Ana içeriğe atla

Karanlığın Efendisi - 21. Bölüm


Aradan geçen saatlerin ardından gece yarısı yaklaşmış ve artık her bireye uyku yavaş yavaş çökmüştü.

“Herkese iyi geceler” gözleri yarı kapalı halde olan Anıl, ayaklanıp odasına çıkmak için kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Uykuya âşık olan bedeni, şuan çok bile ayrış kalmıştı bundan. Her birey yavaş yavaş salonu terk ederken, adımları kendi odalarını bulmuş ve odalarına kavuştuktan sonra kapılarını örtmüşlerdi.

Merdivenleri birlikte aşan Ares ve Beren çifti, sonundan odalarının kapının önüne varmışlardı. Birbirleri ile göz göze geldiklerinde, hoş bir gülümseme ile kaplıydı yüzleri. Sanki ne yapacaklarına pek emin olamıyorlardı.

“İyi geceler Ares” Beren dudaklarını hareket edip, gülümsemesi daha geniş bir hal alırken, Ares oradan gözlerini alamadı.

“Sana da iyi geceler” onun verdiği karşılığından ardından çift, kendi odalarına çekilmişti. İkisi de bu konularda oldukça acemiydi. Birbirlerinin hayatlarında daha önce birileri hiç böyle bir şekilde bulunmadığından, sevgililiğin nasıl ilerleyeceğini bile bilemiyorlardı.

Tam anlamı ile bir çift olabilmeleri için her ikisininde, sürece ihtiyaçları vardı. Birbirlerine alışmalı ve daha da yakınlaşmaları bir zaman alacak gibiydi. Her ikisinin hayat akışı birbirinden farklı olsa da, aşk konusunda ikisi de, aynı durumdaydı.

İkisi de böyle bir durumun hayatlarında var olmasına müsaade etmemiş ve bu tür yaklaşımlarda bulunmamışlardı. İkiside böyle bir duruma ihtiyaç duymadığı gibi karşılarında, hiç bu eksikliği hissettirecek birileri çıkmamıştı. Ta ki birbirlerini görünceye kadar.

_

Ertesi gün şirkete geçen erkekler, Can’ ın hoş hediyesini afiyetle kabul ediyordu. Can tüm şirkete dağıttığı baklavanın son kısmını kardeşlerine ayırmıştı. Ares kendi ofisinde işleri ile meşgul olurken, diğerleri toplantı salonunda baklavanın keyfini çıkarıyordu.

 “Allah'ım nasıl güzel ya, yaş pasta yemekten, şunun güzel tadını unuttuk” elindeki üçüncü dilimi de ağzına göndermeden hemen önce söyledi Anıl.

“Can’ in aldığı baklavayı yiyebilmemiz için Ares’ in ilişkiye başlaması gerekiyormuş arkadaş, olaya bak” Cenk bakıştığı baklavalardan gözü ayırmazken, halinden son derece memnundu.

“Biri bir yerden çıkıp, bunun bir şaka olduğunu söyleyecekmiş gibi hisseden sadece ben miyim?” ağınıza attığı baklavayı da, keyifle midesine gönderdi Anıl. Ağzında dağılan lezzet ile mest olmuş gibiydi.

“Baklava yerine, kurban mı kesseydik acaba ya?” önündeki yarım tepsi baklavaya bakan Can, o an gerçek düşüncesini dile getirmişti.

“Gençler yine saçmalamaya başladınız” onları kontrol altında tutmak isteyen Egemen, kendinden pekte emin değildi.

“Ne yalan söyleyeyim, bir ara bunu düşünmedim değil” Cenk’ in sözlerine Anıl ve Can kahkahalar ile eşlik ederken, Mert ve Egemen öfke ile göz devirmişti.

“Bunlar Ares’ in kulağına giderse, görürüm ben sizi” üç kafadara uyarı veren bu kez Mert olmuştu.

“Tama ya, sustuk” ona karşılık veren Cenk oldu.

