Artık erkelerde eve ulaştıklarında gökyüzü de
tamamen karanlığa esir olmuştu. Erkeklere kapıyı açıp onları karşılayan Beren
olmuştu. Hoş bir gülümseme ile onları içeri buyur ettikten sonra diğerleri
salona ilerlerken, Ares ve Beren çifti orada kalmıştı.
Kolları ile sardığı bedenin ellerini sırtında
hissettiğinde, yüzünde bie gülümseme belirdi Ares’ in. Karşısında durması, ona
gülümsemesi ve kollarının arasına alması dahi kıymetli bir ayrıcalıktı sanki.
“Günün nasıl geçti?” onun kokusu burnuna dolduğu
sıra kendi yorgunluğu uçup, kaybolmuşken kolları arasında olan bedenin nasıl
olduğunu merak ediyordu.
“Fena sayılmaz. Senin günün nasıl geçti?” Ares onun
sorusundan çok, söylediği ‘fena sayılmaz’ sözüne odaklanmıştı. Alnı kırışmış ve
onunla yüz yüze gelmek için kollarını gevşetmişti.
“Neden fena sayılmaz,
bir şey mi oldu?”
“Hayır, sadece bugün restoran fazla kalabalıktı.
Biraz yorucuydu o kadar” onun bu sözlerinin aldından kırışan alnını serbest
bırakan Ares, rahat bir nefes bıraktı dışarı. O an gönderilen kutularla iligili
bir şey olabileceği dahi gelmişti aklında.
“Ama şuan çok daha iyi hissediyorum” yeniden ona
sarıldığında, ona karşılık vermekte gecikmedi Ares. Oda hayli yorucu bir
geçirmiş olması ile birlikte, kollarının arasında olan Beren ile daha iyi
hissediyordu.
Yabancı gelen bu duyguları hiç garipsemeden kabul
ediyordu Ares. Bedeninde kol gezen bu heyecanın sebebi yine kollarının
arasından olan bedendendi. Bir insanın başka bir insana bu kadar iyi
gelebileceğini yıllarca düşünse de, bulamayacak büyüklükteydi. Kolları
birbirlerinden yavaşça ayrıldığında, birbirlerinin yüzündeki gülümsemeye şahit
oldular.
“Diğerlerini daha fazla bekletmeyelim” birbirlikte
adım atmaya başladıklarında, Beren, kendi adımlara eşlik eden adımları
izlemişti. Çiftin salona ulaşmasının ardından aile bireyleri, teker teker masa
yerini almış ve akşam yemeği nihayet başlamıştı.
Hoş bir sohbet ile yemeğe eşlik eden aile
bireylerinin yanı sıra o an, Ares telefonuna gelen bir bildirim sesi duydu.
Ancak şuan yemeği bölmemek için sessizce yemeğine devam etmeyi seçti.
Afiyetle yenen yemeğin ardından masadan kalkan
erkeklerden sonra kızlarda, birbirleri ile uğraşa uğraşa masayı topluyordu.
Ares’ in aklında takılı kalan bildirim sesi ile daha sonra telefonunu ceketinin
iç cebinden çıkarıp, mesajı okumaya başladı.
‘Efendim,
Fırat Uçar tahliye olmuş’
Ares o an içinden; tam da zamanı diye geçirmişti. Ares bu adamı uzun zamandır
bekliyordu. Bu adamı kendi elleri ile öldürmeye birçok kez hayal etmişti.
‘Her
neredeyse onu bulup, depoya götürün’ yazdıklarını
gönderdikten sonra bu gecenin nasıl geçeceğini ve yarın neler olacağını
düşündü. İçi bir konudan hiç rahat değildi. Beren onunla birlikte yeni, temiz
bir hayat kurmaktan bahsederken, bu gece yapacağı şey vicdanını rahatsız
ediyordu.
Onunla arasında yaşanan
şeyleri hiçe sayıyor ve ona ihanet ettiğini düşünüyordu. Ama o an başka
seçeneği yoktu. Adam eline geçmişken, onu bir an evvel yok etmeliydi. Uzun
zamana daha öylece telefonun bakan Ares’ i, Egemen fark etmişti. Canını sıkan
bir haber olduğunu ve onun tavırlarında ki gerginliği onun yüzüne bakarken,
anlayabiliyordu. Ona neyi olduğunu sormak üzereyken salona giren kızların
ardından, sormaktan vazgeçmek durumunda kaldı.
