Ana içeriğe atla

Karanlığın Efendisi - 11. Bölüm


Akşam saatleri Beril ve Selin, konuştukları gibi Beren’ in evine gitmek için araya yerleşmişlerdi. Arabasını makul bir hızda süren Beril, nedensiz bir heyecan yaşıyordu.

Uzun bir araba yolculuğunun ardından kızlar, sonunda Beren’ in evine ulaşmışlardı. Dış kapıda herhangi bir zile basıp, içeri giren kızlar; daha sonra Beren’ in oturduğunu tahmin ettikleri dairenin önüne varmışlardı.

Beren beklemediği zil sesi ile korku ile yerinden sıçramıştı. Yattığı yatağından kalkıp, kapıyı açmaya doğru hareket ettiğinde kimin geldiğine dair büyük bir merakın içine düşmüştü. Zira onun için misafir gibi bir terim yoktu.

Kapıyı araladığında, karşısında gördüğü iki genç kızın ardından, afallamıştı. Tuhaf karşıladı onların şuan burada olmasını.

“Merhaba Beren” Selin’ in sesine yansıyan tereddüt gözle görünür giydi. Ancak bunu umursamaktan çok uzaktı Selin. Yüzünde gergin bir gülümseme ile bakıyordu, karşısındaki bedenin gözlerine.

“Bizi içeri davet etmeyecek misin?” Beril, Beren’ in gözlerine umutla bakarken, kapıyı yüzlerine kapatma ihtimalini de geçirdi aklından. Bunu yapmasının olasılığını tarttı aklında.

“Bizi içeri davet etmeyecek misin?” diyen Selin’ in ardından mahcup olmuştu Beren. Onları hala kapıda tutuyor olduğunu o an fark ediyordu sanki.

“Affedersiniz, buyurun” kapıdan çekilip, onların geçmesi için yeterince yol açtı. İçeri giren kızlar, oturma bölümüne ulaştığı sıra gözleri etrafta geziniyordu.

“Haber vermeden geldiğimiz için lütfen kusura bakma” hala ayakta olan kızlar, tedirgin hallerini saklamayı başaramıyorlardı. Ufak bir gülümseme sundu Beren onlara.

“Yalnız kalmak istediğini biliyorum. Ama yanında olup nasıl olduğunu bilmek istedik” onların gösterdiği ilgiden ötürü memnun hissediyordu Beren. Onlar fazla sıcakkanlı insanlardı, öyle düşünüyordu Beren.

Gösterdikleri bu hassasiyet için onlara minnettar hissediyordu. Zira bu tür bir yaklaşım, Beren’ in yaklaşık iki senedir karşılaşmadığı bir durumdu.

“Ben bu durumdan rahatsız değilim. Lütfen oturun, şöyle” gerçekten geldikleri için rahatsız olmamıştı. Kızlar koltuklara yerleşirken, o da herhangi boş bir koltuğa oturmuştu.

“Bir şeyler içmek ister misiniz?” ayağa kalkmak için hareketlendiğinde, Selin, onun kolunu kavrayıp, kalkmasına engel olmuştu.

“Hayır, teşekkür ederiz”

“Biz seninle buraya konuşmak için geldik. Lütfen zahmet etme” Selin’ in sözlerinin devamını Beril, getirirken, kalkmaktan da vazgeçti Beren.

“Dün gece yaşamak durumda kaldığın şey yüzünden gerçekten hepimiz çok üzgünüz. Böyle bir gece yaşamak zorunda kaldığın için inan bize kendimizi affedemiyoruz” içten gelen bu sözleri dinleyen Beren, içinde hiçbir şüphe barındırmıyordu.

Ne kadar üzgün oldukları ve kendilerini sorumlu tuttukları yüzlerinden okunuyordu zaten.

