Ana içeriğe atla

Karanlığın Efendisi

 

Tanıtım


Mevsimlerden sonbahardı ve saat çoktan gece yarısını bulmuştu. Issız bir noktada çığlık atıp yardım bekleyen bir adam vardı. Bu adam fazlası ile şansızdı. Zira onun çığlıklarını duyabilen yalnızca Tanrı' idi. Bu adam öyle bir yerdeydi ki; duvarlarını saran kan lekeleri ve girenin sağ çıkamadığı bir yerdi burası. Terk edilmiş ve yıkılmaya bir adım kalan görüntüsü ile etrafı ağaçlarla çevrili, ormanlık alanda bir depoya getirilmişti bu adam.

Bu depoya ulaşmak için yalnızca eski bir yol vardı ve yolun bozukluğundan ve fazla karanlık bir yol olduğundan kimse tarafından tercih edilmiyordu. Bu ıssız ve kimsenin kullanmadığı bu alan özellikle seçilmiş ve bu gece özellikle seçilme nedenlerinden birini gerçekleştirmek için depoda mesai başlamıştı.

Adam olanların farkındaydı ve buradan bir kurtuluşu olmayacağını artık kabulleniyordu. Sandalyede oturmuş, elleri ve ayakları bağlıyken zaten başka türlü düşünmesi de pek mümkün sayılmazdı. Gözlerini açmasını izin verilmeyen yumruklar sayesinde, yüzünün her deliğinden sıcakkan damlarları süzülüyordu. Beyaz pahalı gömleği artık kırmızı renge boyanmıştı. Atılan yumruğun acısı hafiflemek şöyle dursun nefesini dahi toplayamadan yeni bir yumruk ile karşılaşıyordu.

Araba sesi ulaştı o sıra kulaklarına ve eş zamanlı olarak da atılan yumruklarda durmuş oldu. Karşısındaki parmaklarını saran muştayı çıkartırken, kendi dahi nefes nefeseydi.

Gülümseyerek baktı yarattığı şaheserine. Biraz sonra tok adım sesleri ile doldu, o iğrenç kokunun hâkim olduğu depo.

Adama bunların bir Azrail' e ait olduğunu ve kapı açıldığında kiminle karşılaşacağını biliyordu. Göz kapakları zorlansa da karşısına çevirdiği gözleri sayesinde ona tiksinti dolu bakışlar atan beş adam ile karşılaştı. Beşi de öylece durmuş biradan bu adamın başına gelecek olanı bekliyor ve bunun için sabırsızlanıyordu. Adım sesleri yaklaşırken, kapından girecek olan beden onu, yumruklardan dolayı harabeye dönen yüzünü umursamamaya itiyordu.

Kapı yavaşça aralanırken, yediği yumrumlar sayesinde gözlerinin beyazı kırmızı renge dönmüş olan adam; korku dolu bakışlar atıyordu kapıya. Titremeye başladı tüm bedeni, zira ölüm artık nefesi kadar yakındı ona. Zar zor alabildiği nefesler dahi artık onu terk etmiş gibiydi. Ona ölüm bahşedecek olan Azrail, adım adım yaklaştı ona ve tam karşısında durdu.

"Soyun" dedi Azrail, gözleri iğrenç kokusu ile nefes kesen bir çöğ yığınına bakan bir ifadeye sahipti.Duyduğu sözler ona, kalbinin yükselen ritim seslerini artık duyabiliyordu. Verilen emir ile şaşkınlıktan donakalmış, başına gelebilecekleri hesaplamaya çalışan adama yaklaştı iki kişi. Biri ellerini, diğeri ayaklarını çözüp önce gömleğini sonra sırasıyla pantolonu; ayakkabılarını ve çoraplarını çıkarttılar. Adam iç çamaşırı ile kalmıştı karşılarında. Ayağa kaldırıp düşmemesi için iki kolundan tuttular.

"Hepsini" diye emretti Azrail. Odadaki herkes şaşırtmıştı bu emre ama sorgulamadan yerine getirdiler. Adamın bedeninden tüm parçaları çıkartmalarıyla, adam tamamen çıplak kalmıştı.

"Bağlayın" dedi bu sefer, odanın biraz köşesinde kalan direği başı ile işaret ederek. Adamı oraya sürükledi iki kişi. Sırtı direğe gelecek şekilde ellerini arkadan bağlamaya başladılar ki:

"Daha aşağıdan" diye emretti Azrail bu defa. Adamı yere oturtup ellerini arkadan bağladılar. Adımlarını odadaki dolaba yönlendirdi Azrail ve içinden iki kutu çıkardı.Adama yaklaşıp ayağı ile adamın bacaklarını iki yana açtı. Kutuları açıp, içindekileri adamın vücuduna; özellikle malum bölgesine, tamamen boşalttı. Adam üstüne dökülenlerin ne olduğunu çözemedi. Zorla kutunun üzerinde yazanı okuyabildiğinde, gözleri tamamen açıldı. Fare yemi. Nasıl bir cezaydı bu?

