Araba nihayet malikâneye vardığında Ares, arabasını
her zaman park ettiği yere bırakmıştı. Ares abadan indiğinde sevgilisinin
olduğu tarafa geçip, onunda arabadan inmesine yardım etmişti. Yavaş adımlarla
malikayene yaklaştıkları sıra onları kapıda karşılayan Cenk olmuştu.
“Hoş geldiniz, geçmiş olsun Beren” çiftin geçmesine
müsaade ettiğinde Beren’ in diğer kolundan tutup, yürümesini kolaylaştırmıştı.
“Teşekkür ederim” yüzünde naif bir gülümseme ile
karşıladığı sıra diğer aile bireylerine onların yanına ulaşmıştı.
“Güzel kızım benim, ağrın var mı?” ailenin manevi
annesi Meliha hanımın telaşlı yüzüne baktı Beren. İçinin biraz olsun rahat
hissetmesi için yüzünde daha geniş, sıcak bir gülümseme yaydı. Anıl, Ares ve
Beren’ in ayrılmasının ardından birlikte kahvaltı edebilmek adına, Arslan
çiftini malikâneye getirmişti.
“İyiyim Meliha teyze. Ufak bir burkulma, çokta
önemli bir şey yok” ona bir anne gibi yaklaşan bu kadından ötürü içi ısınan
Beren, sözlerini memnuniyetin bir parçası olarak dile getiriyordu.
“Çok şükür kızım. Hadi ayakta kalma daha fazla
salona geçelim” onun sözlerinin ardından aile bireyleri salona ilerlemeye
başlamıştı. Cenk’ in yerine Meliha Hanım geçmiş ve Ares ile birlikte Beren’ in
ufak adımlarla salona ilerlemesini sağlamıştı.
“Selin, Beren için buz torbası ayarlayabilir
misin?” Beren koltuğa oturduğu sıra gözleri Selin’ e dönmüştü Ares’ in. Genç
kız onun sözlerini başı ile onayladığı sıra bir de dili ile de onay vermişti.
“Hemen getiriyorum” dediğinde adımları salon
çıkışına ilerlemişti.
“Geçmiş olsun, küçük hanım. Bizi korkuttun” Mehmet
Beyin sesini duyan Beren, onun yüzüne bakmıştı. Koltukta oturduğu sıra ona
yukarıdan bakan bu adam sanki daha da bir heybet kazanmıştı. Diğer aile
bireyleri de Beren’ e geçmiş olsun dileklerini iletmeyi ihmal etmemişti.
“İlaçlar arabada kaldı, ben onu alayım” Ares’ in bu
sözlerinin ardından harekete geçtiği sıra Cenk onu durdurmuştu.
“Ben getiririm” salondan hızlı adımlarla
çıktığında, kısa bir aranın ardından elinde buz torbası ile içeri, Selin
girmişti. Diğerleri ise çoktan boş koltuklara kurulmuştu. Aradan geçen birkaç
dakikanın ardından Selin, elinde bir torba buz ile yineden salona girmişti.
Beren’ in bacağının altına bir yastık konulmuş ve bacağının daha yüksekte durmasını
sağladıklarına Selin yanlarına ulaştı.
“Böyle daha
iyi oldu mu?” soran Meliha hanımın başı ile onayladı, Beren.
“Seni rahatsız etmemesi için bir örtü getirdim. Buz
o kadar da rahatsız etmez” Selin, sözlerini yerine getirirken, Bere’ de
düşünceli arkadaşına içinden hak verdi. Getirdiği örtü sayesinde buzun
soğukluğunu o kadar hissedemiyor ve bu da ona rahatsızlık vermiyordu.
“Teşekkür ederim gerçekten böyle daha iyi oldu”
Selin yüzünde naif bir gülümseme ile karşılamış ve onun sözlerinden memnuniyet
duymuştu.
“Artık kahvaltıya geçelim” Mehmet beyin tok sesi
duyulduğunda, onu her biri onaylamıştı. Her bir şey ayaklandığında, Meliha Hanım,
Beren’ e yaklaşmıştı.