“Keşke hiç yaşanmamış olsaydı, ya da keşke senin başına gelmeseydi. Ne kadar af dilesek yine de telafi edilemez bir durum” gözleri yere indi Beren’ in, aslında neden bu kadar ilgili davrandıklarının anlamını bulmaya çalışıyordu.

“Bu yaşanan durum, ne yok sayılabilir, ne de biz zamanı geri alabiliriz. Ama lütfen bu yüzden bizden uzaklaşma Beren, yanında olmamıza müsaade et. Yaşadığın o korkunç anları bırak, el elle atlatalım. Bunu tek başına yapmak zorunda değilsin Beren” yüzüne bakan Beril, onunla göz göze geldi. Onun yüzünü kaplayan hüznün farkındaydı kızlar.

“Kısa sürede çok şey paylaştık. Biz artık seni ailenin bir bireyi olarak görüyoruz. Bizim için gerçekten çok değerlisin Beren, sen bizi yargılamadan kabul eden, ilk kişisin. Dünya çok büyük Beren, burada yalnız olmak zorunda değilsin. Lütfen yanında olmamıza izin ver” içinde tuttuğu her ne varsa sakince dışarı vurdu Beril.

Gözyaşları teker teker, ıslattı yanaklarını. Yaklaşık içinde biriken duygularla birlikte aktı, Beren’ in de gözyaşları. Oturduğu yerden kalkıp, Beril’ in yanına ulaştı.

İhtiyacı olan o sarılmayı gerçekleştirdi o an Beril ile birlikte. Beril, Beren’ in tek başına yüklendiği bu hayatın zorluklarına ağlarken, Beren ise ona yardım eli uzatan bu aileye sığınıyordu.

Selin, gözleri dolu dolu, izliyordu karşısındaki bu görüntüyü. O kızlar arasında, en dik duruşlu ve soğukkanlı olandı. Onun gözlerinin bu sahneye doluyor oluşu dahi, bu görüntünün ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyordu.

Anne ve babasını kaybettikten sonra ilk kez birilerine açık bir sevgi ile sarılıyordu Beren. İlk kez bu kadar derin bir ilgi ile karşılaşıyor ve ilk kez tüm samimiyetle onun yanında olmak isteyen birileri vardı.

Beren, sıkı sıkıya, Beril’ e sarılıp, ağlarken, iki yıldır içinde birikenler de dışarı çıkıyordu. Tüm insanlar birilerine ihtiyaç duyar, kimse yalnız başına yapamazdı.

Sarılıp, omzunda ağlayabileceği, mutluluğunu paylaşabileceği; anlattıklarını anlamı ile anlayacak birilerine mutlaka ihtiyaç duyar.

Ağladığında gözyaşlarını kurulayan, yaptığı hataların doğru olanını gösterecek birinin, varlığı lazımdı insana.

‘Herkes gitsin. Ben yalnız daha iyiyim’ diyen insana sormak lazım; gerçekten mutlu mu? Ona sadakat gösteren birileri etrafında olsa, tüm kalbi ile birileri sevse onu; yine de seçer mi yalnızlığı?

Yalnızlık bir seçimdir. İnsan aradığını bulamadığı için yalnızlığı seçmiştir. Ancak ilk insanın yaratıldığı gün dahi belli değil miydi, insanların çift olması.

Bu yüzden bir erkek ve bir de kadın olarak yaratılmamış mıydık? Sadece insanlar değil, dünya üzerinde hiçbir canlı tek başına işe yaramazdı.

Büyüyemezdi, öğrenemezdi. Gelişemez ve çoğalamazdı. Yardıma ihtiyacı olan canlılardık, tek başımıza hiçbir işe yaramazdık. Birilerinden yardım eli beklemeli ve birilerine yardım eli uzatmalıydık.

Beren’ de iki yıldır bu koca dünya da yalnız başınaydı. Dünya üzerinde yaşama süresi dolana kadar nefes alıp, veren bir bedendi sadece. Okul ve restoran dışında başka bir amacı olmadan yaşıyordu.