"Hayvanları getir " diye emretti Azrail, adamdan gözlerini ayırmadan. Emri alan hızla çıktı odadan. Bir kaç dakika sonra elinde üç sepet ile geri döndü. Azrail başı ile işaret verdi gelene. Sepeti tutan kişi adama yaklaştı ve adamın üzerine fareleri bıraktı.

" Ben Ares Karal, senin Azrail'inim. On beş kıza tecavüz etmenin cezasını o çok sevdiğin organını ve canını bu şekilde alarak veriyorum."


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlığın Efendisi - Final

  Ertesi gün aile bireyleri büyük bir telaş ile uyanmıştı. Dün Ares ve Beren ruh sağlığı merkezindeyken, diğerleri de, Meliha Hanım ile birlikte geri kalan eksikler için yeniden alışverişe çıkmıştı. Bu gün iki düğün birden olacak ve ailenin mutluluğu ikiye katlanacaktı. Büyük bir telaş kahvaltı masası kurulurken, herkesin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. “Herkese günaydın” kocaman neşesini herkese dağıtmak isteyen Beril, sesini duyurduğunda, ona bakıp, gülümsemeden edemiyorlardı. “Günaydın”mutfakta olanlar onu karşıladığında, adımları tezgaha doğru ilerlemişti. “Görende bugünkü gelinlerden biri de, sensin sanacak” Çağla, ona laf yetiştirirken, elinde doğradığı şey ile birlikte elini de, kesmemek için büyük bir özen gösteriyordu. “Yakında o da, olacak kardeşim. Hele siz önce bir evlenin” sevgilisinin arkasından mutfağa iğren Can, Çağla’ yı yanıtladığında, Beril’ in yüzü hevesle parlamıştı. Güne ilk başlayan Selin olmuşken, rekor sayılacak bir saatte hemen ardından ...

Karanlığın Efendisi - 65. Bölüm

  Saat epeyce ilerlemiş ve Ares’ in uyanmasının ardından üç kafadar çat pat hazırladıkları akşam yemeği yenmişti. Yemeğin ardından Beril’den gelen filmi izleme teklifi kabul görmüş ve bireyler sinema salonuna ilerleyip, seçtikleri bir film ekranda dönmeye başarmıştı. Ancak kimse filmle ilgilenmiyor ve kendi dünyasındaki sorunlar ile boğuşuyordu. Film sona erdiğinde, yapılan alışverişte yorgun düşen kızlar uyuya kalırken, onları odalarına taşımakta erkek arkadaşlarına düşmüştü. Ares ve Beren çifti odadan ayrılıp, kendi odalarına ilerlerken, Beren’ in aklına; Ares’ den istediği şey gelmişti. Ares onun isteğini bugün yerine getireceğini söylemiş olasa da, şuan ki hali buna hiçte uygun değildi. Ancak sözlerinin her daim arkasında duran sevgilisinin dediğini yapacağından da, emindi. Odaya girdikleri sıra Beren’ in gözleri Ares’ in üzerindeydi. Ares uyandığından bu yana yalnızca birkaç kelime etmiş ve önüne konulan yemekten yalnızca birkaç çatal almıştı. Onun için fazlası ile endişelen...

Karanlığın Efendisi - 15. Bölüm

Kahvaltı masasının hazırlığı tamamlandığında, hep birlikte masadaki yerlerini almışlardı. Kızlar, Beren’ in onların yanında anlatmaya uygun görmediği şeylerden ötürü biraz buruktu. Tam anlamı ile arkadaş olup, kendini daha rahat hissetmesini istiyorlardı, fakat Beren, aralarında olan mesafeyi bir türlü yıkamıyordu. “Aslında her birinize gerçekten minnettarım. Beni öylece ailenizin içine alıp, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Ben insanlarla arası iyi olan biri değildim. Bu konuda fazla beceriksizim ama bunun üstesinden gelmeye gayret edeceğim. Aile kaybettikten sonra zor zamanlar geçirdim, belki insanlardan tamamen koptum. Ama sizinle tanıştığımdan bu yana birazda olsa toparlandığımı hissediyorum. Tekrar kahkaha atmama neden olduğunuz için minnettarım. Son zamanlarda, geceleri düzgün uyuyamıyorum. Buraya gelmeden önce de kabristana uğradım. Ne zaman uğrasam, biraz fazla hassaslaşıyorum. Aileme son zamanlarda daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Ama sizler şuan yanım o...