“Bir türlü şu maç
muhabbetinden kurtulamıyoruz ya” koyu sohbete dalmış olan erkeklere karşı sitem
eden Beril’ in gözleri sevgilisinin gözlerindeydi. Daha sonra kızlar teker teker
sevgilileri onlara yer açtıktan sonra gidip, oraya oturdu.
“Bir ona karışmadığınız
kaldı zaten” Anıl, Beril’ e bakıp söylediğinde, başını sevgilisine çevirmesinin
ardından öfkeli gözleri karşılaştı. O an saniyesinde pişman oldu. Zirass
sevgilisinin gazabına uğramak gibi bir niyeti yoktu.
Beren salona girdiğinde
diğerlerinin yaptığı gibi sevgilisinin yanına oturdu. Daha sonra ise arkasına
yaslandığında, onunla ne kadar yakın olduğuna baktı. Bu bile onun için mutlu
olma sebebiydi.
“Benimle film izlemek
ister misin?” kulaığının hizasından gelen ses ile ufak bir irkilme yaşadı
Beren. Ares’in ona bu kadar yakın olması ve boyununa çarpan nefesi kesinlikle
beklenmedikti. Diğerleri yeni kendi aralarında bir sohbete dalmışken, çift ayrı
bir dünyadaydı sanki.
Gözlerini onun yüzüne
çevirdiğinde, gerçek bir soru olup, olmadığını tarttı. Doğrudan gözlerine bakan
gözler ona gerçek diyordu.
“Elbette, çok isterim”
şuan içinde bulunduğu durumdan kendi sıyırmaya çalışarak yanıtladı onu. Anın kusursuzluğu bile boğazının kurumasına yetmişti. Onun hevesle parlayan
gözlerine bakarken, içini kaplayan huzursuzluğa sessizce boyun eğdi.
“Pekâlâ” memnun bir
ifade ile ayaklandığında, bu kez gözleri onlara dönen kardeşlerine baktı.
“Cenk, bizim için bir
film ayarlar mısın? Ben o aletten pek anlamıyorum”
“Tabii, hemen”
ayaklanıp, adımları kapıya doğru ilerlemişti. Ares kardeşlerine odadan
ayrılmadan hemen önce onlara katılmak isteyen olup olmadığını sorduğunda,
kardeşler bunu aynı anda reddetmişti. Çifti yalnız bırakmak ve biraz vakit
geçirmeleri onlara müsaade eden kardeşler, bu durumdan fazlası ile memnundu.
Beren elini tutarak
ilerleyen sevgilisinin bu tür bir davranışı ile karşılaşacağına hala şaşkındı.
Kendinden izin almadan koca bir gülümseme yüzünde yer edindiğinde, onu
dizginlemek için bir hayli çaba harcıyordu.
Birlikte sinema
salonuna vardıklarında, Cenk’ in adımları, büyük ekran televizyonun yanını
buldu.
“Hangi tür film izlemek
istiyorsunuz? Tutkulu, romantik bir film nasıl?” gözleri çifte dönen Cenk,
onların karşı koltuklarda kendilerine yer edindiklerini gördü. Sorusunun
ardından Ares’ in kırışan alnı ile yanlış sulara doğru ilerlediğini fark etti.
“Peki, ya korku filmi?”
Ares’ in daha da katılaşan ifadesi ile neredeyse odayı terk etmek üzereydi.
Yüzü renkten renge giren Cenk’ in haline kahkaha atmamak için dilini ısırıyordu
Beren. Onu daha fazla zorda kalmaması için olaya el atmak istedi.
“Komedi filmleri var
mı?” diye sorduğunda, gözleri onun yüzünün parladığına şahit oldu.
“Tabii var, olma mı
hiç” rahatlayan bedeni ile elinden geldiğinde, diğer aile bireylerinin
izlemekten keyif aldığı bir komedi filmi açmış ve daha sonra çifti odada yalnız
bırakmıştı.
-
Film ilermiş ve Beren odaklanıp, filmi keyifle izlerken, Ares’ in o an
aklı, gece gerçekleşecek olan tahsilattaydı. Beren Ares’ in filmi izlemediğini
çok sonra fark etmişti. Belki film izlemekten çok daha fazla konuşmaya
ihtiyaçları vardı, diye düşündü.
Oturduğu koltuktan kalıp televizyona ilerlediğinde dahi onu fark etmeyen
Ares, onu ancak televizyonun ekranı kararıp, oda da ışık daha da azaldığında
fark etmişti. Ares’ in yanında yeniden gidip oturdu.
“Filmi beğenmedin mi? İstersen başk-“ onun başladığı sözü kendi sözleri
ile böldü Beren.