Her şeyini kaybetmiş biriydi o. İsyankar, ya da küskün değildi. Ancak yaşam enerjisi yoktu, yorgundu. İnsanlar ile iletişim kurmak, arkadaş edinmek vey a sosyalleşmek ona göre değildi. Sadece zorlunluğu olduğu şeyleri yapan biriydi sadece.

Beren ailesini kaybettiği için yalnızlığı seçmişti. Ailesinin yokluğunu dolduramayacak olmasından dolayı, tüm herkese kapatmıştı kendini.

Ancak şuan sanki yükünü alıyordu bu iki kız, onun omuzlarından. Sarıldığı beden öyle iyi geliyordu ki ona, bırakmak istemedi Beren.

Artık yalnız olmak istemedi o an. Böyle bir sevgi ve şefkati kim neden geri çevirirdi. Onların nasıl insanlar olarak anıldığı, ya da diğer insanların onlar hakkında ne söylediğini, pekte umursuyor sayılmazdı.

Bu aile ile olan bağı yüzünden başına gelebilecek şeyler de korkutmuyordu. Dün gece olduğu gibi bu ailenin bir bireyi olarak; onu koruyacaklarını biliyordu.

Beren’ in bu aile içinde kazanacağı çok şey vardı. Bu ailenin bir bireyi olup, kocaman bir aileye sahip olmak istiyordu.

Uzun yıllar yaşayıp, tek başına ölmektense; bu ailenin içinde olup kısa yaşama daha olumlu bakıyordu. Dünya herkes için zor bir yerdi, Beren tek başına olmak istemiyordu.

Ona yardım eli uzatan bu ailenin gözlerinde öyle bir ışık vardı ki; huzur bahşediyordu sanki. Beren o eli tuttuğu zaman tüm sıkıntılarda yok olup, uçacaktı sanki.

Aradan geçen yarım saatin ardından sessizlik içinde yüzüyordu, salon. Kızlar biraz olsun sakinleşmiş ve toparlanmayı başarmıştı.

“Akşam yemeğinde bize eşlik etmek ister misin?” hevesle bekledi Beril, onun yanıtını. Ufak bir gülümseme ile karşılayan Beren, ardından başı ile onayladı onu.

Kızlar, evden ayrılıp, birlikte malikaneye doğru ilerlemeye başlamışlardı. Doğru bir karar verdiğini hissediyordu. Hayatlarının ne kadar tehlikeli oluşu onu rahatsız etmiyordu.

Her ne olursa olsun bu ailenin onu koruyacağını hissediyordu. Nihayet malikaneye vardıklarında, arabadan inen kızlar, kapıya yaklaşmıştı.

Kapının ziline uzanan Selin’ in ardından, birlikte açılmasını beklediler. Onları karşılayan Nilay olmuştu. Beren’ in de kızlarla geldiğini gördüğünde ufak bir şaşkınlık dalgası geçti yüzünden ancak belli etmemeye özen göstererek, onları güler yüzle karşıladı.

“Hoş geldiniz” iyi bir karşılama sunarak, gelenleri içeri buyur etti.

“Hoş bulduk” onu yanıtlayan kızlar, teker teker, içeri gitmiş ve mantolarını portmantoya bırakmışlardı. Salona ulaşan kızları, diğerleri de karşıladığında, koltuklara yerleşmişlerdi.

Kızlar arasında belirgin bir gerginlik vardı. Zira akşam yemeğine Beren’ in de katılacağını Ares’ e haber vermemiş ve ondan onay almamışlardı. Ancak şuan bu özel bir durumdu, Ares’ in buna anlayış göstermesini umut ettiler.

Zaman ilerlemiş ve erkeklerinden eve gelmesine az bir zaman kalmıştı. Karanlık gecede gökyüzünün inci olan ay, yerine almış ve insanoğlunu büyülemekten geri durmuyordu.

