Ana içeriğe atla

Karanlığın Efendisi - 22. Bölüm



Artık erkelerde eve ulaştıklarında gökyüzü de tamamen karanlığa esir olmuştu. Erkeklere kapıyı açıp onları karşılayan Beren olmuştu. Hoş bir gülümseme ile onları içeri buyur ettikten sonra diğerleri salona ilerlerken, Ares ve Beren çifti orada kalmıştı.

Kolları ile sardığı bedenin ellerini sırtında hissettiğinde, yüzünde bie gülümseme belirdi Ares’ in. Karşısında durması, ona gülümsemesi ve kollarının arasına alması dahi kıymetli bir ayrıcalıktı sanki.

“Günün nasıl geçti?” onun kokusu burnuna dolduğu sıra kendi yorgunluğu uçup, kaybolmuşken kolları arasında olan bedenin nasıl olduğunu merak ediyordu.

“Fena sayılmaz. Senin günün nasıl geçti?” Ares onun sorusundan çok, söylediği ‘fena sayılmaz’ sözüne odaklanmıştı. Alnı kırışmış ve onunla yüz yüze gelmek için kollarını gevşetmişti.

“Neden fena sayılmaz, bir şey mi oldu?”                                                 

“Hayır, sadece bugün restoran fazla kalabalıktı. Biraz yorucuydu o kadar” onun bu sözlerinin aldından kırışan alnını serbest bırakan Ares, rahat bir nefes bıraktı dışarı. O an gönderilen kutularla iligili bir şey olabileceği dahi gelmişti aklında.

“Ama şuan çok daha iyi hissediyorum” yeniden ona sarıldığında, ona karşılık vermekte gecikmedi Ares. Oda hayli yorucu bir geçirmiş olması ile birlikte, kollarının arasında olan Beren ile daha iyi hissediyordu.

Yabancı gelen bu duyguları hiç garipsemeden kabul ediyordu Ares. Bedeninde kol gezen bu heyecanın sebebi yine kollarının arasından olan bedendendi. Bir insanın başka bir insana bu kadar iyi gelebileceğini yıllarca düşünse de, bulamayacak büyüklükteydi. Kolları birbirlerinden yavaşça ayrıldığında, birbirlerinin yüzündeki gülümsemeye şahit oldular.

“Diğerlerini daha fazla bekletmeyelim” birbirlikte adım atmaya başladıklarında, Beren, kendi adımlara eşlik eden adımları izlemişti. Çiftin salona ulaşmasının ardından aile bireyleri, teker teker masa yerini almış ve akşam yemeği nihayet başlamıştı.

Hoş bir sohbet ile yemeğe eşlik eden aile bireylerinin yanı sıra o an, Ares telefonuna gelen bir bildirim sesi duydu. Ancak şuan yemeği bölmemek için sessizce yemeğine devam etmeyi seçti.

Afiyetle yenen yemeğin ardından masadan kalkan erkeklerden sonra kızlarda, birbirleri ile uğraşa uğraşa masayı topluyordu. Ares’ in aklında takılı kalan bildirim sesi ile daha sonra telefonunu ceketinin iç cebinden çıkarıp, mesajı okumaya başladı.

Efendim, Fırat Uçar tahliye olmuş

Ares o an içinden; tam da zamanı diye geçirmişti. Ares bu adamı uzun zamandır bekliyordu. Bu adamı kendi elleri ile öldürmeye birçok kez hayal etmişti.

‘Her neredeyse onu bulup, depoya götürün’ yazdıklarını gönderdikten sonra bu gecenin nasıl geçeceğini ve yarın neler olacağını düşündü. İçi bir konudan hiç rahat değildi. Beren onunla birlikte yeni, temiz bir hayat kurmaktan bahsederken, bu gece yapacağı şey vicdanını rahatsız ediyordu.

Onunla arasında yaşanan şeyleri hiçe sayıyor ve ona ihanet ettiğini düşünüyordu. Ama o an başka seçeneği yoktu. Adam eline geçmişken, onu bir an evvel yok etmeliydi. Uzun zamana daha öylece telefonun bakan Ares’ i, Egemen fark etmişti. Canını sıkan bir haber olduğunu ve onun tavırlarında ki gerginliği onun yüzüne bakarken, anlayabiliyordu. Ona neyi olduğunu sormak üzereyken salona giren kızların ardından, sormaktan vazgeçmek durumunda kaldı.

“Bir türlü şu maç muhabbetinden kurtulamıyoruz ya” koyu sohbete dalmış olan erkeklere karşı sitem eden Beril’ in gözleri sevgilisinin gözlerindeydi. Daha sonra kızlar teker teker sevgilileri onlara yer açtıktan sonra gidip, oraya oturdu.

“Bir ona karışmadığınız kaldı zaten” Anıl, Beril’ e bakıp söylediğinde, başını sevgilisine çevirmesinin ardından öfkeli gözleri karşılaştı. O an saniyesinde pişman oldu. Zirass sevgilisinin gazabına uğramak gibi bir niyeti yoktu.