“Beren’ in kahvaltısını buraya getirelim. Ben ona
eşlik ederim”
“Gerek yok, ben burada onunla kalırım” Ares
sözlerinin ardından itiraz etmek için harekete geçen eşini Mehmet bey
durdurmuştu.
“Meliha, hadi hayatım. Çocuklar kahvaltıya geçti
bile. Onları bekletmeyelim” eşinin koluna giren Mehmet Bey, birlikte salonun
çıkışına doğru ilerlemeye başlamıştı. Ares ve Beren salonda tamamen yalnız
kaldığında, Ares, sevgilisinin yanındaki boşluğa oturmuştu.
“Bileğin ağrıyor mu?” onun sargılı bileğine bakan
gözleri daha sonra yüzüne döndüğünde, Beren onu başını iki yana salladı Beren.
“Buz rahatsız ediyor mu?” bu kez sorduğunda, onun
bu tavırları onun son derece hoşuna giderek karşıladı Beren.
“Ben iyiyim Ares, artık lütfen daha fazla
endişelenme” yüzünde sıcak bir gülümseme belirirken, onun iyi hissetmesini
istedi Beren. Bu kadar ilgili olması elbette ayaklarını yerden kesiyor olsa da,
daha fazla bu konuda düşünmesini istemiyordu.
“Hem benimle burada kahvaltı yapmak zorunda
değilsin. Eğer rahat edeme-“ onun sözlerini yine yüzündeki alaylı bir ifade ile
böldü Ares.
“Sorun değil. Ben daha önceleri kız arkadaşlarımla
çok kez yatak kahvaltısı yaptım” Ares onunla yine uğraşıyor ve tatlı bir
kızgınlığın içine çekiyordu. Ancak Beren onu bu kadar ciddi bir yüz ifadesi ile
yaptığı bu esprilerinin gerçek maksadını anlayamıyordu. Hâlbuki çoktan
anlamalıydı, Ares dünyasında tek ve eşsiz olduğunu…
Yüzünün ifadesi bir anda kırılan bir cam parçası
gibiydi. Bir hayal kırıklığı yaşıyordu ki, bedeninden bir tayfun geçiyor
gibiydi. Onu her defasında bu hale gelme sebebi; Ares bunu rahatça
söylemesiydi. Yatakta yapılan bir kahvaltının öncesinin ne olduğunu düşündü
Beren. Bambaşka bir hayal kırıklığı yaşadı o an.
Onun yüzüne bakıp, tepkilerini izleyen Ares,
gözlerinin dolduğuna şahit olmuştu. Hatta düşmek için birbiri ile sıraya
girmişlerdi. Onun canını yaktığını gördüğünde, ciddiyetle yaklaştı ona.
“Yapma güzelim, bunu ciddiye aldığını söyleme”
gerçekten her defasında nasıl olur da bu kadar gerçekçisine inanıyordu, hayret
etti Ares.
“Yine mi şaka yaptın?” kızgın bir ifade ile anında
ona baktı Beren. Kızmış hatta gerçek bir öfke bile duymuştu.
“Nasıl olur da her defasında bu kadar ciddiye
alabilirsin?” onun yüzünün iki avucunun arasına aldı Ares. Ona direnç
göstermeden yakınına gelen güzeş sevgilisinin ışıltı dolu gözlerine baktı.
“Sen de her defasında bu kadar ciddi olma o zaman”
kızgın ses tonu hala değişmemişken, yine de sevgilisinin kendi dudaklarına
öpücük bahşetmesine müsaade etti Beren.
“O kadar masumsun ki, bazen seni alıp, içimde
saklamak istiyorum” onun yüzünü yeniden serbest bıraktığında, yüzünde gördüğü
gülümsenin ardından rahat bir nefes aldı Ares. Kızgınlığının çabucak kaybolması
onu memnun etmişti.
Sevgilisinin sözlerinin ardından utançla gözleri
kaçırdı Beren. Hiçbir katkı bulunmadan sevilmek ve içine hiçbir katkı eklemeden
sevmek… Bunun için kaç gece şükür etmeliydi. Ne kadarı kâfi gelirdi ki?