“Daha fazla çamura batmadan hadi, ben odama kaçtım” ayaklanan Can, kapıya ilerlemeye başlamıştı.

“Ares’ in payını vermeyi unutma” bunu söylerken, ses tonu hiçte hoş çıkmıyordu. Hatta yüzünü ele olan muzur bir gülümseye sahipti.

“Bence Egemen’ in vermesi daha uygun olur. Ares’ in payını o götürsün” geri dönüp söylediğinde hepsi boş bir ifade ile baktılar ona.

“Sebep?” Egemen, düz bir ifade ile sorduğunda, tek kaşı havalanmıştı.

“Aramızda en uzun boylu olan sensin, o yüzden”

“Hayatımda duyduğum en saçma bahane” koca kahkahalarını serbest bıraktı, Anıl ve Cenk.

“Umarım bu, yaptığın o iğrenç esprilerinden biridir, Can” yüzünü buruşturarak bakan, Mert; ona tiksinir gibi bakıyordu.

“Tamam ya, tamam, ben götürürüm. Zaten bir kere de iyilik yapsanız; dişimi kıracağım” diye söylenerek, Ares için hazırlanan tabağa uzandı.

“Sen dişsiz kalma diye, iyilik yapmıyoruz kardeşim. Beril sana ne der sonra” hain bir gülüş ile birbirine çak yapan iki kardeşine de öfke ile baktı Can.

“Siz var ya; kardeş değil düşmansınız, düşman” parmakları ile ikiliyi işaret ederken, onları daha da keyiflendirmişti.

“Allah yardımcın olsun kardeşim” Cenk’ in sözlerinin ardından, gözleri yukarı çevirip, ona sabır bahşedilmesini diliyordu, o sıra. Daha sonra eline aldığı tabak ile odadan ayrıldı.

 Ares’ in odasının kapısına ulaştığında, ondan alacağı tepkiden hayli çekiniyordu. Daha önce onunla buna benzer bir konuşma yapmamış olsa da, aslında Ares’ in kapısını sevgilisi için birçok kez; farklı amaçlarda çalmıştı. Yine de bu endişe etmemesine yetmiyordu.

Kapıyı birkaç kez tıklattıktan sonra içeriden ‘gel’ sesini duyduktan sonra kapıyı aralayıp, içeri girdi. Masasının başında olan Ares’ e doğru ilerlerken, ona dönemeyen bakışları bile onu daha da geriyordu. Masasına yaklaştığında ise öylece olduğu yerde dikilmeye devam etti.

Onun geldiğini fark eden Ares, başını kaldırmadan bakmış, öylece dikilmesine bir anlam veremediği için konuşmaya başladı.

“Evet, Can seni dinliyorum”

“Baklava”

“Ne?”elinde tuttuğu tabağa gözleri kaydı ancak hızlıca yeniden yüzüne baktı. Alnı kırışmış, olanlara anlam vermeye çalışıyordu.

“Baklava getirdim sana” tereddütle elindeki gösterdi. Onun ifadelerini takip ediyordu.

“Bu ne için?” kaşları çatılırken, o an Egemen bu tabağı buraya getirmediği için ona içinden söylenip duruyordu.

“Dün baklava dağıtacağımı söylemiştim ya, bilirsin delikanlı adamın ağzından söz bir kere çıkar”

 “Gerçekten dağıttın mı?” şaşkınlık dolu, ufak bir gülümseme belirdi yüzünde.

“Evet, dağıtmasa mıydım?” korkuyla sordu o an.

“Onun için değil, gerçekten dağıtacağını düşünmemiştim” rahat bir nefes verdi o an Can.

“Diğerleri yedi mi?”

“Evet, beyefendiler çoktan zıkkımlandı” hala onlara karşı öfke duyuyordu ve bunu o an engelleyemedi. Ne vardı yani içlerinden biri, bu tabağı getiriverseydi?

“Can, bilirsin benim tatlıyla pek aram yo-“ Can, onun söyleyeceğini bildiğinden devamını dinlemek yerine konuşmaya başladı.