Beren salona girdiğinde diğerlerinin yaptığı gibi sevgilisinin yanına oturdu. Daha sonra ise arkasına yaslandığında, onunla ne kadar yakın olduğuna baktı. Bu bile onun için mutlu olma sebebiydi.

“Benimle film izlemek ister misin?” kulaığının hizasından gelen ses ile ufak bir irkilme yaşadı Beren. Ares’in ona bu kadar yakın olması ve boyununa çarpan nefesi kesinlikle beklenmedikti. Diğerleri yeni kendi aralarında bir sohbete dalmışken, çift ayrı bir dünyadaydı sanki.

Gözlerini onun yüzüne çevirdiğinde, gerçek bir soru olup, olmadığını tarttı. Doğrudan gözlerine bakan gözler ona gerçek diyordu.

“Elbette, çok isterim” şuan içinde bulunduğu durumdan kendi sıyırmaya çalışarak yanıtladı onu. Anın kusursuzluğu bile boğazının kurumasına yetmişti. Onun hevesle parlayan gözlerine bakarken, içini kaplayan huzursuzluğa sessizce boyun eğdi.

“Pekâlâ” memnun bir ifade ile ayaklandığında, bu kez gözleri onlara dönen kardeşlerine baktı.

“Cenk, bizim için bir film ayarlar mısın? Ben o aletten pek anlamıyorum”

“Tabii, hemen” ayaklanıp, adımları kapıya doğru ilerlemişti. Ares kardeşlerine odadan ayrılmadan hemen önce onlara katılmak isteyen olup olmadığını sorduğunda, kardeşler bunu aynı anda reddetmişti. Çifti yalnız bırakmak ve biraz vakit geçirmeleri onlara müsaade eden kardeşler, bu durumdan fazlası ile memnundu.

Beren elini tutarak ilerleyen sevgilisinin bu tür bir davranışı ile karşılaşacağına hala şaşkındı. Kendinden izin almadan koca bir gülümseme yüzünde yer edindiğinde, onu dizginlemek için bir hayli çaba harcıyordu.

Birlikte sinema salonuna vardıklarında, Cenk’ in adımları, büyük ekran televizyonun yanını buldu.

“Hangi tür film izlemek istiyorsunuz? Tutkulu, romantik bir film nasıl?” gözleri çifte dönen Cenk, onların karşı koltuklarda kendilerine yer edindiklerini gördü. Sorusunun ardından Ares’ in kırışan alnı ile yanlış sulara doğru ilerlediğini fark etti.

“Peki, ya korku filmi?” Ares’ in daha da katılaşan ifadesi ile neredeyse odayı terk etmek üzereydi. Yüzü renkten renge giren Cenk’ in haline kahkaha atmamak için dilini ısırıyordu Beren. Onu daha fazla zorda kalmaması için olaya el atmak istedi.

“Komedi filmleri var mı?” diye sorduğunda, gözleri onun yüzünün parladığına şahit oldu.

“Tabii var, olma mı hiç” rahatlayan bedeni ile elinden geldiğinde, diğer aile bireylerinin izlemekten keyif aldığı bir komedi filmi açmış ve daha sonra çifti odada yalnız bırakmıştı.

-

Film ilermiş ve Beren odaklanıp, filmi keyifle izlerken, Ares’ in o an aklı, gece gerçekleşecek olan tahsilattaydı. Beren Ares’ in filmi izlemediğini çok sonra fark etmişti. Belki film izlemekten çok daha fazla konuşmaya ihtiyaçları vardı, diye düşündü.

 

Oturduğu koltuktan kalıp televizyona ilerlediğinde dahi onu fark etmeyen Ares, onu ancak televizyonun ekranı kararıp, oda da ışık daha da azaldığında fark etmişti. Ares’ in yanında yeniden gidip oturdu.

 

“Filmi beğenmedin mi? İstersen başk-“ onun başladığı sözü kendi sözleri ile böldü Beren.

 

“Hayır, ondan değil. Bir durgunsun, şirkette bir şey mi oldu?” endişeli gözleri ile onun yüzüne baktığında, belli etmemek için uğraşsa da bundan başarısız olduğunu gördü Ares. Söyleyemeyecek olması onun içini biraz daha sızlatıyordu.

“Affedersin, dalmışım. Sadece iş ile ilgili düşünüyordum” onun ne kadar büyük bir iş yaptığı ve bir şirketi yönettiğini biliyordu Beren, iş kelimesini direkt olarak böyle algılamıştı.

“Sorun değil. Sadece durum sanki canını sııyor gibi” yumuşak bir tonda, gözlerine bakarak söylediğinde, Ares o an kendini daha da kötü hissediyordu.

“Evet, öyle sayılır” gözlerini onun yüzünden ayırıp, oturduğu koltukta öne gelerek, parmaklarını birbirine kenetledi.