Beril elinde tepsi le salona girdiğinde, ufak bir
boğaz temizleme hareketi ile geldiğini bildirip, çiftin dikkatini çekmişti.
Daha sonra çifte doğru yaklaştığında, elindeki kahvaltı tepsini Ares’ e
uzatmıştı.
“Cenk ilacı getirdi, bende tepsiye bıraktım. Afiyet
olsun” onları yeniden yalnız bırakmak adına hızlı adımlarla salondan
ayrıldığında, mutfağa ulaştı. Ares ellerinin arasında olan kahvaltı tepsini
dikkatlice aralarına koyup, ufak ufak kahvaltılarını etmeye başlamıştı çift.
Burada kahvaltı etmek onlar için biraz zor olsa da, şuan bunu pekte sorun
etmemişlerdi.
Ares kendinden çok daha fazla zorlanan sevgilisinin
haline bakıp, gülümsüyordu. Daha sonra ise ona yardım etmek istediği için
kızarmış ekmeğin üzerine sürdüğü çilek reçelinin ardından sevgilisine
uzatmıştı. Beren bunu gördüğünde, onunla göz göze geldi.
Birbirleri ile sessizce anlaşan çift, tatlı
gülümsemelerinin ardında, Beren sevgilisinin hazırladığı ekmeği almıştı. Bir süre
onun güzelliğine baktıktan sonra ekmeği yavaşça dudaklarına yaklaştırdı. Koca
bir ısırık kopardığında, gözlerini örtüp, ağzının içinde yayılan o muhteşem
tadın tadını çıkardı.
Tüm bu zaman boyunca ondan gözlerini ayırmamıştı
Ares. Yüzünde geniş bir gülümseme yer bulurken, öylece onun hareketlerini
izliyordu. Onun çilek sevdiğini biliyordu ama bunun bu boyutta olduğunu hiç
tahmin etmemişti. Öyle bir haldeydi ki, ağzındaki lokmasından dolayı, sağa sola
sallanmaya başlamıştı.
Beren niayet gözlerini açıp, sevgilisi ile göz göze
geldiğinde, neler olduğunu anlayamadan, ağzındaki lokmasına rağmen konuşmaya
başladı.
“Neden öyle bakıyorsun?” ağzı dolu dolu sorduğunda,
Ares’ in ifadesini takip ediyordu. Sanki o an ki halinin farkında değil
gibiydi. Küçük bir çocuk gibi kocaman, şişkin yanağına rağmen konuşuyordu.
“Öyle iştahlı yiyorsun ki, tok bir insan bile
karşında acıkmaya başlar” onun sözlerine ufak bir kahkahası da eşlik etmişti ve
Beren kulakların dolan bu melodinin keyfini çıkardı. Onun sözlerinin ardından
az biraz utanmış olsa da, elinde yarısının kaldığı çilek reçelli ekmeği,
sevgilisinin dudaklarına uzattı.
Onun bu kadar kıymet verdiği, çilek reçeli sürülmüş
ekmeğini paylaşan koca yürekli sevgilisine gururla bakmış ve ardından uzattığı
ekmekten bir parça da, o koparmıştı. Beren ise gözlerini ondan ayırmadan onu
izliyordu.
“Harika değil mi? Ağzına yayılan o muhteşem lezzeti
hissedebiliyor musun?” kendinin duyduğu hazzı sevgilisinin de hissetmesini
isteyen Beren, büyük bir heves ile soruyordu bunu.
“Benim için sıradan reçelli bir ekmek güzelim” onun
sözlerinin ardından gülümsemesi kayboldu.
“Ona şuanda resmen haksızlık ediyorsun” geriye
kalan son lokmayı da kendi ağzına atan Beren, sevgilisinin bu lezzeti nasıl
sıradan bulduğuna hayret etmiş ve onu kınamıştı.
“Bu arada
oda taşıma işini birkaç gün erteleyebilir miyiz? Bileğim birkaç gün içinde daha
iyi olacaktır” onun sözlerini dikkatle dinleyen sevgilisi, sözlerinin nedenini
anlayamamıştı.
