Ana içeriğe atla

Karanlığın Efendisi - 3. Bölüm



Ertesi gün Cenk ve Anıl, adamın cesedi ile karşılaşmıştı. Cesedi her zaman ki gibi kuyuya atmışlardı. Bu yöntem onların delilleri yok etme şekliydi. Ofiste her şey rutin ilerliyordu o sıra.

"Can" diye seslendi Ares, toplantı odasından çıkmak üzere olan kardeşine. Can' ın gözleri anında kardeşini bulmuştu. "Bunu al" Ares'in uzattığı kağıdı buldu gözleri bu kez. "Nedir bu?" diye sorduğunda kardeşinin uzattığı kağıdı elinden almıştı. "Restoranın tapusu, kızlara ver bunu. Evde oturmaktan sıkıldıklarını söylemiştiniz" Ares'in sözlerinin ardından irice açılan gözleri ile şaşkınlığını gizlemeden, baktı kardeşine.

"Nasıl yani, restoranı onlara mı veriyorsun?" böyle bir şeyi aklının ucundan dahi geçiremeyen Can, büyük bir hayret yaşıyordu. "Evet, onları sürekli evde tutamayız. Dışarıdaki hayatı kaçırmamalılar değil mi?" dedi Ares, yüzünde ufak bir gülümseme ile izledi, kardeşinin verdiği tepkileri. "Sağ ol kardeşim" gözlerini kaplayan minneti ona da göstermekten gocunmadı Can. Kızlar dışarıda oldukları zaman, sürekli telefon ile aratıp kontrol ettiren Ares; şuan onlara restoranı verdiğini söylüyordu. Bu önemli bir gelişmeydi aile için.

"Aile için yapıyorum, kardeşim, büyütülecek bir şey değil" diye kardeşini yanıtlayan Ares, yeniden masasına dönüp; yarım kalan işlerine odaklandı.

10 gün sonra

Kızlar, Ares'in onlara verdiği bu restorana oldukça sevinmiş ve büyük bir heves ile tadilata başlamışlardı. İçeride birçok değişiklik yapmış olan kızlar, en ufak bri detaya bile birlikte karar vermişlerdi. Tüm çalışanları başka iş yerlerine, restoranlara aktarmışlardı. içlerinden yalnızca birinin onlarla kalmasını istediklerinde, Beren' de bu isteklerini kabul etmişti.

Beren burada çalışmayı seviyordu. Bu yüzdendi, gaddar patronun tüm yaptıklarına göz yumup, burada kalmaya devam etmesi. Başlarda kızlarla anlaşamayıp, gergin halinin geçmeyeceğini düşünüyordu, Beren. Ancak daha sonra tadilat aşaması, dekorasyon darken, onlarla kaynaşmayı başarmıştı.

Eğlenip, gülüşerek geçiyordu günleri. Gerginliği azalmış ve artık onların yanında daha rahat hissediyordu kendini. Kızların ona alışması daha kolay olmuştu. Hatta öyle ki; sanki yıllardır içlerindeymiş gibi onun varlığını benimsemişlerdi. Arkadaş olmuşlardı, Beren bunun için iyi hissediyordu, yalnızlığı kayboluyordu sanki.

Derya ile arkadaşlıkları restoran sınırları içerisindeydi. Onunla yalnızca mesai saatleri içersin de görüştüğünden, yakın arkadaşı gibi hissedemiyordu onu. Beren, Hakan Demir'in ortadan kayboluşunda, bu ailenin bir parmağı olduğunu düşünse de. Hiç bir kanıtı olmadığından söyledikleri bahaneye, inanmış gibi yapmak zorunda kalmıştı. Emniyetin elbette gerçeği bulacağını düşünüyordu.

Kızlar, Hakan Demir'in buranın satışından kazandığı para ile sakin bir kasabaya yerleştiğini söylemişti. Ancak buna, beş yaşındaki çocuk dahi inanmazdı ama bu konu hakkında konuşmasının hiçbir fayda sağlamayacağının da farkındaydı. Kızların kötü biri olduklarını, düşünmüyordu Beren. Çünkü bugüne kadar hiç böyle bir izlenim görmemişti onların üzerinde.