“Sorun her ne ise, senin üstesinden geleceğine eminim” Beren onun yandan görüşüne baktı. Ona destek olup, içini saran sıkıntıdan kurtarmak istiyordu. Ancak sıkıntısının gerçek sebebi bile, yine de ona bu kadar rahat yaklaşabilir miydi?

“Umarım dediğin gibi olur” diye karşılık verdi Ares. Ama aklından çok daha şey geçti. Umarım bu geceden sonra da gözlerime böyle bakabilirsin. Onun yanında olmaktan şuan fazası ile rahatsızdı. Sebebi ise bu gece depoda yeni bir tahsilat yapacağı içindi. Ares onunla yeninden göz göze geldi.

“O kadar güzelsin ki, sen ancak bana gönderen ilahi bir güç olmalı. Belki de tüm o yaşadıklarımdan sonra seninle ödüllendiriliyorum” eli yanağına çıktı. Usul usul, sevdi Ares elinin altındaki yumuşak deriyi.

“Peki, sen ne yaptın da, benim gibi bir adamla cezalandırılıyorsun?” sözleri kabul olmuş bir dua gibi dinledi Beren. Belki Ares’ in ona olan davranışları, normal bir çift için pek bir şey sayılmazdı. Ancak bunlar bile göğün en mutlu insanı ediyordu.

Ares’ in dokunduğu teninin nasıl yandığını derin derin hissediyordu. Parlak gözleri ile bir yıldız gibi ışık saçıyordu odaya. Kadınlar sevildiklerini anladıklarında, daha da güzelleşirmiş. Birbirlerinin doğrudan gözlerine bakan çift, öylece duruyordu. Zaman sanki o an akmıyor gibiydi.

“Benim gözüm ile kendini görseydin, belki o zaman asıl kimin ödüllendirildiğini bir kez düşünürdün” Beren’ in sözlerinin ardından gözlerini oradan ayırmadığı, Beren’ in alt dudağında olan yara izine başparmağını sürükledi. Yaranın üzerinde gezirdi parmağını. Bunu ona anlatası gerektiğini düşündü Beren.

“Henüz altı, yedi yaşlarındaydım o zamanlar. Mahallemize yeni birileri taşınmıştı. Bir anne – oğul, kadın kocasını yıllar önce kaybetmişti ve oğlu da rahatsızdı. Tam olarak nesi olduğunu hatırlamıyorum ama on dokuz yaşında genç bir delikanlıyken aklı, beş yaşında bir çocuk gibi çalışıyordu. Problemi tamamen zihinseldi.

Aradan aylar geçmişti. Kimse onunla korktuğu için oyun oynamazken, biz sokakta saatlerce birlikte oynardık. Sinirlendiği zaman saldırganlaşıyordu ama ben bu yanını hiç görmemiştim. Biz iyi anlaşıyorduk.

Bir gün yine sokakta saatlerce oyun oynamıştık. Annem akşam oldğu için eve gelmemi söylediğinde, o oynamaya devam etmek istedi. Onu ikna etmek istesem de, o çoktan kızmıştı. Beni kolumdan tutup, zorla kendi evlerine götürdü. Annesi evde değildi ve ben bunu çok sonra fark ettim.

Odasına girdiğinde, ben çoktan ağlamaya başlamıştım. Dolabına sakladı beni ve o da dolabın kapağının önüne oturdu. Ağzında sürekli ‘Gitme, oynayalım’ bana işkence etmek ister gibiydi. Korkmuştum. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama artık korkudan titrer hale gelmiştim.

Herkes bizim dışarı olabileceğimiz geldiğinden, kimse bizi evde aramıyordu. Artık burada öleceğim diye düşünmeye başladım. Saatler sonra annesi geldi ve onu dolabın önünde gördüğünde anlamıştı sanırım. Zorla onu kaldırıp beni oradan çıkardı.

Annesinin elinden kurtulup bana atıldığında, tüm gücüm ile evden çıkmak için koştum. Çıkış kapısında yaklaştığımda, yerdeki çula ayağım takılmış ve yere düşmüştüm. Ama o sıra annemin bana doğum günüde aldığı, yıldız şeklinde olan uçları sivri kolyem, alt dudağıma saplanmıştı.

Annem beni kapıda, kanlar içinde gördüğünde, baygınlık geçirmişti. Apar topar hastaneye gittik. Doktorun dudağımdan çıkardığı kolyemi ise annem o an çöpe atmıştı. Canım her ne kadar yanmış olsa da, psikolojim daha beter haldeydi.

Kendimi uzun zaman toparlayamamıştım. Olanlardan sonra annesi kendini mahcup hissettiğinden, mahallemizden taşınmıştı. Boş olan evlerinin önünden bile geçebilmem, çok uzun zamanımı aldı” gözleri dolu dolu, anlattı Beren.

“Sanırım ilk kez bunu birine anlatıyorum” bu olanlar Beren için korkunç bir anıydı. Dudağında ki yaranın var oluş nedenini düşünmek bile canını yakıyordu. Ancak gözlerine bakıp, yarasına dokunan Ares ona, anlatabilmesi için güç veriyordu.