Şirketten ayrılan erkekler, arka arkaya, arabaları ile ilerlediler evlerine doğru. Malikanenin bahçesine park ettikleri arabalarından inip, Cenk’ in uzandığı zilin ardından, kapının açılmasını beklediler.

Çağla onlara kapıyı açtığında, gergin halini gizli tutmaya çalışıp, hoş bir karşılama sundu onlara. Egemen, sevgilisinin bedenine kollarını doladığı sıra, diğerleri onları orada yalnız bırakıp, salona ilerlemişti.

Beren’ in de burada olduğunu gören erkekler, şaşkınlıklarını gizlemeden baktılar onun yüzüne. Ancak Ares karşısında gördüğü kişinin ardından, sebebi olarak düşündüğü kızlara sert bir bakış atmıştı.

Olayı ilk atlatan Can olmuştu. Yüzünde kocaman bir gülümseme yayıp, onun gözlerine bakarak, dikkatini çekmişti.

“Merhaba, Beren” sevgilisi Beril, ona doğru birkaç adım atarken, elini hafifçe kaldırıp Beren’ i selamlamıştı.

“Merhaba” diyerek ona aynı karşılığı verdi Beren.

“Seni burada gördüğüme sevindim” kollarını sevgilisine dolayan Can, ona sıkı bir kucaklama vermişti.

Sıcak bir gülümseme ile baktı onun bu sözünün ardından. Erkekler içinde nedense bir tek ona karşı daha rahattı.

Sıcak bir gülümseme ile karşılık verdi Beren, ona. Daha sonra ise diğer aile bireyleri de onu selamlamıştı.

“Yemeğe geçelim” diyen Ares’ in ağzından ortam bir anda katı bir hal almıştı sanki. Beren’ in gözleri, buz gibi sesi ile ortamı gergin hale sokan bedeni bulduğunda saniye süren bir bakışma gerçekleşti aralarında.

Ares umursamazca gözlerinin yönünü değiştirirken, Beren utançla kaçırmıştı bakışlarını. Dün gece oan yardım eden beden ile bu beden arasında birçok fark bulabilirdi o an Beren.

Yemek masasına yerleşen aile bireyleri, yemeğe başlamıştı. Etrafta kol gezen bir gerginlik vardı. Öyle ki; Can bile bu gergin ortamı yumaşatacak kelimeler bulamıyordu.

Yemeğin başında beri aklını kemiren sözleri nihayet dışarı vurmaya karar veren Beren, boğazını temizleyerek sözlerine başladı.

“Şey, ben dün gece yardım ettiğin için teşekkür ederim” sözler kerpetenle çekiliyor gibiydi. Gözlerini karşısında yine yemeği ile ilgilenen bedene çevirdi. Daha sonra Ares’ de başını kaldırdığında göz göze geldi ikisi.

Edilen bu teşekkür onu kesinlikle rahatsız etmişti. Bu kız onlar yüzünden yaralanabilirken, o yardım ettiği teşekkür ediyordu. Gözlerine baktığı bedenin minnet dolu ifadesini sevmedi Ares.

“Ne işin vardı orada?” sözleri sert ve hesap sorar gibi bir havada olsa da, sesi düz bir tonda çıkıyordu. Gelen bu beklemediği sorunun ardından birkaç saniye Ares’ in yüzüne baktı.

“Telefonumu unutmuştum, onu almak için gittim” yanıtı verirken, gözleri yemek masasının üzerine kaydı Beren’ in.

“Dün gece bizim yüzümüzden başına çok daha büyük bir bela gelebilirdi. Bunun için mi teşekkür ediyorsun?” kızgın sesi kulaklarına ulaştığında bunun nedenini sorguladı Beren. Ufak bir teşekkürü neden bu kadar büyüttüğü anlamadı.