“Ertelemenize gerek. Bunu kızlardan rica edersek
eminim memnuniyetle yapacaklardır” kardeşlerini iyi tanıyan ve onlarla yıllarını
geçirmiş olan Ares, sözlerinden gerçekten emin olarak söylüyordu. Gerçek bir
aileden hiçbir farkı olmayan bu gençler arasında bu tür şeylerin lafı bile
olmazdı.
“Onları zahmete sokmak istemiyorum. Zaten bacağım
yüzünden sürekli onlara zorluk çıkaracağım. Böyle şeyler ile onların gözünde
kötü bir izlenim edinmek istemiyorum” Beren’ in sözleri karşısında hoşnutsuz
kaldı Ares. Kurduğu cümlelerden dolayı ufak bir öfke bile ele almıştı onu.
“Zahmet vermek, zorluk çıkarmak ya da tüm bunlar
için kötü bir izlenim de ne demek Beren?” onun kırışan alnı ve sert bakan
gözlerinden bedeninde gezen öfkeyi görüyor gibiydi Beren. Yanlış kelimeler ile
amacının aslında o kadar da kötü olmadığını nasıl anlatabilirdi?
“Biz birkaç saat önce de seninle bunun hakkında
konuştuk Beren. Neden kendini sürekli değersiz görüyorsun? Neden kendini tam
olarak bu ailenin içinden sayamıyorsun?” aile kavramı belki dünya üzerinde en
çok Ares için önemli ve kıymetliydi.
O annesi ile mutlu mesut, küçücük bir aile iken
yaşadığı sıra, hayatı kâbusa dönmüştü. Şimdiki ailesini ise kendi elleri ile
yapmıştı Ares. Bunu kaybetmeye ya da bunun olma ihtimaline dahi tahammülü
yoktu. Bu yüzden ailesine bu kadar değer veren Ares sevgilisinin, ailesini
henüz benimseyememesini o an kaldıramamıştı.
Ares artık Beren demekti. Beren’ de artık Ares
demekti. Aile onları böyle görüyor ve benimsiyordu. Beren’ in bu aileden farklı
tutulduğu yoktu. Kesinlikle yabancı değildi. Beren’ in de böyle görmesini
istiyordu Ares.
Kucağında olan kahvaltı tepsisini orta sehpanın
üzerine bıraktığında, aklında dolaşan birçok söz ve bedenini ele geçiren öfkesi
ile sevgilisini incitmemek için ayaklanmıştı. Onun biraz sakinleşmeye ve şuan
neden böyle tepki verdiğini sevgilisine, sakinleştikten sonra söylemeliydi.
“Ares, ben-“ onun sözlerinin yarım kalması, Ares’
in salonun kapısına doğru ilerleyen adımlarının ardından salondan ayrılması
olmuştu. Beren sözleri Ares’ in kesinlikle kabul etmek istemediği şeylerdi.
Ailesi bu güne kadar Beren’ e, bu aileye sonradan biri gibi davranmamış, hatta
bazen fazlaca üzerine düşmüştü.
Beren’ in ise hala neden ailesini tam olarak
benimsemediğini, ya da aralarında ufak tefek isteklerin bile büyük sorunlara
neden olacağı düşüncesine sahip olduğunu anlayamıyordu. Öfkesi de bu yüzdendi.
Toplantı odasına girdiğinde, masasının önündeki
sandalyelerden birine oturmuştu. Sinirinin geçmesini ve biraz olsun sakinleşmeyi
bekliyordu. Odaya ulaştığı zamandan kısa bir süre sonra kapının tıklandığını
duyduğunda, döner sandalyesini kapıya çevirdi.
Kapıda kimin olduğunu tahmin etmek onun zor
değildi. Zira bu kullanana erkeklerden genel olarak odaya girerken kapıyı çalma
gereği duymuyorlardı. ‘Gel’ diye seslendi kapının ardındaki bedene. O an kapı
aralanmış ve Ares güzel sevgilisinin yüzü ile karşılaşmıştı. Ayaklanıp, ona
birkaç adım attığında, sevgilisinin de, savsak birkaç adımı ona doğru attığını
gördü.