Onun haline bakan Ares’ in o an içi yandı. Bedenini saran korkuyu hissedebiliyordu. Zira anlatan Beren’ in bedeni kollarının arasında, titriyordu. Ne kadar derinden yıprandığını ve neler hissedebileceğini düşündüğünde, altında yaşında küçük bir çocuk için büyük bir sarsıntı diye geçti akından.

Onun bedenini ele geçiren bu durumdan onu çıkarmak ve yarasına şifa vermek için başını daha da yaklaştırdı. Yarasının üzerine ufak bir öpücük bahşettiğinde, kendi de tam olarak bunu nasıl yaptığını, anlayamıyordu.

Dudaklarına temas eden sevgilisinin, dudakları ile yüksek bir dağın tepesinde gibiydi. Midesinde bir hareketlilik ve ciğerlerine dolan hava başını döndürüyordu. Sanki dünya o an ayaklarının altındaydı. Herhangi bir hareketlilik gösteremedi Beren. Öyle hızlı ve çabuk olmuştu ki; göz açıp kapayıncaya kadar bitmişti.

“Keşke yaşadığın tüm o kötü anılarını, aklından defebilsem. Keşke acılarını yok edip, sana daha iyi bir hayat bahşedebilsem, bunun mümkün olmasını ne çok isterdim, güzelim” güzelim diye tekrar etti Beren içinden. Bu sözü daha önce telefondayken, duymuştu. Ancak Ares şuan gözlerinin içine bakarak söylüyordu. Alınları birleşti çiftin, daha sonra gözlerini örttüler.

“Beni hayatına kabul etmeseydin, şimdi halim kim bilir nasıl olurdu? Beni kabul ettiğin için sana minnettarım Ares” bu minnet sevgidendi. Sevgisine karşılık bulan her insan bu hissi yaşamalıydı.

“Asıl ben minnettarım güzelim. Bana sevgini gösterdiğin için” birbirlerinin kolları arasına giren çift, iliklerine kadar iyileşiyordu sanki.

Saatler ilerlemiş ve artık gece yarısını bulmuştu. Tüm bireyler odalarına çekilip, kendini uykunun kollarına atmak için hazırlanıyordu. Beren Ares ile yaşadığı o mucizevi anlardan sonra odasına çekilirken, ayakları yere basmadan ilerliyordu.

Yatağına geçtiğinde, olaylar tekrar tekrar canlanıyordu. Ona anlattığı şeylerden sonra böyle bir şeyle karşılaşacağını bilse daha erken anlatmak istediği dahi geçmişti aklından. Uykuya dalmak için gözlerini örttüğünde, o an aklına gelen şey ile hızla açtı gözlerini.

O söz verdiği gibi yarası ile ilgili her şeyi anlatmıştı. Ancak Ares elindeki yaradan söz etmemişti. Yarın ilk iş olarak bunu sormak istedi o an. Yeniden kapanan gözleri, kısa bir süre sonra yeniden araladı. Uyuyamıyordu çünkü merak ediyor ve hemen öğrenmek istiyordu.

Ancak Ares o an ne yazık ki evde değildi. Aile bireyleri uyumak için odalarına çekildiğinde, kimseye haber vermeden depoya doğru yola koyulmuştu. Diğerlerine haber vermemek istemesinin nedeni engel olmak istemelerindendi. ‘Beren hayatına girdiği için temiz bir hayat nasıl bu şekilde mümkün olabilir’ demeleri rahatsız ediyordu.

Diğerlerinin uyumuş olduğunu düşündüğü bir zaman evden ayrılıp, arabasına bindi. Üzerinde beyaz bir gömlek ve siyah takım elbisesi ile bir Azrail olup, görevini yerine getirmek için depoya doğru yola çıktı.

Şuan ki ruh hali, kendi ile bir savaş içindeydi. Şuan yatağında yatıp, yarın yapacağı iş ile ilgileri olan şeyleri planlamalıydı. Bu Beren’ e ihanet ediyormuş hissi de, hiç var olmazdı. Ancak bu tahsilatı Ares, yapmak zorundaydı.

Bu adı geçen Fırat Uçar; son derece iğrenç bir insandı zira. Altı – dokuz yaşlarında sayıları yirmiye yakın erkek çocuğuna cinsel istismarda bulunmuş ve ardından canice katletmişti. Suçunu gizlemede o kadar başarı olan bu adam kurbanlarının cesetlerini son derece ustalıkla imha etmişti.

Yalnızca son iki kurbanında dikkat çekmiş olan bu adam; daha sonra mahkemece tutuklanıp ceza evine gönderilmişti. Ancak ne var ki; aradan geçen dört ayın ardından delil yetersizliğinden serbest bırakılmıştı.