Bu aile ona iyi gelmişti. Kalmak istiyordu, çünkü yalnızdı. Bu aile ortamı onun kaybettiği huzurunu yeniden kazanmasına sebep oluyordu. Tüm bunlarla birlikte artık yalnız kalmak istememişti, onların aralarında bağ onu etkilemişti. Ailenin bir parçası olmak istiyordu. Tüm gün eğlendikten sonra boş ve sessiz evi, bunca zaman sonra rahatsız hissetmesini sağlamıştı. Belki de uzun zaman sonra ilk defa, geçekten gülümsüyordu Beren.

Mutluydu, bu yüzden onların kim olduklarını, insanların söylentilerini bir tarafa bırakıp, sadece kendi şahit oldukları ile ilgileniyordu. Hayat zordu ve Beren'in bir omuza ihtiyacı vardı. Dünya daha kolay gelmişti gözüne, daha iyi bir yermiş gibiydi. Bu hissi benimsemişti Beren, bu yüzden onların yanında kalmayı istiyordu.

_

Selin mutfaktaki son parçaları özenle yerlerine yerleştirirken, Beril heyecanı yüzünden okunan bir ifade ile içeri girmişti. "Bu gece yemek var Selin, heyecanlı mısın?" diyerek yaklaştı meşgul olan arkadaşına. "Ares' e henüz sormadık Beril. Erken sevinç yaşıyorsun, ya kabul etmezse?"

"Neden hevesimi kırıyorsun. Kabul eder, etmeli, eder değil mi?" bu ihtimali gözardı etmek isteyen Beril, yeniden gözlerinin önüne serildiğinde, bu konuda emin olamıyordu. "Dua edelim ki, Ares bugün iyi gününde olsun. Hem sen Can'a söyledin mi?" diyerek, yaptığı işi bırakıp, endişe ile etrafa göz gezdiren arkadaşına döndü. "Henüz değil"

"Of! Beril, hadi ara artık" diye çıkıştı Selin. "Tamam, bana şans dile" dedi, Beril. Endişesi hat safhada olmasının, haklı bir sebebi vardı. Zira Ares, bir yabancının da aralarında olduğu, bu akşam yemeğine hiçte sıcak bakmayacaktı.

Mutfaktan çıktıktan sonra gidip, yemek salonunda masanın üzerinde olan telefonunu eline aldı. Sevgilisinin adını bulmak için ekranı aydınlattı. "Bol şans Beril, ikna et onu" cam silme işini üstlenen, Nilay işine devam ederken, seslendi ona. "Ama asıl mesele Ares'i ikna etmekte. Şansa ihtyacı olan kesinlikle Can" diye söze girdi Çağla, sandalyeleri yerlerine yerleştirirken. "Bence de" diyerek, sohbete katıldı İdil. Bara bardakları yerleştiriyordu o sıra.

"Beni daha çok endişelendiriyorsunuz, teşekkürler" kızgın ifadesi ile Beril, anında çıkıştı onlara. Daha sonra telefon rehberinden, onu her daim el üstünde tutan kişinin ismi buldu. Ara tuşuna basıp telefonun açılmasını bekledi. "Benim en güzel belam, bugün benden ne istiyorsun acaba?" kalın sesine rağmen, eğlendiğini belli eden bir tonda söyleyen sevgilisinin sözlerini dinledi Beril.

"Ben, senden hep bir şey istemek için mi arıyorum. Ciddi olmazsın?" kızgınlığı şakaya yakın olsa da, Can kelimeleri seçerek kurmazsa eğer her an gerçeğe dönüşebilirdi. "Ama ben bu güzel belanın, bana bağlı oluşunu seviyorum" diyerek, doğru bir yol izledi.

"Bak hemen nasılda aldı sinirimi. Ben sana neden kızamıyorum ya" hayatının tek çaresi bu adam gibiydi Beril için, hayatın en özel armağanına nasıl kızgın kalabilirsin ki?

"Eğer sana bana kızgın kalırsan, benim o gün nasıl günüm iyi geçebilir. Şuan diğerleri alay etmeye başladı, bunun için teşekkür ederim. Bundan daha iyi bir zaman bulamazdın hayatım. Lütfen artık ne istediğini söylesen?" dedi Can, karşısında ona gülen kardeşlerine kötü bakışlar atarken.