“Bu senin ilişkinin şerefine dağıtıldı. En azından bir tane yesen bile beni çok memnun edersin”

“Peki, tamam” kibar bir gülümseme ile kardeşinin yüzüne baktığında, aslında yaptığı bu hoş hareket için minnet duyuyordu Ares. Tabağı Ares’ in masasına bırakıp, ona biraz daha yaklaştırdı.

“Öyleyse gideyim ben” Ares onu başı ile onaylakdıktan sonra kapıya doğru ilerlemeye başladı. Ancak kapıya birkaç adım kalmıştı ki; Ares yineden seslendi ona.

“Can, sağ ol kardeşim” onun bu söylediğini, geniş bir gülümseme ile karşıladı Can.

“Afiyet olsun kardeşim” ardından odadan çıkmış ve kendi odasına giderken, yüzünde beliren o gülümseme kaybolmamıştı.

 _

Aradan geçen birkaç sonra Ares işler ile uğraştığı sıra aklına gelen şey ile bir süre ara vermişti. Can’ ın isteği üzerine bir dilim baklavayı ise çoktan yemişti. Beren ile bir ilişkiye başladığını öğrenmesi gereken en önemli iki isimdi Mehmet ve Meliha çifti.

Bu yüzden onlara haber vermek için işine ara vermiş ve telefonuna uzanıp, çifti aramaya koyulmuştu. Çalan telefon çok geçmeden yanıt buldu.

“Efendim, oğlum” sesini son derece neşeli gelen Meliha hanım, Ares’ in aramış olmasından dolayı fazlası ile keyiflenmişti.

“Nasılsın Meliha teyze?”

“İyiyim oğlum, sen nasılsın, kardeşlerin nasıl?”

“Herkes gayet iyi” asıl arama amacına gelecekti ve bu yüzden geriliyordu.

“Aslında size söylemem gereken bir şey var. Bu yüzden rahatsız ettim” nasıl söylemeli, hangi kelimeleri kullanması gerekti bilemeyen Ares; kendini fazlası ile beceriksiz hissediyordu.

“Estağfurullah oğlum ne demek o öyle”

“Aslında bunu Mehmet amca ile konuşsam çok daha iyi olacak sanırım” oğlunun ses tonunda bile bir değişiklik olduğunu anlayan Meliha hanım anında dediğini yapıp telefonu eşine uzattı.

“Korkutma oğlum bizi, bir şey mi oldu?” endişeli baba, duyabileceği kötü bir haber bekliyor ve kaygılanıyordu.

“Bana; karanlığa hapsettiğin hayatına, ışığın olacak kişi bul. Kalbini ısıtan her kimse, onu bul ve elini sakın bırakma. Kalbini özgür bırak, kimi seviyorsa, bırak o sevdiğinde, kalbini sevsin. Sırtlandığın her acına ortak olsun, elini tutsun Ares, demiştin hatırlıyor musun?” oğlunun bu sözlerinin ardından gelecek olan şeyi beklerken, koca bir umut baş verdi içinde. Tahmin etmek zor değildi onun için bu yüzden büyük bir sevinç çığlığı yükseldi çiftten.

“Beren artık senin yavuklun mu oldu?” diye söyleyen Mehmet Bey, öz oğlu olmamasına rağmen Anıl ile ne kadar benzediklerini de Ares’ e göstermiş oldu.

“Ben bu kelimeyi kullanmazdım ama evet, öyle oldu” başını iki yana sallayan Ares’ in yüzünde eşsiz kıymetli bir gülüş belirdi o an.

_

Akşam saatleri karanlık şehri yavaş yavaş ele geçirirken, kızlar hala gelen müşterilerle ilgileniyorlardı. Ancak restoranı gözetleyen bir araba dışarı beklerken, Ares’ in emri ile burada olan adam bunu çoktan fark etmişti.

Ares’ in adamları, onları çok sonra fark edebilmişti. Adamlar işlerinde son derece iyi olduklarından onları fark etmeleri hayli zaman almıştı. Zira kızların restorandan çıkış saatini gelene kadar fark etmemişlerdi.