“Hayır, ondan değil. Bir durgunsun, şirkette bir şey mi oldu?” endişeli
gözleri ile onun yüzüne baktığında, belli etmemek için uğraşsa da bundan
başarısız olduğunu gördü Ares. Söyleyemeyecek olması onun içini biraz daha
sızlatıyordu.
“Affedersin, dalmışım. Sadece iş ile ilgili düşünüyordum” onun ne kadar büyük bir iş yaptığı ve bir şirketi yönettiğini biliyordu Beren, iş kelimesini direkt olarak böyle algılamıştı.
“Sorun değil. Sadece durum sanki canını sııyor
gibi” yumuşak bir tonda, gözlerine bakarak söylediğinde, Ares o an kendini daha
da kötü hissediyordu.
“Evet, öyle sayılır” gözlerini onun yüzünden
ayırıp, oturduğu koltukta öne gelerek, parmaklarını birbirine kenetledi.
“Sorun her ne ise, senin üstesinden geleceğine
eminim” Beren onun yandan görüşüne baktı. Ona destek olup, içini saran
sıkıntıdan kurtarmak istiyordu. Ancak sıkıntısının gerçek sebebi bile, yine de
ona bu kadar rahat yaklaşabilir miydi?
“Umarım dediğin gibi olur” diye karşılık verdi
Ares. Ama aklından çok daha şey geçti.
Umarım bu geceden sonra da gözlerime böyle bakabilirsin. Onun yanında
olmaktan şuan fazası ile rahatsızdı. Sebebi ise bu gece depoda yeni bir
tahsilat yapacağı içindi. Ares onunla yeninden göz göze geldi.
“O kadar güzelsin ki, sen ancak bana gönderen ilahi
bir güç olmalı. Belki de tüm o yaşadıklarımdan sonra seninle
ödüllendiriliyorum” eli yanağına çıktı. Usul usul, sevdi Ares elinin altındaki
yumuşak deriyi.
“Peki, sen ne yaptın da, benim gibi bir adamla
cezalandırılıyorsun?” sözleri kabul olmuş bir dua gibi dinledi Beren. Belki
Ares’ in ona olan davranışları, normal bir çift için pek bir şey sayılmazdı.
Ancak bunlar bile göğün en mutlu insanı ediyordu.
Ares’ in dokunduğu teninin nasıl yandığını derin
derin hissediyordu. Parlak gözleri ile bir yıldız gibi ışık saçıyordu odaya.
Kadınlar sevildiklerini anladıklarında, daha da güzelleşirmiş. Birbirlerinin
doğrudan gözlerine bakan çift, öylece duruyordu. Zaman sanki o an akmıyor
gibiydi.
“Benim gözüm ile kendini görseydin, belki o zaman
asıl kimin ödüllendirildiğini bir kez düşünürdün” Beren’ in sözlerinin ardından
gözlerini oradan ayırmadığı, Beren’ in alt dudağında olan yara izine
başparmağını sürükledi. Yaranın üzerinde gezirdi parmağını. Bunu ona anlatası
gerektiğini düşündü Beren.
“Henüz altı, yedi yaşlarındaydım o zamanlar.
Mahallemize yeni birileri taşınmıştı. Bir anne – oğul, kadın kocasını yıllar
önce kaybetmişti ve oğlu da rahatsızdı. Tam olarak nesi olduğunu hatırlamıyorum
ama on dokuz yaşında genç bir delikanlıyken aklı, beş yaşında bir çocuk gibi
çalışıyordu. Problemi tamamen zihinseldi.
Aradan aylar geçmişti. Kimse onunla korktuğu için
oyun oynamazken, biz sokakta saatlerce birlikte oynardık. Sinirlendiği zaman
saldırganlaşıyordu ama ben bu yanını hiç görmemiştim. Biz iyi anlaşıyorduk.
Bir gün yine sokakta saatlerce oyun oynamıştık.
Annem akşam oldğu için eve gelmemi söylediğinde, o oynamaya devam etmek istedi.
Onu ikna etmek istesem de, o çoktan kızmıştı. Beni kolumdan tutup, zorla kendi
evlerine götürdü. Annesi evde değildi ve ben bunu çok sonra fark ettim.
Odasına girdiğinde, ben çoktan ağlamaya
başlamıştım. Dolabına sakladı beni ve o da dolabın kapağının önüne oturdu.
Ağzında sürekli ‘Gitme, oynayalım’
bana işkence etmek ister gibiydi. Korkmuştum. Aradan ne kadar zaman geçti
bilmiyorum ama artık korkudan titrer hale gelmiştim.
Herkes bizim dışarı olabileceğimiz geldiğinden,
kimse bizi evde aramıyordu. Artık burada öleceğim diye düşünmeye başladım.