"İşte senin romantizmin bu kadar. Neyse biliyorsun, restoran için açılış yapmayıp, yarın direk başlıyoruz. Bu yüzden, bu akşam burada bir yemek yiyelim diyoruz. Ares'i ikna eder misin?" diye sordu, tek nefes ile. "Neden Ares'i ikna etmem gerekiyor ki. Ares bunu elbette kabul eder" sevgilisinin sözleri henüz tamamlanmadığından Can, hali ile olayı kavrayamamıştı. "Yemekte Beren'de olacak, hani bahsetmiştim; yeni garsonumuz" diyerek sözlerini bitirdi Beril.

"Ares'in, yabancı birinin aramıza katılmasına vereceği tepkiyi sende biliyorsun Beril. Daha olur şeyler istesen" "Lütfen hayatım, benim için ikna et onu lütfen. Beren' e ne kadar değer verdiğimizi biliyorsun. Lütfen lütfen lütfen" sevgilisini, tatlı bir ses tonu ile ikna etmeye çalıştı Beril.

"Şunu söylemeyi kes artık. Tamam, halletmeye çalışacağım" "İşte benim sevgilim. Dünyadaki en en mükemmel benim sevgilim" sevgilisinin kendine yaptığı, bu ufak sahte sevgiye karşılık, gözlerini devirdi Can.

"Olmaz deseydim, peşimi bırakmaz en kötüsü ben olurdum. Yaparım deyince, en iyisi oldum. Beni bu kadar çok sevme sevgilim, gözlerim yaşardı" sesindeki kinayeyi anlamamak imkansızdı. "Sende yerde yatmaya, bu kadar hevesli olma sevgilim. Yazık sırtın acır, kıyamam sana" diyerek karşılık verdi Beril ona. Can'ı en zayıf noktasından vurmuştu.

"Ah! benim biricik güzeller güzeli sevgilim. Elbette ki ricanı yerine getireceğim. Ne demek, rican emirdir benim için" lafı usta bir hareket ile geri çeviren Can, sevgilisinin bu konuda şakası olmadığının farkındaydı. "Ah! Benim koca kulaklı sevgilim" dediği sıra yüzünde, çiçek açan bir hali vardı.

"Ah! Benim susmayan sevgilim, ben Ares ile konuşup, ararım seni" aşk dolu bu konuşmanın ardından çift telefonu kapatmıştı nihayet. Can kalktığı koltuğa geri oturdu. "Söyle bakalım; bu seferki emir nedir, romantik adam?" diye uğraştı kardeşi ile Cenk. "Ares'i ikna etmek" oflamaya yakın bir ses ile söyledi.

"Hangi konuda? "diye sordu, Mert merakla. Yaslandığı koltukta öne gelmişti. "Akşam ki, restorandaki yemeğe, yeni garsonun da katılabilmesi için" söylediği sıra beyninde, eğer bunu mümkün kılmazsa güzel sevgilisi, bundan sonar sürekli olarak başının etini yerdi.

"Kardeşim, işin bu sefer gerçekten çok zor" onun düştüğü sıkıntının farkında olan Anıl, daha da köşeye sıkıştırma derdindeydi. "Neden böyle şeyler, benim sevgilimin başının altından çıkıyor ve neden bende patlıyor" diyerek isyan etti Can.

"Eğer geri dönemezsem, ölüm sebebim Beril'dir. Bunu mezar taşıma yazın, tamam mı?" dedi ve odadan çıkmak için kapıya yaklaştı. "Bol şans kardeşim. Ters baktığı an; kaç derim. Belki bir şansın olabilir" Cenk ile aynı kafada olan Anıl, ikisi birlikte eğlenerek izliyordu; onun sıkıntılı yüzünü.

"Odadan sağ çıkarsam, senin için ölüm saati demektir; Anıl Giray" parmağını sallayarak, onu açıkça tehdit etti Can. "Dost acı söyler, Can Yılmaz" diyen Anıl' ın ardından kardeşi çoktan odadan ayrılmıştı. Can' ın içinde olduğu durum onu fazlası ile geriyordu.

Ares oldukça düz bir adamdı. Bir şey başta; hayır dediğinde, bunu tersine çevirmenin olanağı yoktu. Bu yüzden düzgün kelimeler ile onun, baştan hayır demeyeceği şekilde konuşma yapmalıydı Can. Odaya yaklaşan adımları ile eş zamanlı olarak heyecanı da artıyordu. Kapıyı tıklatmak için yumruk yaptığı eli havalandığında, derin birkaç nefes alış-verişi yaptı. Elini iki kez kapıya vurup, ardından kapıyı araladı.