Yemeğin devamında herkes sessizliğe teslim olmuştu yeniden. Yemeğinin bitiminin ardından Can ve Beril çiftinin istediği üzerine birlikte sinema salonuna gidip, film izlemeye başladılar.

Buna dahil olmayan tek kişi olan Ares, toplantı odasında yine dosyalar içine gömmüştü kendini. Şuan kardeşleri ile keyifle film izleyen bu genç kızın varlığı onu rahatsız ediyordu. Burada olmasını ve bunu kendi isteği ile yapıyor oluşuna öfkeleniyordu.

Beren ise şuan salonda olmayan bedenin ondan rahatsız olduğunu hissedebiliyordu. Bu yüzden buradan ayrılıp, eve gitmek istese de, diğerlerine ayıp etmek istemiyordu.

Aslında tuhaf bir durum vardı şuan ortada. Zira şuan arkalarına yaslanıp, keyifle film izleyen bu ailenin restoranlarına eli silahlı bir adam girmiş ve yanlarında çalışan garsonu rehin almıştı. 

Ancak daha tuhaf olan şey ise; o garsonda onların keyfine ortak olup, onlarla birlikte keyifle film izliyordu.

O an kimsenin bunu umursar gibi bir hali yoktu. Belki bu konu hakkında rahatsızlık duyan tek kişi Ares’ di. Yaşanmış olan bu olayı diğerlerinin nasıl böylece sindirebildiğine şaşıyordu. 

Dün gece olan şeyler nasıl bu garsonu korkutmazdı. Tüm o şeylerin bu aile yüzünden başına geldiğinin farkında değil miydi?

Öfke içinde yüzüyordu bedeni. Aklını işlerine verip, kâğıtlar içinde boğuşurken, dahi odaklanamıyordu. Aklında dolaşan şey kesinlikle yukarı çıkıp, garsonu kapı dışarı etmekti. Kaçıp, kendini kurtarabilmesi içindi tabii.

Bu yüzden işlere gömülüp, kendini kontrol altında tutmaya çalışıyordu. 

-

Filmin de ekrana gelen birkaç görüntü, kızların hoşuna gitmemiş ve hesap soran bir ifade ile sevgililerine bakmışlardı.

“Resmen ağzının suyu aka aka bakıyorsun ekrana. Görüntüyü çok beğendin herhalde hayatım” kıskançlık seviyesi hatsa faya ulaşan Çağla, bunu erkek arkadaşının gözüne sokmaktan geri durmadı.

“Bu sadece bir film hayatım. Ayrıca abartma ne ağzımın suyunun akması falan" kendini temize çıkarmak için anında savunmaya geçti. 

“Dışarıda da aynısı yapmadığın ne malum”

“Bence de garantisi yok" ortalığı karıştırmak için araya giren Can, Egemen’ in öfkeli bakışlarına denk geldi.

“Sen sus pis kepçe. Ziyarete gelen Kerem beyin asistanını, Beril' e anlattın mı?” anında onunda başını yaktı Egemen. 

“Ne?” ve o an amacına ulaşmıştı Egemen. Beril' in kızgın gözleri sevgilisini bulduğunda alevler de görünüyordu sanki.

“Seni kışkırtmak için söylüyor hayatım. Sandığın gibi bir şey değil ya" elinden geldiği kadar kendini savunmaya çalışan Can, kollarını sevgilisine sarmaya çalıştı. 

“Ne yani, yok mu öyle biri. Gelmedi mi şirkete?” 

“Ya var da, ama sen-"

“Tamam, konu kapandı. Üzgünüm ama bugün yerde yatacaksın. Sana herhangi bir dişi ile aynı ortamda dahi olma demedim mi?” ses tonu bile değişiyordu öfkesinden.

“Nasıl oluyormuş Can Bey?” koca bir kahkaha atarken, keyfi tam anlamı ile yerindeydi.