Saatler sonra annesi geldi ve onu dolabın önünde gördüğünde anlamıştı sanırım.
Zorla onu kaldırıp beni oradan çıkardı.
Annesinin elinden kurtulup bana atıldığında, tüm
gücüm ile evden çıkmak için koştum. Çıkış kapısında yaklaştığımda, yerdeki çula
ayağım takılmış ve yere düşmüştüm. Ama o sıra annemin bana doğum günüde aldığı,
yıldız şeklinde olan uçları sivri kolyem, alt dudağıma saplanmıştı.
Annem beni kapıda, kanlar içinde gördüğünde,
baygınlık geçirmişti. Apar topar hastaneye gittik. Doktorun dudağımdan çıkardığı
kolyemi ise annem o an çöpe atmıştı. Canım her ne kadar yanmış olsa da, psikolojim daha beter haldeydi.
Kendimi uzun zaman toparlayamamıştım. Olanlardan
sonra annesi kendini mahcup hissettiğinden, mahallemizden taşınmıştı. Boş olan
evlerinin önünden bile geçebilmem, çok uzun zamanımı aldı” gözleri dolu dolu,
anlattı Beren.
“Sanırım ilk kez bunu birine anlatıyorum” bu
olanlar Beren için korkunç bir anıydı. Dudağında ki yaranın var oluş nedenini
düşünmek bile canını yakıyordu. Ancak gözlerine bakıp, yarasına dokunan Ares ona,
anlatabilmesi için güç veriyordu.
Onun haline bakan Ares’ in o an içi yandı. Bedenini
saran korkuyu hissedebiliyordu. Zira anlatan Beren’ in bedeni kollarının
arasında, titriyordu. Ne kadar derinden yıprandığını ve neler hissedebileceğini
düşündüğünde, altında yaşında küçük bir çocuk için büyük bir sarsıntı diye
geçti akından.
Onun bedenini ele geçiren bu durumdan onu çıkarmak
ve yarasına şifa vermek için başını daha da yaklaştırdı. Yarasının üzerine ufak
bir öpücük bahşettiğinde, kendi de tam olarak bunu nasıl yaptığını,
anlayamıyordu.
Dudaklarına temas eden sevgilisinin, dudakları ile
yüksek bir dağın tepesinde gibiydi. Midesinde bir hareketlilik ve ciğerlerine
dolan hava başını döndürüyordu. Sanki dünya o an ayaklarının altındaydı.
Herhangi bir hareketlilik gösteremedi Beren. Öyle hızlı ve çabuk olmuştu ki; göz
açıp kapayıncaya kadar bitmişti.
“Keşke yaşadığın tüm o kötü anılarını, aklından
defebilsem. Keşke acılarını yok edip, sana daha iyi bir hayat bahşedebilsem,
bunun mümkün olmasını ne çok isterdim, güzelim” güzelim diye tekrar etti Beren içinden. Bu sözü daha önce
telefondayken, duymuştu. Ancak Ares şuan gözlerinin içine bakarak söylüyordu.
Alınları birleşti çiftin, daha sonra gözlerini örttüler.
“Beni hayatına kabul etmeseydin, şimdi halim kim
bilir nasıl olurdu? Beni kabul ettiğin için sana minnettarım Ares” bu minnet
sevgidendi. Sevgisine karşılık bulan her insan bu hissi yaşamalıydı.
“Asıl ben minnettarım güzelim. Bana sevgini
gösterdiğin için” birbirlerinin kolları arasına giren çift, iliklerine kadar
iyileşiyordu sanki.
Saatler
ilerlemiş ve artık gece yarısını bulmuştu. Tüm bireyler odalarına çekilip,
kendini uykunun kollarına atmak için hazırlanıyordu. Beren Ares ile yaşadığı o
mucizevi anlardan sonra odasına çekilirken, ayakları yere basmadan ilerliyordu.
Yatağına
geçtiğinde, olaylar tekrar tekrar canlanıyordu. Ona anlattığı şeylerden sonra
böyle bir şeyle karşılaşacağını bilse daha erken anlatmak istediği dahi
geçmişti aklından. Uykuya dalmak için gözlerini örttüğünde, o an aklına gelen
şey ile hızla açtı gözlerini.
O söz
verdiği gibi yarası ile ilgili her şeyi anlatmıştı. Ancak Ares elindeki yaradan
söz etmemişti. Yarın ilk iş olarak bunu sormak istedi o an. Yeniden kapanan
gözleri, kısa bir süre sonra yeniden araladı. Uyuyamıyordu çünkü merak ediyor
ve hemen öğrenmek istiyordu.