Ares masasında oturmuş dosyalar ile ilgileniyordu. Başını kaldırmadan, gelenin kim olduğunu gözleri ile kontrol etmişti. Gergin adımlarla ilerleyen Can, kardeşinin karşısında durdu. Ares, Can'ın halla ayakta olduğunu fark ettiğinde, yaptığı işi bırakıp, ona odaklandı. Kardeşinin yüzüne baktığında onun tuhaf halinin de farkına varmıştı. Bu yüzden odasına kadar gelmesinin önemli bir nedeni olduğu hissine kapılmıştı.

"Otur Can, neden ayaktasın?" söylediği sıra, ayakta olan arkadaşına masasının yanındaki koltukları işaret etti.

"Ah! Tabii" adımlarını hızlı tutarak, oturdu ona işaret edilen yere.

"Bir sorun mu var?" Ares, şüpheli gözler ile kardeşine bakarken, onun neden bu kadar gergin bir halde olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Hayır, sadece sana sormam gereken bir şey var" içinde tuttuğu şey onu, her an daha da gerginliğini arttırıyordu.

"Bildiğin gibi, restoran yarın işleve girecek. Kızlar açılış partisi vermeyip, sadece restoranda aile arasında bir yemek yemek istediler. Bu akşam daha iyi olur diye düşünmüşler"

Kardeşinin sözlerinin ardından birkaç saniye düşündü Ares. Uygun olup, olmayacağını, ya da oradayken, yaşanabilecek senaryolar geçti aklından.

"Tamam, olur" ancak Ares, kardeşinin konuşmasının bu kadar olmadığını biliyordu. Zira Can' ın gerginliğinin bu konuşmadan değil de, bundan sonrakiler için olduğunu bilir gibiydi.

"Aslında, bir şey daha var" sözlerine devam eden Can, rahatsızca yerinde kıpırdanmaya başladı. Söze nasıl girmesi gerektiğini tartıyordu aklında. Ondan gözlerini ayırmadan yüzünü izleyen Ares, gelecek olanı, masasında öne eğilip, ellerini masasının üzerinde birleştirerek beklemişti.

"Restoranda kızlar ile birlikte çalışan bir garson var. Hani Beril ile çarpışıp, o patronun azar-" "Öldürmeden önce arayıp, özür dilemesini sağladığımız" diye hatırladığını belli etti Ares. Bekledikçe bunun sonunun gelmeyeceği hissi ele geçirmişti Can'ı.

"Evet, kızlar artık onu arkadaşı olarak görüyor. O, restoranın tadilat süresince izin vermelerine rağmen, kalıp son güne kadar yardım etmiş. Bu yüzden bu akşam ki yemeğe onunda katılmasını istiyorlar" söylediği için biraz da olsa iyi hissediyordu Can.

"Aramızda yabancı birinin olması uygun değil. Bunu lehimize kullanacak birileri olduğunu, sen de en az benim kadar iyi biliyorsun"Ares, haklıydı çok fazla düşmanları vardı. Bu güne kadar ailenin düşmanı olan kimse, fiili bir girişim göstermemişti. Ancak bu garson aileden değildi ve başına nerede, ne geleceğini kimse bilemezdi.

"Elbette biliyorum, ancak bu sadece akşam yemeği. Hem de ona yardımları için minnet duyduklarından, bir nevi bu akşam ki aile yemeği ile teşekkür etmek istiyorlar"ona ısrarının ters tepmesinden korksa da, tüm imkanlarını zorluyordu. Sevgilisini onun bu çabası için büyük bir teşekkür borçluydu ona. Bir süre sessiz kaldı Ares, aileye yardım eden birine elbette ilgisiz kalmazdı. Garsonun başına gelebilecek şeyleri, ya da on a kimlerin musallat olabileceğini kısaca değerlendirdi aklında.

Şöyle de bir gerçek vardı ki; her ne olursa olsun, bu garson ailenin etrafında olduğu sürece, onun güvenliği için de çarpışacaklardı. Üstelik kızlar onunla arkadaş olup, yaptıkları için minnet duyuyorlardı, minnet duyuyorken; elbette bu yemekte olması gerektiğine inanıyordu Ares.

"Pekâlâ" dedi Ares tekrar arkasına yaslanarak.

"Sadece bir akşam yemeği, o da yardımları için" sözlerinin devamında karşısındaki kardeşine, işaret parmağını doğrultup, bu konudaki ciddiyetini göstermişti.