Ares bu adamı bir an evvel yok etmeliydi. Depoya gitme amacı yalnızca görevini yerine getirmeliydi. İçinde hissettiği vicdan azabını mecbur olarak şuan için üstünü örtmesi gerekiyordu. Depoya vardığında herhangi bir yere bıraktığı arabasından indiği sıra telefonunu orada bırakmıştı.

Ares adımları, bu dünyadan başka bir pisliği daha temizlemek için ilerliyordu. Ares’ in dünya üzerinde en asli görevi buydu.

_                                                                                        

Tüm bu zaman içinde Beren bir türlü uyuyamamıştı. Onun elindeki yarayı neden tazelediğini fazlası ile öğrenmek istiyordu. Bedeninde birçok yara taşıyan bir adam, artık huzur dolu bir ailenin içerisindeyken, neden kendi elleri ile kendini kanatırdı?

Komodinin üzerindeki telefonuna uzandığında, saat bir hayli geç olmuştu. Uyumuştur diye geçti aklından. Sonra belki de uyumamıştır diye dakikalarca kendi ile konuşup durdu. Ancak en niheyetinde, yatağından kalkıp, odasından ayrıldı.

Onun odasının önüne ulaştığında, yanlış bir şey yaptığını düşünüyordu. Kızabilir, tersleyebilir, ya da ne kötü bu saatte odasına girdiği için onu yanlış anlayabilirdi. Gitmek için kendi odasına doğru harekete geçti ancak yine de, Ares’ in odasının kapısı önünde kaldı. Merak kediyi bile öldürürmüş…

 Kafası bununla meşgulken, tüm gece uyuyamazdı. Bir an evvel öğrenmeli ve rahatlamalıydı. Hem kabahatli olan Ares’ di. Neden o an anlatmamıştı ki, bunca merakın içinde neden bırakmıştı onu. Kapıyı aralayıp, içeri girdiğinde, gözleri boş yatağı gördü.

O an uyumamış olmasına sevinse de, banyoda olabileceği için içeride biraz daha ilerleyip, banyo kapısına doğru ilerledi. Ancak aralıklı kapı, ışığın kapalı olduğunu gösterdiğinde, orada da, olmadığını fark etti.  

Odadan çıkıp, merdivenlerin ardından aşağı kata ulaştı. Mutfakta yoktu, kütüphanede yoktu, sinema salonunda yoktu. Ön bahçeye bile baktı ama orada da yoktu. Daha önce girmediği bir yer olan oyun odası olarak adlandırılan odaya girdiğinde, orada da aradığı bedeni bulamadı.

Ancak odada aşağı kata inen gizli bir merdivenin varlığını, odada Ares’ in aramak için göz gezdirdiğinde fark etmşti. Adımları oraya ilerlediğinde, biraz temkinliydi. Ne ile karşılaşılacaktı aşağı da, neden böyle gizli bir merdiven ile aşağıya iniyorlardı? Oradan ne olabilirdi ki?

Kendini bir korku filminin baş karakteri gibi hissetti. Oraya kolayca ulaşamasınlar diye böyle gizli bir merdiven varken, pekte hayırlı şeyler ile karşılaşmayacağını düşünerek, ürkek adımlarla, bodrum katına ulaştı.

Uzun bir koridora ulaşmıştı Beren. Karşısında ise üç ayrı kapı vardı. İlkine ilerleyip, açtığında, sanki bir yaratık ile karşılaşabilmişçesine bir korku kapladı içini. Ancak kapıyı araladığında hiç aklına gelmeyen bir manzara vardı. Spor aletleri ile dolu bir odaydı sadece ama Ares, burada da yoktu. Kendi kendine gülüp, hayıflanmadan edemedi. Neler neler, düşünmüştü?

Daha sonra diğer kapıya ilerledi. Kulpu indirip, içeri doğru ilerlediğinde, diğer odada rahatlamış olmasının yanında, o korku şuan yeniden sardı bedenini. Ares’ in burada olmaması ile birlike, buranın bir toplantı odası olduğunu anlamak zor gelmedi ona.

Büyük bir masa ve üzerinde birçok kâğıt vardı. Odada gezinen gözlerine korku inmişti. Fazla kasvetli bir odaydı. Odanın köşesinde kalan başka küçük oda vardı ki, Beren onun tuvalet olduğunu düşünerek, ilerledi. Kapıyı araladığında, saniyesinde pişman olmuştu.

Arkadaşı Derya’ nın anlattığı o aile ile Ares’ in ailesi birbirinden çok farklıydı sanki. İçlerine karışıp, onlarla samimi olduğunda bu düşüncesini daha çok benimsemişti. Ancak şuan aslında kim olduklarını kavrıyor gibiydi.

Oncalarca, büyüklü, küçüklü silahlarla doluydu oda. Bunları adam öldürmek için kullanıyorlar diye geçti o an aklından. Adımları geri geri gitti. Bir an evvel çıkmak istedi, bu odadan. Fakat hamle yaptığı sıra farklı bir sarsıntı daha bekliyordu.