Ancak Ares o an ne yazık ki evde değildi. Aile
bireyleri uyumak için odalarına çekildiğinde, kimseye haber vermeden depoya
doğru yola koyulmuştu. Diğerlerine haber vermemek istemesinin nedeni engel
olmak istemelerindendi. ‘Beren hayatına
girdiği için temiz bir hayat nasıl bu şekilde mümkün olabilir’ demeleri
rahatsız ediyordu.
Diğerlerinin uyumuş olduğunu düşündüğü bir zaman
evden ayrılıp, arabasına bindi. Üzerinde beyaz bir gömlek ve siyah takım
elbisesi ile bir Azrail olup, görevini yerine getirmek için depoya doğru yola
çıktı.
Şuan ki ruh hali, kendi ile bir savaş içindeydi.
Şuan yatağında yatıp, yarın yapacağı iş ile ilgileri olan şeyleri
planlamalıydı. Bu Beren’ e ihanet ediyormuş hissi de, hiç var olmazdı. Ancak bu
tahsilatı Ares, yapmak zorundaydı.
Bu adı geçen Fırat Uçar; son derece iğrenç bir
insandı zira. Altı – dokuz yaşlarında sayıları yirmiye yakın erkek çocuğuna
cinsel istismarda bulunmuş ve ardından canice katletmişti. Suçunu gizlemede o
kadar başarı olan bu adam kurbanlarının cesetlerini son derece ustalıkla imha
etmişti.
Yalnızca son iki kurbanında dikkat çekmiş olan bu
adam; daha sonra mahkemece tutuklanıp ceza evine gönderilmişti. Ancak ne var ki;
aradan geçen dört ayın ardından delil yetersizliğinden serbest bırakılmıştı.
Ares bu adamı bir an evvel yok etmeliydi. Depoya
gitme amacı yalnızca görevini yerine getirmeliydi. İçinde hissettiği vicdan
azabını mecbur olarak şuan için üstünü örtmesi gerekiyordu. Depoya vardığında
herhangi bir yere bıraktığı arabasından indiği sıra telefonunu orada
bırakmıştı.
Ares adımları, bu dünyadan başka bir pisliği daha
temizlemek için ilerliyordu. Ares’ in dünya üzerinde en asli görevi buydu.
_
Tüm bu zaman içinde Beren bir türlü uyuyamamıştı.
Onun elindeki yarayı neden tazelediğini fazlası ile öğrenmek istiyordu. Bedeninde
birçok yara taşıyan bir adam, artık huzur dolu bir ailenin içerisindeyken,
neden kendi elleri ile kendini kanatırdı?
Komodinin üzerindeki telefonuna uzandığında, saat
bir hayli geç olmuştu. Uyumuştur diye geçti aklından. Sonra belki de
uyumamıştır diye dakikalarca kendi ile konuşup durdu. Ancak en niheyetinde,
yatağından kalkıp, odasından ayrıldı.
Onun odasının önüne ulaştığında, yanlış bir şey
yaptığını düşünüyordu. Kızabilir, tersleyebilir, ya da ne kötü bu saatte
odasına girdiği için onu yanlış anlayabilirdi. Gitmek için kendi odasına doğru
harekete geçti ancak yine de, Ares’ in odasının kapısı önünde kaldı. Merak
kediyi bile öldürürmüş…
Kafası
bununla meşgulken, tüm gece uyuyamazdı. Bir an evvel öğrenmeli ve
rahatlamalıydı. Hem kabahatli olan Ares’ di. Neden o an anlatmamıştı ki, bunca
merakın içinde neden bırakmıştı onu. Kapıyı aralayıp, içeri girdiğinde, gözleri
boş yatağı gördü.
O an uyumamış olmasına sevinse de, banyoda olabileceği
için içeride biraz daha ilerleyip, banyo kapısına doğru ilerledi. Ancak
aralıklı kapı, ışığın kapalı olduğunu gösterdiğinde, orada da, olmadığını fark
etti.
Odadan çıkıp, merdivenlerin ardından aşağı kata
ulaştı. Mutfakta yoktu, kütüphanede yoktu, sinema salonunda yoktu. Ön bahçeye
bile baktı ama orada da yoktu. Daha önce girmediği bir yer olan oyun odası
olarak adlandırılan odaya girdiğinde, orada da aradığı bedeni bulamadı.