Onların polis olduğunu fark eden adamlar, bu konuda daha dikkatli davranmaya çalışıyordu. Bu yüzden önce neler olduğunu anlamaya çalışsa da, herhangi bir hareketlilik olmadığında, eninde sonunda efendilerine durumu bildirmek durumundaydılar. Ares telefonun zil sesini duyduğunda, ekranda yazan isimle birlikte hiç beklemeden, aramayı yanıtladı.

“Söyle”

“Efendim burada bir polis aracı uzun zamandır bekliyor. Sanırım görüş açıları restoran” bu onun için pekte soru teşkil eden bir sorun değildi. Zira daha önceleri onlarla herhangi bir sorunu olmamıştı. Bu yüzden gelen aramanın daha ciddi bir sebebi olduğunu düşündüğünden, şuan rahatlamıştı

“Onlar sorun değil. Başka bir şey oldu mu?” diye sordu emin olmak için.

“Hayır, efendim, her şey normal görünüyor”

“Anladım. Gözünüzde, kulağınızda açık olsun” sert sesi ile verdiği emri alan adam, o görmese de, başı ile onay veriyordu ona.

“Emredersiniz efendim” daha sonra dili ile de onu onaylayan adamın ardından, telefonunun aramasını sonlandırdı Ares. Polis, ya da herhangi bir devlet adamı karşısında onun bu kadar rahat oluşunun sebep; arkada hiçbir iz bırakmadan ilerlediğindendi.

Ayrıca şöylede bir gerçek vardı ki; Mehmet Arslan gençlik yıllarında fazlası ile azılı bir bela gibiydi. Şimdileri eşi ile birlikte emeklilik hayatı yaşayıp, günleri sessizlik içerisinde geçiriyor olsa da, kimse onu yineden kışkırtmak istemezdi.

_

Kızların restorandan ayrılma zamanı gelip çatmıştı. Normal olarak restoranın diğerleri gibi geç saatlere kadar açık olup, müşterileri karşılamaları gerekse de, kızlar bunu bir kazanç sağlamaktan çok hobi olarak yaptıkları için buna gerek duymuyorlardı.

Eve dönüş yolunda olan kızlar, Beril ve Nilay’ ın arabasına eşit olarak dağılmıştı. Beril’ in arabasında Selin ve Beren varken, aralarında bir sohbet başlamıştı.

“Ares ile birlikte olmanız hala rüya gibi geliyor” sürücü koltuğunda olan Beril, yola dikkatini verip, söylediğinde, Beren’ in yüzünde bir gülümseme belirmişti. Ona da tüm bunlar bir rüyanın parçasıymış gibi geliyordu zira.

“Sahi Beren, nasıl ikna ettin onu?” arkada oturan Beren’ e başını çevirip, onunla göz göze gelmeye çalışarak sordu Selin.

“O bana gerçeklerden bahsediyordu. Ama ona asıl gerçekleri söyleyen ben oldum” diye yanıtladı Beren onu.

 “Mehmet amca ve Meliha teyze öğrendikleri zaman nasıl bir tepki verdiler acaba?” ufak bir kıkırtı eşliğinde söyleyen Beril’ e diğerleri de eşlik etti.

“Eminim ilk uçakla buraya geleceklerdir” Kızlar manevi anne ve babaları hakkında sohbet ettikleri bu sıra o an Beren’ in içinde bir endişe belirdi.

“Umarım onay verirler” sesindeki tını bile onun bu konuda gerçekten kaygılandığını gösteriyordu, kızlara.

“Böyle düşünmene hiç gerek yok, inan bana. İkisi deseni oldukça sevdi. Üstelik sen Ares’ in seçtiği kişisin bu konuda hiçte sandığı gibi düşünmeyecekler” onu rahatlamak için söylese de, gerçek aslında tam olarak buydu. Beren’ i hayatına dâhil etmek isteyen Ares’ di, bu yüzden aileden kimse buna itiraz etmeyi düşünmezdi bile.