Göremediği, giriş kapısının hemen yanındaki duvarda, baştan başa uzun bir pano vardı. O an nefesini tuttu. Birçok resimler, tarihler, onlarca tutturulmuş, not kâğıtları… Adımları yaklaşıp resimlere baktığında, farklı faklı insanların, yüzlerinin üzerinde kırmızı bir kalem ile çizilmiş olduğunu gördü. Hemen yanlarında ise adamların kan kaplı, ölmüş bedenleri…

 Gezinen gözleri heybetli bir dolap ile karşılaştığında, sıra ile dizilmiş, onlarca mavi dosya vardı. Bunu ciddyetle yerine getirip, bu işe ne kadar kafa yorduklarını yeni yeni fark ediyordu Beren. Midesini kasıp, kavuran ağrı ile nasıl başa çıkacaktı.

Koşar adımları ile bulunduğu katı terk etti Beren. Gözlerinden süzülen yaşların ne yazık ki, haddi hesabı yoktu. Titreyen bedeni ile mutfağa ulaştı. Belki bir bardak su kuruyan boğazına iyi gelebilirdi. Ulaştığı mutfağın ardından kendine bir bardak su doldurup, pencereden dışarıyı izledi.

Karanlığın en koyu saati ele geçirmişti artık gökyüzünü. Neyse ki bahçe aydınlatması, o karanlığın korkunç görüntüsünü dahi muhteşem bir manzaraya dönüştürmüştü. Ancak Beren suyunu içtiğini vakit fark ettiği şey ile suyu boğazından aşağıya zar zor gönderebilmişti.

Ares’ in arabası park yerinde yoktu. Diğer arabalar tam olarak görünürken, onun arabasını göremedi Beren. Hızla koşup, dış kapıdan dışarı ulaştı. Ancak gerçekten olmadığını gördü. Bir şimşek çaktı sanki başının üzerinde. Daha sonra ise o çakan şimşeğin gürültüsü şiddetlice duyuldu.

Tüm evde dakikalarca aradığı beden zaten evde değildi. Peki, ya gecenin bu saatinde nereye gitmiş olabilirdi? Beynin içinden gelen bir ses ona nefes aldırmak istemez gibiydi. Sence de fazla açık değil mi, onun depoya gittiği?

Dili inkâr etmek istese de, kime karşı bir inkârdı bu? Biliyordu Beren, gerçekten de oraya gitmişti. Tüm bunların başka ne gibi bir açıklaması olabilirdi zira. El mahkûm hali ile kapıyı kapatıp, yukarı kata ulaştı. Elinde tuttuğu telefonunun mesaj kısmı açtı, Ares’ in odasına girdiği vakit.

‘Tüm evde seni aradım, arabanda burada değil. Bir yere mi gittin?” gönderdiği mesajın yanıtı da aslında beklemiyordu. Emindi, Ares depoya gitmişti. Konuştukları hiçbir şeyi umursamadan yine kendi karanlığını seçmişti.

Yorgun bedenini onun yatağına attığında, gözyaşları onun yastığını ıslatıyordu. Başını onun kokusu ile dolup, taşan yastığına gömdü Beren. Hıçkırıklarına siper olan, yine onun için ağladığı sevgilisinin yastığı olmuştu. Daha sonra ise yavaş yavaş uyku ele geçirdi onu.

_

Ares girdiği depodan çok uzun bir zaman çıkmıştı. İçeride adama yaşattığı şeylerden dolayı, hayli yorulmuştu. Beyaz gömleğine sıçrayan kan lekelerinin farkında olmadan çıkardığı, takım elbisesinin ceketini yeniden giydi. Arabasına yöneldiği sıra adımları aceleciydi.

Sanki hissediyor gibi arabaya biner, binmez eline telefonunu alıp, ekranına baktı. Beren’ in gönderdiği bir mesaj olduğunu gördüğünde, içinden koca bir lanet etti geceye. Mesajı okumak istememişti. Arabasını çalıştırıp, hızla malikânenin yolunu tuttuğunda, bu gecenin yaşanmamış olmaıını dilemişti.

 Beren’ in onun yokluğunu hiç fark etmemiş olmasını diledi. Ancak bu gece bu depoya geldiği için hiç pişmanlık hissetmedi Ares. Her ne olursa olsun buraya gelip, bu adamı öldürecekti. Onu üzen şey Beren’ in de bunu fark etmesiydi.

Nihayet malikâneye ulaştığında, arabasından inmeden öylece kaldı Ares. Fazlsı ile gergin hissediyordu. Beren’ in onun gözlerinin içine bakarak; Her şeyi hiçe sayıp, nasıl gidebildin? Diye sorsa Ares ne diyebilirdi ki? Verecek hiçbir cevabı yoktu ve bu yüzden de içeri girmek istemiyordu.

Ama bir şekilde içeri girmeli ve olacaklarla karşılaşmalıydı. Malikeneden içeri girdiğinde, adımları direkt olarak kendi odasına yöneldi. Onunla yarın karşılaşmalıydı. Ares önce duş alıp, sakinleşmeye ve kafasını toplamaya ihtiyacı vardı.