Ancak odada aşağı kata inen gizli bir merdivenin
varlığını, odada Ares’ in aramak için göz gezdirdiğinde fark etmşti. Adımları
oraya ilerlediğinde, biraz temkinliydi. Ne ile karşılaşılacaktı aşağı da, neden
böyle gizli bir merdiven ile aşağıya iniyorlardı? Oradan ne olabilirdi ki?
Kendini bir korku filminin baş karakteri gibi
hissetti. Oraya kolayca ulaşamasınlar diye böyle gizli bir merdiven varken,
pekte hayırlı şeyler ile karşılaşmayacağını düşünerek, ürkek adımlarla, bodrum
katına ulaştı.
Uzun bir koridora ulaşmıştı Beren. Karşısında ise
üç ayrı kapı vardı. İlkine ilerleyip, açtığında, sanki bir yaratık ile
karşılaşabilmişçesine bir korku kapladı içini. Ancak kapıyı araladığında hiç
aklına gelmeyen bir manzara vardı. Spor aletleri ile dolu bir odaydı sadece ama
Ares, burada da yoktu. Kendi kendine gülüp, hayıflanmadan edemedi. Neler
neler, düşünmüştü?
Daha sonra diğer kapıya ilerledi. Kulpu indirip,
içeri doğru ilerlediğinde, diğer odada rahatlamış olmasının yanında, o korku
şuan yeniden sardı bedenini. Ares’ in burada olmaması ile birlike, buranın bir
toplantı odası olduğunu anlamak zor gelmedi ona.
Büyük bir masa ve üzerinde birçok kâğıt vardı. Odada
gezinen gözlerine korku inmişti. Fazla kasvetli bir odaydı. Odanın köşesinde
kalan başka küçük oda vardı ki, Beren onun tuvalet olduğunu düşünerek,
ilerledi. Kapıyı araladığında, saniyesinde pişman olmuştu.
Arkadaşı Derya’ nın anlattığı o aile ile Ares’ in
ailesi birbirinden çok farklıydı sanki. İçlerine karışıp, onlarla samimi
olduğunda bu düşüncesini daha çok benimsemişti. Ancak şuan aslında kim olduklarını
kavrıyor gibiydi.
Oncalarca, büyüklü, küçüklü silahlarla doluydu oda.
Bunları adam öldürmek için kullanıyorlar diye geçti o an aklından. Adımları
geri geri gitti. Bir an evvel çıkmak istedi, bu odadan. Fakat hamle yaptığı
sıra farklı bir sarsıntı daha bekliyordu.
Göremediği, giriş kapısının hemen yanındaki
duvarda, baştan başa uzun bir pano vardı. O an nefesini tuttu. Birçok resimler,
tarihler, onlarca tutturulmuş, not kâğıtları… Adımları yaklaşıp resimlere
baktığında, farklı faklı insanların, yüzlerinin üzerinde kırmızı bir kalem ile
çizilmiş olduğunu gördü. Hemen yanlarında ise adamların kan kaplı, ölmüş
bedenleri…
Gezinen
gözleri heybetli bir dolap ile karşılaştığında, sıra ile dizilmiş, onlarca mavi
dosya vardı. Bunu ciddyetle yerine getirip, bu işe ne kadar kafa yorduklarını
yeni yeni fark ediyordu Beren. Midesini kasıp, kavuran ağrı ile nasıl başa
çıkacaktı.
Koşar adımları ile bulunduğu katı terk etti Beren.
Gözlerinden süzülen yaşların ne yazık ki, haddi hesabı yoktu. Titreyen bedeni
ile mutfağa ulaştı. Belki bir bardak su kuruyan boğazına iyi gelebilirdi.
Ulaştığı mutfağın ardından kendine bir bardak su doldurup, pencereden dışarıyı
izledi.
Karanlığın en koyu saati ele geçirmişti artık
gökyüzünü. Neyse ki bahçe aydınlatması, o karanlığın korkunç görüntüsünü dahi
muhteşem bir manzaraya dönüştürmüştü. Ancak Beren suyunu içtiğini vakit fark
ettiği şey ile suyu boğazından aşağıya zar zor gönderebilmişti.
Ares’ in arabası park yerinde yoktu. Diğer arabalar
tam olarak görünürken, onun arabasını göremedi Beren. Hızla koşup, dış kapıdan
dışarı ulaştı. Ancak gerçekten olmadığını gördü. Bir şimşek çaktı sanki başının
üzerinde. Daha sonra ise o çakan şimşeğin gürültüsü şiddetlice duyuldu.
Tüm evde dakikalarca aradığı beden zaten evde
değildi. Peki, ya gecenin bu saatinde nereye gitmiş olabilirdi? Beynin içinden
gelen bir ses ona nefes aldırmak istemez gibiydi. Sence de fazla açık değil mi, onun depoya gittiği?