“Neden ayağa kalkıp, onca merdivenleri inip, buraya
geliyorsun Beren. Doktor bileğini zorlamamanı söyledi sana” kızgın olsa da,
daha çok kaygılıydı. Güzel sevgilisinin, buraya ulaşmak için kim bilir ne kadar
canı yanmıştı.
“Ben saçma şeyler söyleyip, seni kızdırdığım için üzgünüm
olduğumu bilmeni istedim Ares. Bana öfkeli kalmanı istemiyorum” sözlerinin onu
ne kadar kızdırdığını fark ettiğinde bunu düzeltmek istedi o an. Onun bu konuda
ne kadar hassas olduğu konusunda, o an bir tecrübe kazanmıştı.
“Önce şu
odadan çıkalım” eğilip sevgilisini kucağına aldığında, adımları kapıya doğru
ilerlemişti. Bu odaya kızların girmesi yasaktı. Kucağında taşıdığı sevgilisi
ile ilerleyen Ares, sonunda oyun odasına ulaşmıştı. Onu koltuklardan birine
oturmasını sağladıktan sonra kendine hemen yanına oturmuştu.
Onun azarlanma bekleyen küçük bir kız çocuğu
tavırlarının ardından onu bu duruma getiren kendine kızıyordu. Onun üzerine bu
kadar gitmeye gerek olmadığını sakinleşmeye başladığı o sıralar daha iyi idrak
edebiliyordu.
“Beni yanlış anladın Ares. Benim amacım sad-“ onun
acele ile kurduğu sözlerinin ardından onun ellerini kavrayarak sözlerinin
yarıda kesilmesine sebep oldu.
“Sakin ol güzelim, şu haline bak nasıl titriyorsun.
Bu kadar etkilenmene gerek yok. Bu kadar üzerine geldiğim için bağışla beni
Beren. Aşağıya sadece biraz sakinleşmek için gittim” bir eli sevgilisinin
yanağında çıktığında, onun dudaklarını birleştirip, geriye kalan birazcık
öfkesinin de tamamen kaybolmasına sebep oldu.
“Biz seninle artık bir bütün olduk Beren. Ellerimi
tuttuğun andan itibaren artık seninle benim hiçbir ayrımı yok. Onlar çoktan
seni bu ailenin bir ferdi yaptı. Ama sen henüz onlar ile doğru dürüst yakınlık
bile kuramıyorsun” elleri ile sevgilisinin ellerini okşuyor ve sözlerinin ve
ellerinin etkisi altına alıyordu.
“Hiçbirimizin arasında kan bağı yok. Meliha teyze
beni doğuran kadın değil. Ben Mehmet amcanın soy adını taşıdığı öz oğlu değilim.
Aynı çatı altında yaşadığım bunca insanın hiçbiri benim öz kardeşim değil. Ama
biz aile olmayı biliyoruz Beren.
Birçok kan bağı olan aileden daha çok bağlıyız
birbirimize. Seninde kendini onlardan ayrı tutuyor olman beni gerçekten üzen
bir durum. Tepkim bu yüzdendi güzelim. Bırak, bana oldukları kadar sana da aile
olsunlar. Biz bu çatı altında yaşayan, birbirinden güç alan insanlarız. Bir
olup, hayata karşı olan mücadelemizde, birlikte üstesinden gelelim” sözlerini
sessizce ve dikkatle dinleyen sevgilisinin gözlerine baktı Ares.
“Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?”
“Evet, anlıyorum” onu başıyla da onayladı Beren.
“Pekâlâ, hadi o zaman gidelim” Ares bu sözünün
ardından ayaklandığında, sessizce sevgilisini de kucağına almıştı yeniden.
Düşmemek adına kollarını sevgilisinin boynuna dolayan Beren, onun düz bir
ifadeye sahip olan yüzüne baktı.
“Bana çok kızdın mı?” onun soru ile Ares’ de odadan
çıkıp, salona ilerliyordu. Onun katı yüzünden bir şey anlaşılmasa da, hala
kızgın olduğunu düşünüyordu. Nitekim haklı olduğuna, sevgilisi onun sorusunu
başı ile onay verdiğinde emin olmuştu.