Kapısını arladığında, içeri girip, birkaç adımdan sonra yatağında uyuyan bedeni gördü. Bunu beklemiyordu, hem de hiç beklemiyordu. Nasıl olur da tek bir görüntü bi insana hem huzur, hem de hüzün verebilirdi?

Üzerindeki ceketi çıkarıp, yatağın bir köşesine bıraktığında, kendi de Beren’ in yanındaki boşluğa gidip, oturmuştu. Onun uyuyan güzel yüzünü izledi Ares. Sağ elini onun yanağına çıkardığı sıra dışarıdan geldiği için hayli soğuk elinden dolayı gözlerini açtı Beren.

 “Ares gelmişsin” onun uyanmasına sebep olduğu için kendine kızsa da, bugün işlerinin hep ters gittiğini düşünmeye başlamıştı. Sevgilisini karşısında gören Beren, beklemeden yatakta doğrulmuştu. Onu fazlası ile merak ettiği için şuan karşısında görmekten ötürü rahatlamış ve kollarını ona dolamıştı.

Ares, ona kollarını saramadan ayrılıp, gözlerine baktı sevgilisi. Daha sonra ise onun gözleri farklı bir noktaya takıldığında, onun gözlerinin aldığı ifadeye anlam veremedi.

“Aman Allah’ ım! Yaralandın mı?”dediğinde sol eli hızla ağzına örtü olmuştu. Ares onun baktığı yere baktığında, kan lekesi ile dolu gömleğini o an fark etti. Bugün üzerinde kesinlikle bir terslik vardı.

“Bunlar benim değil” dediğinde oturduğu yataktan kalkıp, gözlediğinin ucunu pantolonundan çıkarmaya koyuldu. Daha sonra ise yukarıdan aşağıya doğru ilikleri tek tek açmaya başladı.

“Depoya gittin değil mi?” onun gibi yataktan kalkan Beren, bir filmin dehşet sahnesine tanık olur gibi bakıyordu ona. İçini kavuran bu şeyi nasıl yok edebilir, her şey nasıl normal bir hale gelebilirdi? Onun hayır demesi için ağzının içine bakıyordu.

“Odana git, yarın konuşuruz”

“Hayır, lütfen gitmediğini söyle Ares” sanki o an inkar etse kabul edecekti. Gerçekler bu kadar acıttığı için belki de insanoğlu yalana bu kadar âşıktı.

“Sana odana git dedim” gömleğini açmakla uğraşmayıp, öfkeli gözler ile ona bakıyordu. Ama öfkesi karşısında göyaşı döken sevgilisine değildi. Bu geceyi onlara yaşatan seçimlerindendi.

“Yapmadığını söyle, lütfen” şuan karşısında durup, gözlerine bakan bu adam, kaç dakika önce bir insanı öldürmüştü? Onunda mı resmini bodrum katındaki panoya asacaktı? O resimler orada, bunu yapmaktan memnun olduğu için mi oradaydı?

“Yaptım Beren. Depoya gidip, yine işimi yaptım. Çık artık şu lanet odadan” kızgın bir aslanın kükremesi gibi gecede, yükseldi sesi. Karşısında ise onun karnını doyurmak için tüm ihtişamı ile duran güzel gözlü bir ceylandı. Kaç dakika parçalara ayırabilirdi, bu aç aslan onu?

Aklı o an normal kalamayan Ares, krizin eşiğinde olduğunu hissediyordu. Karşısındaki her kimse görmüyor ve tek istediği onu orada yok etmekti. Tüm bu akşam boyunca bedeninde gezen sıkıntı ve duyduğu gerginlik bedeninden intikam alır gibi onu şiddetli bir krize davet ediyordu.

Ona doğru birkaç adımı olsa da, kendi zapt etmeye çalışıyordu. Bedenine bir yük gibi ağırlık yapan krize lanet etti. Onun durumunun farkında mıydı bilinmez ama Beren odadan koşarcasına çıkmıştı. Ares bunu gördüğünde, gömleğinin düğmeleri ile uğraşmak yerine düğmeleri patlatarak açtı.

Çıkardığı gömleğini hızla çıkarıp, yere fırlattı. Bu lanet gece daha ne kadar uzayacaktı. Zamanla her şey gerçekten de düzelir miydi? Peki, düzeldiği gün insanın ömrü kalır mıydı, yaşamak için? Ares elinden geldiğince kendini kontrol etmeye çalışıyordu.

Zira eğer bu kadar öfkenin içindeyken kriz geçirirse, tüm bireyler ayaklanırdı, çıkan gürültüden dolayı. Elleri titremeye başladığında, adımları banyoya ulaştı. Aynalı dolanın kapağını açıp, içinde hazırda bulunan şırıngayı eline aldığında, kapağını ağzı ile açtı. Derin nefes verdikten sonra şırıngayı kolunun iç kısmına ilacı encekte etti.