“Çok hoşuna gitti madem, sen de ona eşlik et o zaman” Çağla’ da aynı tutumu sevgilisine gösterisinde iki erkek de korku ile baktı sevgililerine. 

“Ya, ne saçma bir durum bu ya? Ne yaptık biz şimdi?” itiraz dolu seni ile odayı doldurdu Egemen.

“Hepsi senin yüzünden oldu. Sırık herif" Egemen' in boyunun diğerlerinden uzun olmasına yine laf atmadan edemedi Can

Elbette bu herhangi bir ciddiyeti olmayan bir konuydu, aralarında. Zira sevgilerinden hiçbirinin zerre şüphesi yoktu. Ancak arada sırada böyle ufak kaprislerle de kızlar, ilgi ve eğlence arıyorlardı.

Birbirlerinden başka çaresi yokmuş seviyor ve birbirlerini benimsiyorlardı. Onlara bu sevgi yetiyor ve de artıyordu. Mutlu bir beraberlik içinde bu çatı altında yaşıyorlardı.

Onlar birbirlerinin nefesini tanıyabilecek kadar yakın ve sadıktı.

Gözlerinin önünde yaşanan bu durumu, yüzündeki gülümsemesi eşliğinde, keyifle izlemişti Beren. Hoşuna giden bu durum, daha çok bu aileye alışmasını sağlıyordu.

_

Saat yeterince geç olup, artık Beren için gitme vakti gelmişti. Ancak Beren, bu sıcak ve keyifli aileyi bırakıp, boş, soğuk ve karanlık evine gitmek istemiyordu.

“Yarın kahvaltıda birçok yeni tarifler hazırlayacağım. Kalıp denemek ister misin?” İdil, Beren’ in kalmasını istediği için bir bahane üretir gibiydi.

“Kalacak mısın?” hevesle soran Çağla umutlu gözlerle, onun bunu kabul etmesi için bekliyordu.

“Eğer rahatsızlık vermeyeceksem, kalmak isterim” utanır gibi bir ses tonu diğerlerinin kulaklarına doldu. Hoş bir gülümseme ile bakıp, onun bu eve de, alışmasını umut ettiler.

_

Her birey odasına çekilip, artık kendini uykunun kolların atmıştı. Beren bu kez Beril’ in ona verdiği kıyafetleri ile yatağına uzanmış ve zaman geçirdikçe uykuya yenik düşmüştü.

Ares, gecenin karanlığı, şehre sessizliği bahşettiğinde, o zamana kadar toplantı odasında; çalışmaya devam etti. Daha sonra ise artık baş ağrısı onu ziyaret ettiğinde odadan ayrılmak istedi.

Tüm merdivenleri teker teker aştığında, nihayet kendi odasının önüne varmıştı. Ancak aklında dolaşan birkaç düşünce ile adımları, odasının yanındaki odanın kapısına yöneldi.

Kapının kulpunu, dikkatle aşağıya indirdi. Araladığı kapının ardından içeri sessiz adımlarla girdiğinde, aklında dolaşan o şeyi gözleri ile de gördü Ares.

Dün gece buraya korktuğu için getirdiği kız, şuan yine bu odada ve güzel bir uykunun kollarındaydı. Yatağa birkaç adım sonrası biraz daha yaklaşan Ares, güzelliğini kabul ettiği kızın yüzüne baktı.

“Çok güzel” dedi içinden. Sanki dokunulmasının dahi günah olduğu bir güzellikti karşısındaki. Sanki yüzüne bakmak bile onu lekeliyordu.

Aradan ne kadar zaman geçti ancak umursamadan öylece kızın yüzüne baktı Ares. Görülmeye değer bir manzara gibi.