“Eğer seni öpersem benimle barışır mısın?” salona
girmesine birkaç adım kala, sevgilisinin bu sözlerini ardından Ares’ in
adımları durmuştu. Gözleri ona döndüğünde, Beren orada şaşkınlık olduğunu bile
görmüştü.
Dünya kan ve vahşet sahneleri ile kirlenirken,
karşısındaki bu güzelliğin hangi gezenden olduğunu sorguladı Ares. Bu çocuksu
saflık, temiz olan bu kalbi bu yaşında kadar nasıl koruduğuna şaşırıyordu Ares.
“İstemiyor musun?” ondan bir yanıt alamayan Beren,
kendi kendine fikir üretmiş ve bu ihtimali de göz önünde bulundurmuştu. Ancak
Ares yürümeye devam etmiş ve onu salondaki eski yerine yeniden oturmasını
sağlamıştı. Sargılı bacağını yine yastığın üzerine bıraktığında, bir de buz
koymayı ihmal etmedi. Onun yanındaki boşluğa da kendi oturmuştu.
“Sana kızgınım çünkü bileğini düşünmeden peşimden
geldin. Ama senden daha çok kendime kızgınım” onun bu sözlerinin ardından ufak
bir gülümseme belirdi yüzünde.
“Bu dünya için fazla güzel olan seni düşünmeden
öfkeme yenilen kendime daha çok kızgınım” rahat bir nefes alan Beren,
aralarındaki sorunun daha fazla uzamadığı için fazlası ile memnun olmuştu. Her
daim Ares’ in yaptığını bu kez o yapmış ve sevgilisinin yüzünü iki avucu
arasında alıp, kendine çekmişti. Sulu iki öpücüğü yanağına bıraktığında, bir
dudaklarına sıkı bir öpücük bırakmıştı.
“Barıştık mı?” Ares onun yaptıklarına karşılık olarak
ufak kahkahalar savursa da, kalbi huzura uzanıyor ve onu parmaklarının arasında
misafir ediyordu.
“Barıştık” bu kez ufak bir öpücük ile sevgilisinin
gönlünü şen eden Ares olmuştu.
“Hadi, şimdi kahvaltına devam etmelisin” sehpa
üzerine bıraktığı kahvaltı tepsini yeniden kucağına aldığında, sevgilisinin
afiyetle yemesini bekliyordu. Beren ise onun sözlerinin ardından onu onaylayıp,
yarım kalan kahvaltısına geri dönmüştü.
Kahvaltısına devam eden sevgilisini öylece izledi
Ares. Onun gerçekten şuan bir parçası olduğu bu hayattan memnun olup,
olmadığını sorguluyordu. Yüzünde geniş bir gülümseme varken, bunu tamamen
gerçeği mi yansıtıp, yansıtmadığını anlamaya çalışıyordu.
Hayatı bu kadar karanlığa teslim olmuşken, onu tüm
bunların içinde mutlu edebiliyor muydu? Beren tükenmeden, yorulmadan ilişkileri
yürüyebilir miydi? Onu bırakmak ya da kaybetmek istemiyordu Ares. Bedenindeki
her hücre aynısı söylemeye devam ederken, onu kaybetmeyi aklının ucundan bile
geçirmek istemiyordu.
Ancak yine
de bencilce davranıp bu isteğe tutunurken, onuda karanlığa çekmekten endişe
ediyordu.
“Ares iyi misin?” sevgilisine birkaç kes seslenmiş
olan Beren, henüz yanıt alamadığından endişelenmişti. Yüzüne bakan gözleri
endişeliyken, daha sonra nihayet onun dikkatini çekmeye başarmıştı.
“İyiyim, dalmışım sadece” Ares’ in en son bu
tavırlarına sinema salonundayken, şahit olmuştu Beren. Niye böle bir gün
yaşamalarının endişesi sardı. Korku dolu gözlerle sevgilisinin yüzüne baktı.
Neyse ki, Ares bunu okuyabilmiş ve onun için dudaklarını aralamıştı. Kuşku
insanı yavaş yavaş çürüten, gerçek olmadığı halde bile gerçeğin en karanlık
yüzüne ışık tutan güçlü bir histir. Bu da Beren’ in o an nefesine yapışmıştı.