"Kesinlikle, sağ ol dostum " yüzünde baş gösteren bir gülümseme ile ayaklandığında, rahatça bir nefes aldı Can. Ares kabul etmişti.Arkasını dönüp odadan çıkmak için kapıya yöneldi. Odaya girdiğinden beri kesik kesik aldığı nefesler derinlik kazanmıştı. Üzerinden koca bir kayanın kaldırıldığını hissetti o an. Odadan sağ salim çıkabildiği için mutlu ve rahatlamış hissediyordu Can. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlığın Efendisi - Final

  Ertesi gün aile bireyleri büyük bir telaş ile uyanmıştı. Dün Ares ve Beren ruh sağlığı merkezindeyken, diğerleri de, Meliha Hanım ile birlikte geri kalan eksikler için yeniden alışverişe çıkmıştı. Bu gün iki düğün birden olacak ve ailenin mutluluğu ikiye katlanacaktı. Büyük bir telaş kahvaltı masası kurulurken, herkesin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. “Herkese günaydın” kocaman neşesini herkese dağıtmak isteyen Beril, sesini duyurduğunda, ona bakıp, gülümsemeden edemiyorlardı. “Günaydın”mutfakta olanlar onu karşıladığında, adımları tezgaha doğru ilerlemişti. “Görende bugünkü gelinlerden biri de, sensin sanacak” Çağla, ona laf yetiştirirken, elinde doğradığı şey ile birlikte elini de, kesmemek için büyük bir özen gösteriyordu. “Yakında o da, olacak kardeşim. Hele siz önce bir evlenin” sevgilisinin arkasından mutfağa iğren Can, Çağla’ yı yanıtladığında, Beril’ in yüzü hevesle parlamıştı. Güne ilk başlayan Selin olmuşken, rekor sayılacak bir saatte hemen ardından ...

Karanlığın Efendisi - 65. Bölüm

  Saat epeyce ilerlemiş ve Ares’ in uyanmasının ardından üç kafadar çat pat hazırladıkları akşam yemeği yenmişti. Yemeğin ardından Beril’den gelen filmi izleme teklifi kabul görmüş ve bireyler sinema salonuna ilerleyip, seçtikleri bir film ekranda dönmeye başarmıştı. Ancak kimse filmle ilgilenmiyor ve kendi dünyasındaki sorunlar ile boğuşuyordu. Film sona erdiğinde, yapılan alışverişte yorgun düşen kızlar uyuya kalırken, onları odalarına taşımakta erkek arkadaşlarına düşmüştü. Ares ve Beren çifti odadan ayrılıp, kendi odalarına ilerlerken, Beren’ in aklına; Ares’ den istediği şey gelmişti. Ares onun isteğini bugün yerine getireceğini söylemiş olasa da, şuan ki hali buna hiçte uygun değildi. Ancak sözlerinin her daim arkasında duran sevgilisinin dediğini yapacağından da, emindi. Odaya girdikleri sıra Beren’ in gözleri Ares’ in üzerindeydi. Ares uyandığından bu yana yalnızca birkaç kelime etmiş ve önüne konulan yemekten yalnızca birkaç çatal almıştı. Onun için fazlası ile endişelen...

Karanlığın Efendisi - 15. Bölüm

Kahvaltı masasının hazırlığı tamamlandığında, hep birlikte masadaki yerlerini almışlardı. Kızlar, Beren’ in onların yanında anlatmaya uygun görmediği şeylerden ötürü biraz buruktu. Tam anlamı ile arkadaş olup, kendini daha rahat hissetmesini istiyorlardı, fakat Beren, aralarında olan mesafeyi bir türlü yıkamıyordu. “Aslında her birinize gerçekten minnettarım. Beni öylece ailenizin içine alıp, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Ben insanlarla arası iyi olan biri değildim. Bu konuda fazla beceriksizim ama bunun üstesinden gelmeye gayret edeceğim. Aile kaybettikten sonra zor zamanlar geçirdim, belki insanlardan tamamen koptum. Ama sizinle tanıştığımdan bu yana birazda olsa toparlandığımı hissediyorum. Tekrar kahkaha atmama neden olduğunuz için minnettarım. Son zamanlarda, geceleri düzgün uyuyamıyorum. Buraya gelmeden önce de kabristana uğradım. Ne zaman uğrasam, biraz fazla hassaslaşıyorum. Aileme son zamanlarda daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Ama sizler şuan yanım o...