Dili inkâr etmek istese de, kime karşı bir inkârdı
bu? Biliyordu Beren, gerçekten de oraya gitmişti. Tüm bunların başka ne gibi
bir açıklaması olabilirdi zira. El mahkûm hali ile kapıyı kapatıp, yukarı kata
ulaştı. Elinde tuttuğu telefonunun mesaj kısmı açtı, Ares’ in odasına girdiği
vakit.
‘Tüm evde
seni aradım, arabanda burada değil. Bir yere mi gittin?” gönderdiği mesajın yanıtı da aslında beklemiyordu. Emindi, Ares depoya
gitmişti. Konuştukları hiçbir şeyi umursamadan yine kendi karanlığını seçmişti.
Yorgun bedenini onun yatağına attığında, gözyaşları
onun yastığını ıslatıyordu. Başını onun kokusu ile dolup, taşan yastığına gömdü
Beren. Hıçkırıklarına siper olan, yine onun için ağladığı sevgilisinin yastığı
olmuştu. Daha sonra ise yavaş yavaş uyku ele geçirdi onu.
_
Ares girdiği depodan çok uzun bir zaman çıkmıştı.
İçeride adama yaşattığı şeylerden dolayı, hayli yorulmuştu. Beyaz gömleğine
sıçrayan kan lekelerinin farkında olmadan çıkardığı, takım elbisesinin ceketini
yeniden giydi. Arabasına yöneldiği sıra adımları aceleciydi.
Sanki hissediyor gibi arabaya biner, binmez eline
telefonunu alıp, ekranına baktı. Beren’ in gönderdiği bir mesaj olduğunu
gördüğünde, içinden koca bir lanet etti geceye. Mesajı okumak istememişti.
Arabasını çalıştırıp, hızla malikânenin yolunu tuttuğunda, bu gecenin
yaşanmamış olmaıını dilemişti.
Beren’ in
onun yokluğunu hiç fark etmemiş olmasını diledi. Ancak bu gece bu depoya
geldiği için hiç pişmanlık hissetmedi Ares. Her ne olursa olsun buraya gelip,
bu adamı öldürecekti. Onu üzen şey Beren’ in de bunu fark etmesiydi.
Nihayet malikâneye ulaştığında, arabasından inmeden
öylece kaldı Ares. Fazlsı ile gergin hissediyordu. Beren’ in onun gözlerinin
içine bakarak; Her şeyi hiçe sayıp, nasıl
gidebildin? Diye sorsa Ares ne diyebilirdi ki? Verecek hiçbir cevabı yoktu
ve bu yüzden de içeri girmek istemiyordu.
Ama bir şekilde içeri girmeli ve olacaklarla
karşılaşmalıydı. Malikeneden içeri girdiğinde, adımları direkt olarak kendi
odasına yöneldi. Onunla yarın karşılaşmalıydı. Ares önce duş alıp, sakinleşmeye
ve kafasını toplamaya ihtiyacı vardı.
Kapısını arladığında, içeri girip, birkaç adımdan
sonra yatağında uyuyan bedeni gördü. Bunu beklemiyordu, hem de hiç
beklemiyordu. Nasıl olur da tek bir görüntü bi insana hem huzur, hem de hüzün
verebilirdi?
Üzerindeki ceketi çıkarıp, yatağın bir köşesine
bıraktığında, kendi de Beren’ in yanındaki boşluğa gidip, oturmuştu. Onun
uyuyan güzel yüzünü izledi Ares. Sağ elini onun yanağına çıkardığı sıra
dışarıdan geldiği için hayli soğuk elinden dolayı gözlerini açtı Beren.
“Ares
gelmişsin” onun uyanmasına sebep olduğu için kendine kızsa da, bugün işlerinin
hep ters gittiğini düşünmeye başlamıştı. Sevgilisini karşısında gören Beren,
beklemeden yatakta doğrulmuştu. Onu fazlası ile merak ettiği için şuan
karşısında görmekten ötürü rahatlamış ve kollarını ona dolamıştı.
Ares, ona kollarını saramadan ayrılıp, gözlerine
baktı sevgilisi. Daha sonra ise onun gözleri farklı bir noktaya takıldığında,
onun gözlerinin aldığı ifadeye anlam veremedi.
“Aman Allah’ ım! Yaralandın mı?”dediğinde sol eli
hızla ağzına örtü olmuştu. Ares onun baktığı yere baktığında, kan lekesi ile
dolu gömleğini o an fark etti. Bugün üzerinde kesinlikle bir terslik vardı.