“Endişeme, gerçek sadece dalmışım” yüzünde
büyüttüğü gülümsemesi ile birlikte sevgilisini rahatlamak istedi. Bunu ona
yaşatan yine kendisiydi. Yaptığı şey yüzünden de, belki birçok sefer onun bu
tavırlarına maruz kalırken, bunun tamamen kendinden kaynaklandığının
farkındaydı.
Beren onu başı ile onayladığı sıra sözüne güvenmek
isterken, kahvaltısında devam etmişti. Daha sonra salon kapısında, Anıl’ı gördü
çift.
“Ares, kahvaltı bitti. İstediğin zaman çıkabiliriz”
salon kapısının eşiğinde, söyleyen Anıl’
a döndü Ares.
“Pekâlâ, çıkalım o halde” onun onayından sonra
diğerlerine haber vermek adına yeniden mutfağa döndü Anıl.
“Kahvaltıdan sonra ilacını içmeyi unutma” oturduğu
yerden ayaklanırken, bir yandan da sevgilisinin halini bakıyordu. Hala aynı
endişenin bedenin de gezip, gezmediğini anlamaya çalışıyordu.
“Tamam, unutmam. Kendine dikkat et” başını kaldırıp
ona baktığında, gözlerine baktı Ares onun. Endişesi bir ateş gibi gözüne
çarpmasa da, yine de tam anlamı ile kaybolmamış olması memnun etmedi onu.
“Ederim. Almamı istediğin her ne olursa olsun, beni
aramayı ihmal etme” yanına birkaç adım daha yaklaştığında, onun alnına ufak bir
öpücük bıraktı. Sevgilisinin öpücüğünün esiri gibi gözleri örttü Beren.
“Tamam” yüzünde naif bir gülümseme ile ona
baktığında, gözlerinin ışıltısı yerinde oluşundan keyiflendi Ares. Endişesinin
biraz daha kayboluyor oluşu içini rahatlattı. Salonun çıkışın doğru ilerleyen
adımları daha sonra aklında gelen bir şeyden ötürü yarıda kesildi ve yineden
sevgilisinin gözlerine döndü.
“Bu arada ayağa mecbur olmadıkça kalkma. Bugün
yeterince zorladın” işaret parmağını ona doğrulttuğunda sözlerinde bir tehdit
olduğunu düşünüp, söylediğini dikkate almasını istiyordu.
“Endişe etme Ares, dikkatli olacağım” onun sevgisi tarafından kuşatılıyordu Beren. Sözleri onun bedenin dört tarafına yayılıyor,
kutsal bir sevginin dairesi içine alıyordu.
Erkekler malikâneden ayrılıp, şirkete doğru yola
koyulmuşlardı. Kızlarda evden çıkmadan önce tüm hazırlıklılığını tamamlamıştı.
Sonunda ise artık çıkmak için hazır haldelerdi.
“Biz çıkıyoruz Beren, eğer istersen birimiz burada
seninle kalabiliriz” Selin montunu giydiği sıra salona ilerlemiş ve Beren’ in
yanına ulaşmıştı.
“Buna gerek yok. İyiyim ben, merak etme”
“Siz endişelenmeyin kızım. Ben buradayım zaten”
onun sırtına eline koyan Meliha hanım, kızını bu konuda rahatlatmayı umdu.
“Pekâlâ, eğer istediğin herhangi bir şey olursa
bizi aramaktan sakın çekinme” gerçek bir ailenin sıcaklığı ile ısındı Beren.
Ares’e o a daha çok hak verdi. Onlar gerçek bir aileyken, Beren’ de elbette ki
buna dâhildi. Bunu o an daha çok hissetti Beren.
Yüzünde
eşsiz bir gülümseme ile onu onayladığında, Selin ile birlikte diğer kızlarda
evden ayrılmış ve restorana doğru yola koyulmuştu. Beren Meliha Hanım ile
birlikte kalmıştı. Daha önce içinde çoğu kez bulunduğu salonu şuan daha detaylı
incelemeye koyuldu.
Ahhhh bebeklerim ❤️❤️❤️
YanıtlaSil😍💘
YanıtlaSil