Klozet kapağını kapatıp, üzerine oturduğunda, ilacın etki etme süresini içinden saymaya başladı.





Yorumlar

  1. Harikaaaa. Hemen yeni bölümmmmmm ❤️❤️

    YanıtlaSil
  2. ya niye bizi bu kadar bekletiyon yeni bölüm gelsin hemen

    YanıtlaSil
  3. O kadar özlemişim ki 🤧lütfen yeni bölümleri imkanınız varsa daha erken atarmısınız.....

    YanıtlaSil
  4. Yeni Bölüm Gelsin Lütfen

    YanıtlaSil
  5. Yeni bölüm gelsinn artıkk

    YanıtlaSil
  6. Yeni Bölüm Ne Zaman Gelecek

    YanıtlaSil
  7. Bölümler daha hızlı gelemez mi böyle unutuyoruz :((

    YanıtlaSil
  8. Yazarcığım lütfen yeni bölüm gelsin artıkkk

    YanıtlaSil
  9. Ama yaa yeni bölüm gelsin artık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlığın Efendisi - Final

  Ertesi gün aile bireyleri büyük bir telaş ile uyanmıştı. Dün Ares ve Beren ruh sağlığı merkezindeyken, diğerleri de, Meliha Hanım ile birlikte geri kalan eksikler için yeniden alışverişe çıkmıştı. Bu gün iki düğün birden olacak ve ailenin mutluluğu ikiye katlanacaktı. Büyük bir telaş kahvaltı masası kurulurken, herkesin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. “Herkese günaydın” kocaman neşesini herkese dağıtmak isteyen Beril, sesini duyurduğunda, ona bakıp, gülümsemeden edemiyorlardı. “Günaydın”mutfakta olanlar onu karşıladığında, adımları tezgaha doğru ilerlemişti. “Görende bugünkü gelinlerden biri de, sensin sanacak” Çağla, ona laf yetiştirirken, elinde doğradığı şey ile birlikte elini de, kesmemek için büyük bir özen gösteriyordu. “Yakında o da, olacak kardeşim. Hele siz önce bir evlenin” sevgilisinin arkasından mutfağa iğren Can, Çağla’ yı yanıtladığında, Beril’ in yüzü hevesle parlamıştı. Güne ilk başlayan Selin olmuşken, rekor sayılacak bir saatte hemen ardından ...

Karanlığın Efendisi - 65. Bölüm

  Saat epeyce ilerlemiş ve Ares’ in uyanmasının ardından üç kafadar çat pat hazırladıkları akşam yemeği yenmişti. Yemeğin ardından Beril’den gelen filmi izleme teklifi kabul görmüş ve bireyler sinema salonuna ilerleyip, seçtikleri bir film ekranda dönmeye başarmıştı. Ancak kimse filmle ilgilenmiyor ve kendi dünyasındaki sorunlar ile boğuşuyordu. Film sona erdiğinde, yapılan alışverişte yorgun düşen kızlar uyuya kalırken, onları odalarına taşımakta erkek arkadaşlarına düşmüştü. Ares ve Beren çifti odadan ayrılıp, kendi odalarına ilerlerken, Beren’ in aklına; Ares’ den istediği şey gelmişti. Ares onun isteğini bugün yerine getireceğini söylemiş olasa da, şuan ki hali buna hiçte uygun değildi. Ancak sözlerinin her daim arkasında duran sevgilisinin dediğini yapacağından da, emindi. Odaya girdikleri sıra Beren’ in gözleri Ares’ in üzerindeydi. Ares uyandığından bu yana yalnızca birkaç kelime etmiş ve önüne konulan yemekten yalnızca birkaç çatal almıştı. Onun için fazlası ile endişelen...

Karanlığın Efendisi - 15. Bölüm

Kahvaltı masasının hazırlığı tamamlandığında, hep birlikte masadaki yerlerini almışlardı. Kızlar, Beren’ in onların yanında anlatmaya uygun görmediği şeylerden ötürü biraz buruktu. Tam anlamı ile arkadaş olup, kendini daha rahat hissetmesini istiyorlardı, fakat Beren, aralarında olan mesafeyi bir türlü yıkamıyordu. “Aslında her birinize gerçekten minnettarım. Beni öylece ailenizin içine alıp, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Ben insanlarla arası iyi olan biri değildim. Bu konuda fazla beceriksizim ama bunun üstesinden gelmeye gayret edeceğim. Aile kaybettikten sonra zor zamanlar geçirdim, belki insanlardan tamamen koptum. Ama sizinle tanıştığımdan bu yana birazda olsa toparlandığımı hissediyorum. Tekrar kahkaha atmama neden olduğunuz için minnettarım. Son zamanlarda, geceleri düzgün uyuyamıyorum. Buraya gelmeden önce de kabristana uğradım. Ne zaman uğrasam, biraz fazla hassaslaşıyorum. Aileme son zamanlarda daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Ama sizler şuan yanım o...