“Üstelik tüm gerçekleri bilmene rağmen hala onun yanındasın. Dışarı insanlar hakkımızda neler neler düşünürken, sen ailemize katılmayı seçtin. Hepimiz bu konuda sana minnet duyuyoruz, Beren” Selin elini ona destek olmak için uzattığında, hiç düşünmeden elini kavradı Beren.

Arka arkaya iki arabada malikânenin yolunu tutarken, bir polis aracı da, onları takip ediyordu. Onlara bunun için emir veren bir amirleri yoktu. İki polis memuru da kendi başları hareket ediyordu. Ve bu yüzden hayatları tehlikede bile olabilirdi.

Zira Selin’ in de dediği gibi Ares’ in ilişki haberini alan Arslan çifti ilk uçakla Türkiye’ ye geliyordu. Bu polis memurlarından Mehmet Arslan’ ın haberi olacak olursa, belki de hiçte hoş şeyler yaşanmayacaktı.

“Bunu yapmak istediğine emin misin gerçekten?” sürücü koltuğunda oturan polis memuru yoldan gözlerini ayırmasa da, yanında oturan bir diğer meslektaşına sormuştu. Soruyordu zira onu bundan hala vazgeçirmek istiyordu. Çünkü büyük endişeleri vardı.

“Biz görevimizi yapmalıyız. Bu adam ve ailesi artık durdurulmalı” ancak onun bundan vazgeçmeye niyetinin olmadığını kararlı sesinden bile anlayabiliyordu.

“Bu sandığından çok daha fazla şeyler yol açacak biliyorsun değil mi? Bunu göze alıyor musun?”

“Umurumda değil. Biz bunun için yıllarca eğitim aldık. Eli kanlı bir aile neden elini kolunu sallayarak ortalıkta gezsin ki?” kızların araçlarını takip eden polis memurları, malikânenin yerini öğrendikten sonra yeniden emniyete doğru yola koyulmuştu.

_

“Lütfen bir daha ki sefer arabayı İdil kullansın. Nilay’ in sürüşü çok sıradan. İdil ile birbirizi geçmek için yarışıyoruz” mantosunu portmantoya bırakan Beril, şikâyet eder gibiydi

 “Hayır ya, yapmayın. Öyle olursa arabanıza binmiyorum ben” diye anında çıkıştı Çağla.

“Elbette öyle bir şey olmayacak Çağla, onlara izin verelim de bizi tahtalıköye yollasınlar” alaylı sesi ile konuştuğunda Beril ona gözlerini devirmişti.

“Bu kadar korkak davranmak zorunda değilsiniz” kendini haklı görüyordu Beril.

“Buna tedbirli davranmak denir” Nilay’ in söylediğinde her biri salona doğru ilerlemeye başlamıştı.

“Bunların Can’ ın yanında da söylesen keşke” sevgilisinin üzerine deyim yerindeyse; titreyen Can, elbette onun bu tarz oyunlara kalkışmasına müsamaha göstermiyordu. Bunu bilen Selin’ de onun bu şekilde üzerine gitmekten geri durmadı.

 “Artık akşam yemeği için hazırlık yapmaya başlasak?” uzayıp giden ancak bir sonu olmayan konuya kendi bir son vermek istemişti İdil.

“Bu kadar korkak olmak zorunda mısınız”dedi Beril hep birlikte salon koltuklarına yerleştiklerinde.

“Alakası yok sadece dikkatli davranmak zorundayız bu bir önlem”diye söyledi Nilay.

“Artık akşam yemeğinde ne yapacağımıza karar versek”diyerek konuyu dağıttı İdil.