Artık odasına gitmesi gerektiğinden, odadan çıkıp, kendi odasına geçti sonunda. Banyoya girip, kısa bir duşun ardından, daha sonra artık yatağı ile buluşmuştu.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karanlığın Efendisi - Final

  Ertesi gün aile bireyleri büyük bir telaş ile uyanmıştı. Dün Ares ve Beren ruh sağlığı merkezindeyken, diğerleri de, Meliha Hanım ile birlikte geri kalan eksikler için yeniden alışverişe çıkmıştı. Bu gün iki düğün birden olacak ve ailenin mutluluğu ikiye katlanacaktı. Büyük bir telaş kahvaltı masası kurulurken, herkesin heyecanı yüzlerinden okunuyordu. “Herkese günaydın” kocaman neşesini herkese dağıtmak isteyen Beril, sesini duyurduğunda, ona bakıp, gülümsemeden edemiyorlardı. “Günaydın”mutfakta olanlar onu karşıladığında, adımları tezgaha doğru ilerlemişti. “Görende bugünkü gelinlerden biri de, sensin sanacak” Çağla, ona laf yetiştirirken, elinde doğradığı şey ile birlikte elini de, kesmemek için büyük bir özen gösteriyordu. “Yakında o da, olacak kardeşim. Hele siz önce bir evlenin” sevgilisinin arkasından mutfağa iğren Can, Çağla’ yı yanıtladığında, Beril’ in yüzü hevesle parlamıştı. Güne ilk başlayan Selin olmuşken, rekor sayılacak bir saatte hemen ardından ...

Karanlığın Efendisi - 65. Bölüm

  Saat epeyce ilerlemiş ve Ares’ in uyanmasının ardından üç kafadar çat pat hazırladıkları akşam yemeği yenmişti. Yemeğin ardından Beril’den gelen filmi izleme teklifi kabul görmüş ve bireyler sinema salonuna ilerleyip, seçtikleri bir film ekranda dönmeye başarmıştı. Ancak kimse filmle ilgilenmiyor ve kendi dünyasındaki sorunlar ile boğuşuyordu. Film sona erdiğinde, yapılan alışverişte yorgun düşen kızlar uyuya kalırken, onları odalarına taşımakta erkek arkadaşlarına düşmüştü. Ares ve Beren çifti odadan ayrılıp, kendi odalarına ilerlerken, Beren’ in aklına; Ares’ den istediği şey gelmişti. Ares onun isteğini bugün yerine getireceğini söylemiş olasa da, şuan ki hali buna hiçte uygun değildi. Ancak sözlerinin her daim arkasında duran sevgilisinin dediğini yapacağından da, emindi. Odaya girdikleri sıra Beren’ in gözleri Ares’ in üzerindeydi. Ares uyandığından bu yana yalnızca birkaç kelime etmiş ve önüne konulan yemekten yalnızca birkaç çatal almıştı. Onun için fazlası ile endişelen...

Karanlığın Efendisi - 15. Bölüm

Kahvaltı masasının hazırlığı tamamlandığında, hep birlikte masadaki yerlerini almışlardı. Kızlar, Beren’ in onların yanında anlatmaya uygun görmediği şeylerden ötürü biraz buruktu. Tam anlamı ile arkadaş olup, kendini daha rahat hissetmesini istiyorlardı, fakat Beren, aralarında olan mesafeyi bir türlü yıkamıyordu. “Aslında her birinize gerçekten minnettarım. Beni öylece ailenizin içine alıp, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Ben insanlarla arası iyi olan biri değildim. Bu konuda fazla beceriksizim ama bunun üstesinden gelmeye gayret edeceğim. Aile kaybettikten sonra zor zamanlar geçirdim, belki insanlardan tamamen koptum. Ama sizinle tanıştığımdan bu yana birazda olsa toparlandığımı hissediyorum. Tekrar kahkaha atmama neden olduğunuz için minnettarım. Son zamanlarda, geceleri düzgün uyuyamıyorum. Buraya gelmeden önce de kabristana uğradım. Ne zaman uğrasam, biraz fazla hassaslaşıyorum. Aileme son zamanlarda daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Ama sizler şuan yanım o...