamen koptum. Ama sizinle tanıştığımdan bu yana birazda olsa toparlandığımı hissediyorum. Tekrar kahkaha atmama neden olduğunuz için minnettarım. Son zamanlarda, geceleri düzgün uyuyamıyorum. Buraya gelmeden önce de kabristana uğradım. Ne zaman uğrasam, biraz fazla hassaslaşıyorum. Aileme son zamanlarda daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Ama sizler şuan yanım o...