Yorumlar

  1. Yeni bölüm 💜💜💜💜

    YanıtlaSil
  2. Bölümler biraz hızlı gelse keşke çok heycanlı 💜❤🧡💛💚💙

    YanıtlaSil
  3. Bugün bölüm gelir miiii ✨💕

    YanıtlaSil
  4. Yeni bööölllüüümmm ❤️❤️❤️❤️

    YanıtlaSil
  5. Yazarcığım artık yeni bölümm lutfenn

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlığın Efendisi - Final

  Ertesi gün aile bireyleri büyük bir telaş ile uyanmıştı. Dün Ares ve Beren ruh sağlığı merkezindeyken, diğerleri de, Meliha Hanım ile birlikte geri kalan eksikler için yeniden alışverişe çıkmıştı. Bu gün iki düğün birden olacak ve ailenin mutluluğu ikiye katlanacaktı. Büyük bir telaş kahvaltı masası kurulurken, herkesin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. “Herkese günaydın” kocaman neşesini herkese dağıtmak isteyen Beril, sesini duyurduğunda, ona bakıp, gülümsemeden edemiyorlardı. “Günaydın”mutfakta olanlar onu karşıladığında, adımları tezgaha doğru ilerlemişti. “Görende bugünkü gelinlerden biri de, sensin sanacak” Çağla, ona laf yetiştirirken, elinde doğradığı şey ile birlikte elini de, kesmemek için büyük bir özen gösteriyordu. “Yakında o da, olacak kardeşim. Hele siz önce bir evlenin” sevgilisinin arkasından mutfağa iğren Can, Çağla’ yı yanıtladığında, Beril’ in yüzü hevesle parlamıştı. Güne ilk başlayan Selin olmuşken, rekor sayılacak bir saatte hemen ardından ...

Karanlığın Efendisi - 65. Bölüm

  Saat epeyce ilerlemiş ve Ares’ in uyanmasının ardından üç kafadar çat pat hazırladıkları akşam yemeği yenmişti. Yemeğin ardından Beril’den gelen filmi izleme teklifi kabul görmüş ve bireyler sinema salonuna ilerleyip, seçtikleri bir film ekranda dönmeye başarmıştı. Ancak kimse filmle ilgilenmiyor ve kendi dünyasındaki sorunlar ile boğuşuyordu. Film sona erdiğinde, yapılan alışverişte yorgun düşen kızlar uyuya kalırken, onları odalarına taşımakta erkek arkadaşlarına düşmüştü. Ares ve Beren çifti odadan ayrılıp, kendi odalarına ilerlerken, Beren’ in aklına; Ares’ den istediği şey gelmişti. Ares onun isteğini bugün yerine getireceğini söylemiş olasa da, şuan ki hali buna hiçte uygun değildi. Ancak sözlerinin her daim arkasında duran sevgilisinin dediğini yapacağından da, emindi. Odaya girdikleri sıra Beren’ in gözleri Ares’ in üzerindeydi. Ares uyandığından bu yana yalnızca birkaç kelime etmiş ve önüne konulan yemekten yalnızca birkaç çatal almıştı. Onun için fazlası ile endişelen...

Karanlığın Efendisi - 15. Bölüm

Kahvaltı masasının hazırlığı tamamlandığında, hep birlikte masadaki yerlerini almışlardı. Kızlar, Beren’ in onların yanında anlatmaya uygun görmediği şeylerden ötürü biraz buruktu. Tam anlamı ile arkadaş olup, kendini daha rahat hissetmesini istiyorlardı, fakat Beren, aralarında olan mesafeyi bir türlü yıkamıyordu. “Aslında her birinize gerçekten minnettarım. Beni öylece ailenizin içine alıp, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Ben insanlarla arası iyi olan biri değildim. Bu konuda fazla beceriksizim ama bunun üstesinden gelmeye gayret edeceğim. Aile kaybettikten sonra zor zamanlar geçirdim, belki insanlardan tamamen koptum. Ama sizinle tanıştığımdan bu yana birazda olsa toparlandığımı hissediyorum. Tekrar kahkaha atmama neden olduğunuz için minnettarım. Son zamanlarda, geceleri düzgün uyuyamıyorum. Buraya gelmeden önce de kabristana uğradım. Ne zaman uğrasam, biraz fazla hassaslaşıyorum. Aileme son zamanlarda daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Ama sizler şuan yanım o...