“Bunlar benim değil” dediğinde oturduğu yataktan
kalkıp, gözlediğinin ucunu pantolonundan çıkarmaya koyuldu. Daha sonra ise
yukarıdan aşağıya doğru ilikleri tek tek açmaya başladı.
“Depoya gittin değil mi?” onun gibi yataktan kalkan
Beren, bir filmin dehşet sahnesine tanık olur gibi bakıyordu ona. İçini kavuran
bu şeyi nasıl yok edebilir, her şey nasıl normal bir hale gelebilirdi? Onun
hayır demesi için ağzının içine bakıyordu.
“Odana git, yarın konuşuruz”
“Hayır, lütfen gitmediğini söyle Ares” sanki o an
inkar etse kabul edecekti. Gerçekler bu kadar acıttığı için belki de insanoğlu
yalana bu kadar âşıktı.
“Sana odana git dedim” gömleğini açmakla
uğraşmayıp, öfkeli gözler ile ona bakıyordu. Ama öfkesi karşısında göyaşı döken
sevgilisine değildi. Bu geceyi onlara yaşatan seçimlerindendi.
“Yapmadığını söyle, lütfen” şuan karşısında durup,
gözlerine bakan bu adam, kaç dakika önce bir insanı öldürmüştü? Onunda mı
resmini bodrum katındaki panoya asacaktı? O resimler orada, bunu yapmaktan
memnun olduğu için mi oradaydı?
“Yaptım Beren. Depoya gidip, yine işimi yaptım. Çık
artık şu lanet odadan” kızgın bir aslanın kükremesi gibi gecede, yükseldi sesi.
Karşısında ise onun karnını doyurmak için tüm ihtişamı ile duran güzel gözlü
bir ceylandı. Kaç dakika parçalara ayırabilirdi, bu aç aslan onu?
Aklı o an normal kalamayan Ares, krizin eşiğinde
olduğunu hissediyordu. Karşısındaki her kimse görmüyor ve tek istediği onu
orada yok etmekti. Tüm bu akşam boyunca bedeninde gezen sıkıntı ve duyduğu
gerginlik bedeninden intikam alır gibi onu şiddetli bir krize davet ediyordu.
Ona doğru birkaç adımı olsa da, kendi zapt etmeye
çalışıyordu. Bedenine bir yük gibi ağırlık yapan krize lanet etti. Onun
durumunun farkında mıydı bilinmez ama Beren odadan koşarcasına çıkmıştı. Ares
bunu gördüğünde, gömleğinin düğmeleri ile uğraşmak yerine düğmeleri patlatarak
açtı.
Çıkardığı gömleğini hızla çıkarıp, yere fırlattı.
Bu lanet gece daha ne kadar uzayacaktı. Zamanla her şey gerçekten de düzelir
miydi? Peki, düzeldiği gün insanın ömrü kalır mıydı, yaşamak için? Ares elinden
geldiğince kendini kontrol etmeye çalışıyordu.
Zira eğer bu kadar öfkenin içindeyken kriz
geçirirse, tüm bireyler ayaklanırdı, çıkan gürültüden dolayı. Elleri titremeye
başladığında, adımları banyoya ulaştı. Aynalı dolanın kapağını açıp, içinde
hazırda bulunan şırıngayı eline aldığında, kapağını ağzı ile açtı. Derin nefes
verdikten sonra şırıngayı kolunun iç kısmına ilacı encekte etti.
Klozet kapağını kapatıp, üzerine oturduğunda,
ilacın etki etme süresini içinden saymaya başladı.
Harikaaaa. Hemen yeni bölümmmmmm ❤️❤️
YanıtlaSil😍😍😍
YanıtlaSilya niye bizi bu kadar bekletiyon yeni bölüm gelsin hemen
YanıtlaSilYeni bölüüüüm ❤
YanıtlaSilO kadar özlemişim ki 🤧lütfen yeni bölümleri imkanınız varsa daha erken atarmısınız.....
YanıtlaSilYeni Bölüm Gelsin Lütfen
YanıtlaSilYeni bölüm gelsinn artıkk
YanıtlaSilYeni Bölüm Ne Zaman Gelecek
YanıtlaSilYENİİ BBÖÖLLÜÜÜMMMM
YanıtlaSilBölümler daha hızlı gelemez mi böyle unutuyoruz :((
YanıtlaSilYazarcığım lütfen yeni bölüm gelsin artıkkk
YanıtlaSilAma yaa yeni bölüm gelsin artık
YanıtlaSilYeni bölümmmmmmmm
YanıtlaSil